merhabalar; eminim bu mecrada çok iyi okuyucular, yazarlar, şairler var. fakat biliyoruz ki edebiyat dediğimiz bu müessese sadece duyguları estetik bir kaygıyla ifade etmek, sosyal medyada paylaştığımız güzel fotoğraflarımızın altına şiirlerden alıntılar yazmak, okuduğumuz kitaplardan altını çizdiğimiz sayfaları paylaşmak haricinde -lütfen yanlış anlaşılmasın. asla bir küçümseme yahut sitem yok bunları dememde, bilakis çağımıza ayak uydurma niyeti ile ben de yapıyorum.- çok daha derin ve tarihî bir geçmişe sahip. bu geçmişte de edebiyat akımlarının büyük bir yeri var.🎞🎻✨
ve benim de aklıma şöyle bir fikir geldi ki: kitap alıntıları ve incelemeleri yapmak harici buradan, okuduğum bölümün fırsatlarından da istifade ederek birtakım bilgiler verebilirim. böylece meraklıları var ise ilgilerini çekeceğini düşünüyorum. bir nevi minimalize edilmiş ve keyif verici edebiyat dersleri gibi olacak muhtemelen. :)
siz ne dersiniz? eğer bu fikir hoşunuza gittiyse, edebiyat sahasına ufak da olsa biraz daha akademik bir çerçeveden bakmak istiyor iseniz gönderiyi beğenin, istekler doğrultusunda ben de paylaşımlara başlayayım.📜🕰🍂
not: ben ne akademisyen ne de işin ehli bir kişiyim. sadece alelade ve öğrenmeye âşık bir öğrenciyim. :) bu sebeple yanlış bir bilgi verdiğimi düşünüyor iseniz yahut hatalı bir şey gözünüze ilişirse lütfen yazın. sonuçta ben de bir nevi yazdıklarımla öğreniyorum ve daha yolun çok başındayım. şimdiden ilginiz için çok teşekkür ederim.🌿
"Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... Gider gelirdi..."
400 sayfalık kitap sadece tek bir günde geçen vakti anlatıyor. Fakat o tek gün hikaye içerisindeki kahramanların anılarıyla uzun zaman dilimlerine ayrılıyor.
Kısacası şöyle diyebiliriz; bir gün içerisinde geçen o vakit yüz yılları göğsüne
Çok okunurluğu sayesinde herkesin radarına giren bu kitap, sevimli ve sempatik görünen isminin tam aksine ağır dramla okuyucuyu karşı karşıya bırakıyor. Dramdan pek fazla hoşlanmayanlar için ve bence edebi yön arayanlar için beklenti altı kalmasına rağmen kendisini sonuna kadar okutabilen bir kitap. Başkasının acısı üzerinden empati yapmanın
Okulda sürekli iki kere iki nedir diye sorarlar ve herkes dört diye cevap verir. ben sürekli düşük not alırdım çünkü iki kere iki birdir benim için.
Benim için dudak, diş, dil, çene dört degil. bunlar sadece birdir. ağızdır ve hep beraber çığlık olur.
Benim için iki ayak, iki bacak 4 parca değildir. onlar beraber çalışır ve bedeni olusturur. tektir.
Sokak, cadde, mahalle, ev; bunlar 4 değil; bunlar ayni şehri oluşturur, birdir ve zengin, fakir orda yaşar.
Benim için kök, gövde yaprak ve dal ayrı değil, tektir. ağaçtır.
Benim için aşk, güzellik, estetik, ve uyum dört değil. bunlar bir araya gelerek aşık olduğun kişi olur. tektir.
Ben sadece şunu bilirim: bedenimi bin parçaya ayırsalar, bin kurşun sıksalar bana ve beni katletseler bile, kürdistan dört parça değil tek parçadır. kürdistandır.
Bu yüzden iki kere iki birdir dedim .
- pêşawa qazî muhammed
(Mahabad kürt cumhuriyeti devlet başkanı)
BİR OKUMA SERÜVENİ OLARAK TUTUNAMAYANLARA FARKLI BİR BAKIŞ
1979 kışıydı. Kağıthane askeri kışlasının büyükçe bir salonunda oturuyorduk. Tiyatro ve sinema salonuydu galiba. Toplu gözaltıların en büyüklerinden biriydi. Galiba birkaç yüz kişi vardık. İTÜ-Maden binasından derdest edilmiştik. Sahnede bir arkadaşımız çaldığı sazın yanık sesine melodik
YouTube kitap kanalımda hayatımda yarım bıraktığım ilk kitap olan Faust hakkında konuştum: ytbe.one/g0tV0SSIK2k
10 yıl önce hayatımda ilk kez yarım bıraktığım kitabı şimdi kendi okuma grubumda onlarca kişiyle birlikte tartışabilmenin verdiği dayanılmaz hafiflik...
Goethe 14 yaşındayken buharlı makine icat edilmiş, 21 yaşındayken Hegel
Ölmüş..
(ebediyeten fani dünyaya küsmüş)
Öldü.. Ölmüş.. Ölü deriz falanca kişi için.
Ancak çoğu kez bunun arkasından gelmesi gereken asıl ikinci kelimeyi kullanmayız.. Bilmeyiz, idrak de etmeyiz zaten. Öldürmekle, ölü demekle yetiniriz. Şahsen ben bu kelimeyi, hele değer verdiklerim için hiç kullanmam.
Öldü den sonra ikinci kelime ve ölü
Kitap, mimarlıkla ilgili temel kavramları, tarihi, yaklaşımları, pratikler ve mimarlıkla ilgili birçok konuyu ele alıyor. Temel işletim, mimarlık tarihi, çağdaş uygulamalar, mimarlık eğitimi gibi konular üzerine odaklanan, mimarlıkla ilgili başlangıç düzeyinde cevap arayanlara yararlı olabilir. Yazarlar mimarlıkla ilgili yaygın olan sorulara yanıtlar sunmaktadır. Mimarlık bir sanat olduğu için ve sanat bazı kesimler hatta kişilere göre değiştiği için bazı cevaplara katılabilir bazılarına ise katılmayabilirsiniz. Fakat çoğuna katılacağınızdan emin olmakla birlikte mimarlık ve mimarlık tarihi ile ilgili yeni bilgiler öğreneceğinizden de emin olabilirsiniz. Örneğin; Romalıların lentonun ötesine geçerek taş kemerleri bulmaları, Fransızların ise katedraller için sivri kemerlerin daha estetik durduğunu keşfetmeleri. Frank Lloyd Wright’ın Şelale Evi, ilk yapıldığında 50 farklı noktadan su sızdırması ve kendi ağırlığı altında çökecek hale gelmesi. Crystal Palace’ın eşsiz bir sera örneği olarak Londra’da bir sergi için yapıldığı, sergi bitince Sydenham Tepesi’ne taşınması ve bir yangın sonucu yok olması... vs.