Merhabalar
Bugün sizlere #sadıkhidayet #körbaykuş eseri ile geldim.
Kör baykuş 1936 romanının ilk yayını Hindistan'da yapılmış İran'da satışı yasaklanmış bu romanın.
O dönemin politik havasında çeşitli içsel buhranlar yaşayan Hidayet kendi iradesiyle hayatına Paris'te son veriyor.
Alkol ve afyon bağımlısı ruh hastasının hayatı anlamlandırmaya çalışarak, güzellik ve dürüstlüğü aradığı yolda yenik düşerek kendini şeytana teslim edişini anlatıyor. Zaman ve mekandan bağımsız bir olay kurgusu var.
Bütün gün işi kalemdanlar yapmak boyamak içki ve afyon doldurup tüketmek. Kalemdanlar üzerine resim yapıyor.
Yaptığı resimlerde hep bir servi çiziyor dibinde ihtiyar kambur bir adam bağdaş kurmuş oturuyor Hint fakirine benziyor, abasını sarılmış başına şal bağlamış sol elinin işareti parmağını hayret ifadesiyle dudaklarına götürmüş karşısında siyah entarili bir genç kız hafif eğilmiş ona bir gündüzsefası uzatıyor bir dere var aralarında akıyor ikisinin.
Bu resmettiği güzel ile evinin penceresinde rast geliyor, bir bakıyor aynı manzara. Sonrası bir gece güzeli kapıda görüyor, alıyor içeri.
Gelişen olaylar bir sanrı mı yoksa gerçek mi?
Size kalmış.
~~
Bu eseri #kısakısaokuyoruz etkinliğinde 
Melis Ünler okumak güzeldi
~~
İçimde ilk görüşten kalma, aşina bir duygu: Ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı?
~~
Nedir aşk?
O aşağılık kimseler için bir edepsizlik, geçici adi bir zevk, bir eğlence.
~~
Hikayemi anlatmalıyım, ama nerden başlasam?
Hayat baştan başa kıssadır, hikayedir.
