Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beynin alarm sistemleri açıldığında, otomatik olarak beynin en eski kısımlarında yer alan, önceden planlanmış fiziksel kaçış planları tetiklenir. Diğer hayvanlarda da olduğu gibi, temel beyin yapımızı oluşturan sinirler ve kimyasalların bedenimizle doğrudan bağlantısı vardır. Eski beyin, yönetimi ele geçirdiğinde, beynin daha üstteki bölümünü, bilinçli zihnimizi kapatır ve bedenimizi, kaçmaya, saklanmaya, savaşmaya ya da bazen donmaya doğru sürükler. Tam olarak durumumuzun farkına vardığımızda, bedenimiz çoktan harekete geçmiş olabilir. Savaşma/kaçma/donma tepkisi başarılıysa ve tehlikeden kaçabilirsek, ruhsal dengemizi yeniden yakalar ve aşamalı olarak "duyularımızı tekrar geri kazanırız." Herhangi bir nedenden dolayı, normal tepkimiz engellendiğinde; örneğin insanlar baskı altında olduğunda, tuzağa düşürüldüğünde ya da etkili bir eylemde bulunması engellendiğinde, savaş alanında, araba kazasında, aile içi şiddete maruz kaldığında ya da tecavüze uğradığında beyin stres kimyasallarını salgılamayı sürdürür ve beynin elektrik devreleri boş yere yanmaya devam eder. Olayın ardından uzun bir süre geçtikten sonra hâlâ beyin, artık var olmayan bir tehdide karşı bedenine kaçması gerektiği sinyalini gönderebilir. En azından 1889'da Fransız psikolog Pierre Janet travmatik stresle ilgili ilk bilim- sel eserini yazdığından bu yana, travmadan sonra hayatta kalan kişi- lerin "eylemi sürdürdüğü ya da (nafile) eylemi sürdürme çabasında"
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Reklam
Ya Nasip.
Eski insanlar ne güzel demiş; Kalbine göm, dua ile sula, nasibinde varsa çiçek açar.
Servet meselesi önemliydi, insanlar çoğunlukla ya aşk, ya para, ya da intikam için öldürürdü yahut öldürtürdü.
Yapı Kredi yayınlarıKitabı okuyor
Başlangıçta
İnsanoğlu, başlangıçta, her şeyin İlk Nedeni, gökyüzü ve yeryüzünün hakimi olan bir Tanrı yarattı. Bu tanrı biçimsel olarak betimlenmedi; hizmetinde ne bir tapınak ne de din adamları vardı. Ve o, yetersiz insan kültü ile ilişkilendirilemeyecek kadar yüceydi. Zamanla insanların bilincinden silindi. O derece uzaklaştı ki, insanlar artık ona ihtiyaç
Birisine "Yaşamın anlamı nedir?" diye sorsak,
yanıt verememesi muhtemeldir. Ekseriyetle insanlar bu soruyla uğraşmaya ya da yanıtlar oluşturmaya zahmet etmezler. Bu sorunun insanlık tarihi kadar eski olduğu doğrudur ve günümüzde gençler ve aynı zamanda yaşlılar- sıklıkla isyan edip "Yaşam ne içindir? Yaşamın anlamı nedir?" diye feryat ederler. Fakat bu soruları yalnızca bir yenilginin acısını yaşadıklarında sorduklarını söyleyebiliriz. Her şey yolunda giderken ve önlerinde zorlu bir mücadele yokken bu soru hiç dile gelmez.
Sayfa 12 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Tabiat kanunlarına göre insanlar daima bütün yeniliklere karşı gelirler. Ama bu uzun sürmez. Çünkü önemli olan, hayatın aldığı biçim değil, hayatın kendisidir. Eski ile yeninin çarpışmasından azap duyan kimseler de vardır. Onlar için hayat düzeni, kayıtsız şartsız hayata bağlıydı.
Sayfa 146 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
mö 2000: din ve yazı
çiftçiler ihtiyaç duyduklarından fazlasını üretebilmeye başlayınca diğer insanların da farklı zanaat ve mesleklerde uzmanlaşabilmesinin önü açıldı. ortaya çıkan ilk mesleklerden biri rahiplikti. ilk uygarlıklarda rahipler çoğunlukla kadındı; Tanrı da ... MÕ 25.000 yıllarından itibaren Güney Rusya bozkırlarından Avustralya'ya kadar dünyanın
Aranması gereken insanlar ve gidilecek yerler vardır.
Çok aşığı var İstanbul'un. Paris ve New York gibi. Çok bağımlısı var... Eski, yeni. Binalar, yokuşlar. Hiçbir şey ifade etmiyorlar bana. Hatıralarım beynimde benim. Betonun üstünde ya da ahşap bir evin avlusunda değil! Tek tavan gökyüzüdür. Gerisi her yerde aynı. İnşaatlarında kullanılacak demir çubukların kalınlığı aynı olduktan sonra binalara âşık olmanın pek bir yararı yok. Şehirler, hele İstanbul gibi ölçüsüzce büyük olanlar, hayvanat bahçesinden farksız. Üstadın dediği gibi: "Kaldırımlar güzel. Ama bir de üzerinde yürüyen şu insanlar olmasa!"
Sayfa 209 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir
Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil insanlar arasında acı çekendir; kendi çölünü peşi sıra panayırlarda sürükleyen ve mütebessim cüzzamlılık, tamiri imkânsızlık komedyenliği yeteneklerini sergileyendir. Eski zamanlardaki büyük yalnızlar mutluydular, ikiyüzlülüğü bilmiyorlardı, gizleyecek bir şeyleri yoktu: Bir tek kendi yalnızlıklarıyla söyleşiyorlardı...
Metis YayınlarıKitabı okuyor
Bir gün Don Kişot, hüzünlü kişiliğin bu ünlü şövalyesi, dünyanın gelmiş geçmiş şövalyelerinin en saf, en yüce gönüllü, en kalbi temiz olanı Don Kişot, sadık seyisi Sancho'yla serüven peşinde yolculuklara çıkarken birdenbire onu uzun süre düşündüren kuşku ve şaşkınlığın içine gömülüyor. Olay şu: Yaşamöykülerini şövalye romanları adı verilen ve
Sayfa 950 - 951, 952, 953, 954, 955 Yapı Kredi Yayınları
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.