Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
son zamanlarda okuduğum en güzel pasajlardan biriydi;
Ve geleceğe inanan bizler o eski çağrıyı yineleyeceğiz:"öldürmeyeceksin!" Yeryüzündeki bütün yasa kitapları gün gelip cana kıymayı yasaklasa,  hatta savaşta öldürmeler ve cellat eliyle can almalar da bu yasak kapsamına girse, yine de çağrı susmayacaktır. Çünkü tüm ilerlemelerin, insan olmaya yönelik tüm çabaların temelinde saklı yatan
Sayfa 56
...tarihte çarkların, her zaman ve her örnekte irilerden yana döndügü sanılmamalı. Asya bozkırları göçebelerinin onuncu-onbeşinci yüzyıl arası akınlarında, bunun tersi olmuştur. Küçük atlı, kısa boylu Orta Asya ve Doğu Asya göçebeleri olan Moğollar ve Türkler, eski (iri) Avrasya göçebelerinin kurdukları uygarlıkların ordularına ve halkalarına (bu ara Haçlı şovalyelerine) kan kusturacaklardır. Ağır atlılar, onların atik, tetik vurkaçları karşısında tutunamayacaklardır. Gerçekten, insanlık tarihinin (Roma topraklarının dört katı olarak) en büyük imparatorluğu (gerçek bir yerleşik uygar devletten çok göçebe çoban kabileler konfederasyonu da olsa) Cengiz Han ve ardıllarınca (IS onuçüncü yüz yılda) kurulmuştur. Onu Timur, Babür, Osmanbey atlı akıncılarının birliklerinin savaş başarıları izleyecektir. Moğol Türk fetihlerinde ateşli silahların kullanılmış olması, savaşlarda irilik ufaklıktan çok, başka etmenlerin belirleyici olduğunu göstermektedir.
Sayfa 600 - İmge KitabeviKitabı okudu
Reklam
"Kepler ya da Newton'un buluşlarını, çeşitli kombinezonlar yüzünden bu buluşların açığa çıkmasına engel olan, bunların yolunu tıkayan bir, on, yüz ya da daha çok kişinin hayatları feda edilmeden insanlık öğrenemeyecekti diyelim. Bu durumda bence, buluşunu tüm insanlığa iletebilmek için Newton'un bu on ya da yüz kişiyi ortadan kaldırmaya hakkı vardı, hatta bu onun için bir zorunluluktu. Bundan hiçbir zaman Newton'un önüne geleni asıp kesmeye ya da her gün çarşı pazarda hırsızlık etmeye hakkı olduğu sonucu çıkmaz. [...] En eskilerden başlayıp, Likurg, Solon, Muhammed, Napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. Doğaldır ki, bunların hepsi amaçlarına yardımı olacağına inandıkları anda kan dökmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hiçbir suçu olmayan, tümüyle suçsuz insanların kanını dökmede) duraksamamışlardır. Hatta çok ilginçtir: Bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür. Kısacası ben buradan şu sonuca varıyorum: Büyükler bir yana, toplum içinde birazcık sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabii kimi az, kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur; öte yandan sürünün içinde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar."
Sayfa 323 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Hayat beni sıkıyor..." dedi. "Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar..." Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: "Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve
Ömer, Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre dünya çapında yılda yaklaşık 70.000 kadın yasa dışı yapılan kürtaj nedeniyle ölüyor, yüz binlercesi de korkunç enfeksiyonlar kapıyor ve gebe kalma kabiliyetlerini yitiriyor. Bunun anlamı, 16. ve 17. yüzyıllarda doruğa ulaşan cadı avlarında ölenlerden daha fazla olmasa bile en az o kadar sayıda kadının, günümüzde kendi bedenlerine egemen olma haklarının verilmemesi nedeniyle ölüme mahkûm edildikleridir. O zaman olduğu gibi bugün de bu gereksiz acıların çekilmesinde, Hıristiyanlığın kadın düşmanlığı en büyük paya sahiptir.
Sayfa 253 - İmge Yayınları, 2. Baskı: Ankara, Ağustos 2019
Yaşamda bir an geliyor, tanıdığın insanlar arasında ölüler canlılardan çok oluyor. Ve beyin başka yüz hatlarını, başka ifadeleri kabul etmeye yanaşmıyor: rastladığı bütün yeni yüzlere eski izlerin damgasını vurup her birine en uygun maskeyi buluyor.
Reklam
“Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki… Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!… Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında… Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ‘hikmeti vücudumuz’u araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret. Bu gülünç iş bir insanı nasıl tatmin eder bilmiyorum. Bize ziyasını beş bin senede gönderen yıldızlar varken, en kabadayısı elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak, yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalem savurmakla geçirmek bana pek akıl işi gibi gelmiyor.“
"O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor diye küçükken beni korkuttukları çolak ve topal Deli Rüstem ile ben ve benimle birlikte bar kızı Leylâ, kendisine yüz vermedi diye intihara teşebbüs ederek beynine iki kurşun sıkan fakat ancak kafatasını delerek alay edenlerden kurtulmak
** (çin ve hindistan hakkında) nüfusları birer milyarın üzerinde olan, uzun bir kara sınırı paylaşan, ama siyasi veya kültürel açıdan bağdaşmayan iki ülke. bu iki dev, tarih boyunca birçok savaşta karşı karşıya gelmiş olsalar, hiç şaşırtıcı olmazdı, ancak 1962'deki bir ay süren çarpışma hariç hiç savaşmadılar. neden? çünkü aralarında dünyanın en
Suçlu Sandalyesi
"Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.