Kitap bitti, ben tükendim.
Laf olsun diye değil, öyle ki damarlarımdan kanın çekildiğini hissettim, azar azar, acıta acıta... Her cümlede öyle bir sızı... Okurken sizle de paylaştım birçoğunu. Tükenirken sizi de tükettim.
Kehribar Geçidi...
Yedi Uyurlar'ı hiç duymuş muydunuz?
Okuyacağım kitapları genelde önceden araştırır, ona göre okurum,
Bu sitenin iki yıl önceki halini gerçekten özlüyorum.Bence o zamanlar 1000k'nın daha seviyeli,daha aklı başında bir ortamı vardı.O dönemki kullanıcıların birkaç tanesinin yeri bende çok ayrıdır.O insanların tekrar dönüp buraya daha fazla şeyler katmasını istiyorum ama onlarda benim gibi bazı şeylerden sıkıldılar ve bu siteyi maalesef
Eski aşıklarımız sevdiğine, "yarim" ifadesini kullanırlardı.
Şimdiki sevgililerde manita, flört gibi saçma sapan böyle ruhsuz kelimler kullanıyor.
Halbuki "yâr" kelimesi Farsça kökenlidir.
Ve dost olan, yardımcı olan mânasındadır.
Ama "manita" ise İtalyanca kökenli ve el altındaki kadın demek. "Flört" ise İngilizce kökenlidir. Ve işve, oynak demek.
Bakın kelimelerin bir ruhu vardır.
Kelimeler bir toplumun aynasıdır.
Kendinize de hangi aynadan bakacağınızı siz seçersiniz, siz belirlersiniz.
Aynı şekilde "yâr" kelimesinin bir zıttı vardır. "Ağyâr" kelimesidir.
Arapça da "ağyâr" ğayr'ın çoğuludur. Bu da kendine dost olmayan, el olan, uzak olan manasına gelir.
Eskiler o yüzden birisine duâ ederken, bir âşığa duâ ederken; "Allah yar bildiğini, sana ağyar etmesin. Diye duâ ederdi.
Vallahi ne varsa eskiden var ya...
İnsan 30 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine.
Koca yapıyor, karı yapıyor, çocuk yapıyor,
arkadaş yapamıyor.
Yapsa da eskiler gibi olmuyor.
Halbuki uykuya dalar gibi arkadaş olurduk okuldayken. Arkadaş olmak için yaratılmış gibiydik.
Bir hafta içinde böbrek verecek hale gelirdik.
Neden olmuyor bu işler 30' undan sonra..
Oysa o ne
Bir mezarın tarihi seyri nasıl olur bilir misiniz?
Her şey bir ölümle başlar!
Kiminin fiyakalı bir mezar taşı olur kiminin daha sade.
Zaman geçer, ilk günlerde kalabalık olan mezar yalnızlaşmaya başlar. Üzerinde otlar biter. Daha da zaman geçer ve yazıları dahi silinmeye yüz tutar. Taze ölülerin başı kalabalıkken onun gelen gideni olmaz. Diğer
Çocukluk yapma!
Çocuk musun sen!
Çocuktan betersin!
Bu yaptığını çocuk yapmaz!
Fark ettiniz mi, çocuk kelimesini ne kadar olumsuz bir kavram halinde kullandınız?
Yaşayanların en kusursuzları belki de.
Oysa birçoğunuz çocukluğuna hasret. İmkan verseler dönmek için elinizden geleni yaparsınız.
Var mı çocukluk gibisi!
Bir ön yargıyı yıkarak
Kolay kazanılan paranın değeri yoktur, insana kazanmış olmanın zevkini vermez. Eskiler boşuna dememişler. "İnsan karşılığını vermediği şeyin değerini bilmez." diye...
Adil değilsiniz!
Hangi çağda yaşarsak yaşayalım, Milenyum, Yakın Çağ vb hangi ismi verirsek verelim ne iddia ettiğiniz kadar eşit ne de iddia ettiğiniz kadar adil olacaksınız!
"Kadın için utanç kaynağı olanı erkek için de alçaklık addedene kadar asla adil olamayacaksınız!" (s. 40)
Oscar Wilde'yi nasıl bilirsiniz?
Hâlâ tanışma fırsatı
Edip Cansever'i.
Aslında amacım dün bitirmekti kitabı ama şu hayatta her şeye geç kaldığım gibi buna da geç kalmayı başardım.
Eskiler "geç olsun da güç olmasın," derler.
Neye elimi attıysam hayatta hem geç hem güç hale getirmeyi başardım.
Sonra vay efendim mutsuzum, vay efendim yorgunum vs
‘Gönül sırdır’ dermiş eskiler. Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar, kusur arar. Senin üzüntün onun neşesi olur. Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana, güzel saklayana açılır. Onlara da ehl-i muhabbet denir..’