Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
544 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
‘Bir kitap okudum, hayatım değişti’ fazla iddialı bulduğum ve katılmadığım bir tabir; ancak şu bir gerçek ki bazı kitapları okuduktan sonraki siz kesinlikle okumadan önceki siz’le aynı kişi olmuyor. Bu kitaplardan bir tanesi benim için Nasıl Yapmalı oldu. Çernişevski’nin 1862-1863 yıllarında Petropavlosk zindanında yazdığı bu eser, başta Tolstoy (Savaş ve Barış),Turgenyev ve Dostoyevski (Ecinniler) tarafından sertçe eleştirilmiş. Asıl adı Ne Yapmalı olan eserde Çernişevski, daha iyi bir toplumda yaşamak için ne yapmalı, daha mutlu insanlar ve ilişkiler için ne yapmalı sorularına cevap vermiş. Hem toplumsal düzen hem insan ilişkileri konusunda çok çarpıcı fikirleri var (1860’larda hala bugüne seslenebilecek kadar ilerigörüşlü üstelik) ve bunları hayranlık uyandıracak bir dil ve metaforlarla anlatıyor. Tam kitabın can alıcı tespitini okuduğunuzu düşünüyorsunuz, Çernişevski başka biriyle sizi büyülüyor. Dönüp dönüp okunulası kitaplardan ve kadın-erkek herkesin mutlaka ama mutlaka okuması gereken bir kitap.
Nasıl Yapmalı (2. Cilt)
Nasıl Yapmalı (2. Cilt)Nikolay Gavriloviç Çernişevskiy · Yar Yayınları · 2015450 okunma
Şiddetin Kaynağı Erkeklik Değildir
Dünya iki yüzlülükte altın çağını yaşıyor. Hemen her alanda bir ikiyüzlülük almış başını gidiyor. Araştırmaların, bilimin bunca ilerlemesine, üniversite mezunlarının, akademisyenlerin bunca çoğalmasına karşın en önemli sosyal konular içerik olarak köydeki Dilber teyzenin seviyesini aşmıyor çoğunlukla. Mesela şiddet mevzu. Tüm dünyada yükselen
Reklam
464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Gabriel Garcia Marquez: Yüzyıllık Yalnızlık
İncelememi karakterler üzerinden parça parça yapacağım bu yüzden ağır spolier içerebilir. Çok fazla karakter, çok fazla olay, kültürel olgu, inanç ve folklorik öğe anca bu kadar iç içe geçmiş ve birbirinden kopmayan bağlantılarla edebi bir haz yaşatıyor. Gabriel Garcia Marquez'in 1967 basımlı bu kitabı, yazara 1982 yılında Nobel Ödülü
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,2bin okunma
~~"taaddüd-ü zevcat" denilen, İslam'ın çok evliliğe izin vermesi hakkında~~ Prensip olarak TEK KADINLA evliliği TAVSİYE eden İslâm dininin çok evlilik hususundaki tutumunu eleştirenlerin çoğu öyle anlaşılıyor ki KONU İLE İLGİLİ HÜKMÜ yeter derecede bilmemekte ve bazı ŞARTLARA BAĞLI olarak verilen MÜSADEYİ dinî bir emir ve
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Edebiyat; insanın yaşadığı devrin toplumsal, siyasal, ekonomik, düşünsel atmosferinden etkilenerek, bunların etkilerini kendi ruh dünyasında özümseyip farklı bir bakışla estetik bir dokusu güçlü bir ürün ortaya koyması demektir. Yaşadığı devir ifadesi bizi yanıltarak sanatçının sadece kendi devrine odaklandığı hatasına götürmemelidir; zira her
Metinlerle Batı Edebiyatı Akımları
Metinlerle Batı Edebiyatı AkımlarıEmel Kefeli · Akademik Kitaplar · 20099 okunma
288 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
53 günde okudu
Merhaba, Ingeborg Bachmann’ın “Ölüm Türleri” başlığı altında yazmayı tasarladığı bir dizi romanın tamamlayabildiği ilk ve tek bölümü “Malına”. Kitapta kendini “ben” diye tanıtan isimsiz bir kadın yazarın iki erkek ile arasındaki fırtınalı psikolojik kavgaları, soruları ve Nazizm (baba otorite ) konu alınıyor. Ben, Malınayı biraz iç ses, yani bazen bilinç altında sakladığı ve olmasını istediği sevgilisi, bazen de gerçekten var olan fakat sağlıklı bir ilişki kurulamamış tek taraflı sevilen bir sevgili olarak algıladım. Öte yandan diğer bir sevgili olan “Ivan” ile yaşadıkları mutlu bir ilişkinin, birden fırtınalı bir havada nasıl ortada kalıp psikolojik bir savaş vermesini anlatıyor. Ne olursa olsun yazarın gerçek hayatını okuduktan sonra kitaba daha iyi adapte olacağınızı düşünüyorum. (Özellikle yazarın ölümü) Bachmann’ın zihninde bitap düşmüş aşk, ilişkiler, savaş ve varoluşçuluk ile ilgili sorgulamaları var. Duyguları ve düşüncelerini lime lime ayırıp, parça pinçik etmesi var. Bütün bunları gelişi güzel akış olarak okuyorsunuz. Sonrada yavaş yavaş duygularının ve psikolojisinin nasıl komaya girdiğini okuyorsunuz. İçinde güzel Viyana ve güzel Tuna nehrinden de bolca bahsedilen bu kitapta insanın insana yaptığı zulüm var. Kadın ve erkek arasındaki aşk var. Aslında yazarın aşk ve ölüm gerçeğini hem kabul, hem de reddettiğini ve bu reddedişte nasıl bir ruh acısı çektiğini zihninizde hissedip son kelime ile rahat bir nefes alıyorsunuz. “Cinayet”. Bu kitabı okumaya gerçekten hazır mısınız? Bir daha düşünün. :)
Malina
MalinaIngeborg Bachmann · Yapı Kredi Yayınları · 2022640 okunma
Reklam
188 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sessizlik Tarihinden Günler
Sessizlik Tarihinden Günler
Şirin Etik
Şirin Etik
çevirisiyle @iletisimyayin dan yeni yayımlandı. Şirin Etik çevirisi olduğu için yayımlanmasını heyecanla beklediğim bir kitaptı. Kitap Norveç Edebiyat Ödülü ile Nordic Council Edebiyat Ödülü’nü, #meretelindstrøm ise tüm edebiyat çalışmaları için Dobloug Ödülü’nü kazanmış. İkinci Dünya Savaşı’nın yıllar sonra bir aile üzerindeki etkilerinin yanı sıra göçmenlik, ırkçılık, modern bireyin yalnızlığı ve ilişkiler ekseninde ilerleyen bir hikaye. Yaşlanmış bir çiftin zaman içinde sırlar ile gelen uzaklaşmaları, çocukları ile araya mesafe girmesi, arkadaşları ile bağların kopması ya da bağ oluşmaması, erkeğin sessizliğe gömülmesi , kadın anlatıcı (Eva) tarafından anlatılıyor. Çocukluğunda savaş ortamında, küçücük bir odada, sessiz durmaya mecbur bırakılarak hayatta kalan erkek, yaşlandıkça bu sessizliği kendisi tercih ediyor. Geçmiş zamandan tekinsiz bir epizotla başlıyor anlatmaya. Şimdiki ve geçmiş zamandaki anıları parça parça birleştirerek devam ediyor. Bu şekilde tekinsiz atmosfer sürekli kılınmış ve oldukça sade, minimalist bir anlatım. Nitekim ilişkilerde sırların getirdiği tekinsizlik, sessizlik, biçim olarak da karşımıza çıkıyor. Kitabın okur üzerinde etkisi de sessizce gerçekleşiyor, okurken parça parça verilen sessizlik katmanları kitap bittiğinde bütünleşiyor ve bir çığlık etkisi yaratıyor. Çok sevdim.
Sessizlik Tarihinden Günler
Sessizlik Tarihinden GünlerMerethe Lindstrøm · İletişim Yayınları · 202285 okunma
“Erkeğin de rahmi olsaydı, doğurabilseydi bu dünya çok daha mutlu bir dünya olurdu, savaş falan olmazdı. Kadın doğurduğu için yaşamın değerini biliyor, erkek yaşamın değerini bilmiyor. Öldürmeyi kahramanlık sanıyor”
Haluk Bilginer
Haluk Bilginer
171 syf.
·
Puan vermedi
·
11 saatte okudu
Öncelikle keşke kitabı sansürlü bi sekilde okusaydim.Bi ara haydar dümen mi okuyorum diye yazarına tekrar tekrar baktim. :)"İnsanlar açık seçik bir şekilde cinsellikten bahsetmiyor; hatta onlar cinsellikten hiç bahsetmiyorlar. Konuşsalar bile, dolambaçlı şekillerde konuşuyorlar, diplomatik bir şekilde konuşuyorlar. Diyor osho. bende bilmiyorum bu adam ne yaşadı Freud vakasi gibi . Ben hiç girmiyim bu konuya ama bu konu üzerinde çok duruyor. Erkek ve kadın diye birşey yok demeye getirecek kadar ikisini birleştirmeye çalışiyor.Kadın bilinçli olarak kadındır, bilinçsiz olarak erkektir; erkek bilinçli olarak erkektir, bilinçsiz olarak kadındır. Şiir yazarken kadınsı olmam gerekir vs eğer yazı yazacaksam savaş yazısı değilse kadınsı olmam gerekir. İki cinsiyete sahipmisiz %51 erkek %49 kadın :) bizimkiler duyda evlatlıktan red edecek :) Daha sonra kadın erkek karşılaştımasina getiriyor.Erkek fizyolojik kadın psikolojik takiliyor. Erkek felsefik kadın ayakkabı elbise :) (valla o söylüyor. ben katılmıyorum) . Sonrasında kadınlar dünyayı yonetse savaş olmazdı(haklı alkisladim) .böyle farklı konularda erkek-kadin üzerine bir fikirler ileri sürmüş kitapta katıldıklarım oldu katilmadiklarimda oldu. Kadına değer vermeyen bir toplum olduğumuzdan(dönem için) her gördugumuz safsataya da inanmamak gerekir .aile kavramına hiçe sayan fikir akımlarına suruklenmemeye dikkat etmemiz gerek. Bu da final izlemenizi tavsiye ederim aydinlatacagini düşünüyorum. m.youtube.com/watch?v=AxA4H--...
Erkek ve Kadın Olmanın Ötesi
Erkek ve Kadın Olmanın ÖtesiOsho · Ganj Yayınları · 2007490 okunma
Erkek kadın savaş ilişkiler
"Erkekler savaşı sever çünkü bu onlara ciddi görünme imkânı verir. Çünkü bunun, kadınların kendilerine gülmesini engelleyen tek şey olduğunu sanırlar. Böyle bir durumda kadınları nesne konumuna indirgeyebilirler. İki cins arasındaki büyük fark da budur. Erkekler nesneleri, kadınlarsa nesneler arasındaki ilişkiyi görür. Nesnelerin birbirine ihtiyaç duyup duymadığını, birbirini sevip sevmediğini ve birbirine uygun olup olmadığını. Biz erkeklerde olmayan ve savaşı kadınların topuna birden iğrenç -ve de absürd- kılan bambaşka bir duygu boyutudur bu. Sana savaşın ne olduğunu anlatayım. Savaş, ilişkileri görmedeki bozukluktan kaynaklanan bir psikozdur Birbirimizle kurduğumuz ilişkileri. Ekonomik ve tarihi durumumuzla ilişkilerimizi. Ve en çok da hiçlikle ilişkimizi. Ölümle."
Reklam
257 syf.
8/10 puan verdi
·
25 günde okudu
𝐊𝐈̇𝐓𝐀𝐏 𝐈̇𝐍𝐂𝐄𝐋𝐄𝐌𝐄:
İnsan Tabiatını Tanıma
İnsan Tabiatını Tanıma
Alfred Adler
Alfred Adler
𝐊𝐨𝐥𝐭𝐮𝐠̆𝐚 𝐑𝐚𝐡𝐚𝐭𝐜̧𝐚 𝐎𝐭𝐮𝐫, 𝐆𝐞𝐯𝐬̧𝐞 𝐯𝐞 𝐃𝐞𝐫𝐢𝐧 𝐁𝐢𝐫 𝐍𝐞𝐟𝐞𝐬 𝐀𝐥. . . 𝐒̧𝐢𝐦𝐝𝐢 𝐂̧𝐨𝐜𝐮𝐤𝐥𝐮𝐠̆𝐮𝐧𝐚 𝐈̇𝐧𝐞𝐥𝐢𝐦 . . . Sen bizim çocukluğumuza inmeden önce biz senin çocukluğuna inelim. Bakalım sende neler var
Alfred Adler
Alfred Adler
? Bu kitapta ‘’Çocukluğunuza İnelim’’ in kitaplaşmış halini okuyacaksınız. Alfred Adler’in, psikiyatristlerin ve
İnsan Tabiatını Tanıma
İnsan Tabiatını TanımaAlfred Adler · İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,022 okunma
İstanbul Sözleşmesi, 'bal'ın içindeki zehir gibi Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Adnan Küçük, İstanbul Sözleşmesinin "Bal’ın içerisine zehir enjekte edilerek topluma servis edilmesi" olduğunu söyledi.KADEM'in İstanbul Sözleşmesi ile ilgili 16 maddelik açıklamasını yorumlayan Küçük, açıklamada
183 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.