Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
6 aylık bir aradan sonra kitabı bitirdim..
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kitabın başında çok zorlanmıştım ama son bölümler beni kendine bağladı özellikle gölde yaptığı ölçümler ve donan gölden buz kalıplarının çıkarılması. .iki göldeki buzun rengine kadar derinliği eni boyu o kadar aşkla belirtilmişki ....insan o kulübede bir gece kalıp buz kütlesinin çıkardığı genlesme muzikalini dinlemeli...
Özellikle son bölüm etkileyici birey-devlet ilişkisini okurken bazı fikirleri paylaşmamak mümkün değil ..kısacası Thoreau insan / doğa temasindan giriş yaparken hiç bir şey için çok para kazanmak zorunda olmadığımızı ve doğanın bizi bir şekilde doyurup /ısıtıp /barındırdığını anlatıyor .
Alt cümle ile özetlersek ""kahve içmek bir ihtiyaç değildir"""
Sevgiyle kalın iyi okumalar. ..
Kitabımız iki güzel hikayeden oluşuyor:
1)Efendi ile Uşak
2)İnsana Ne Kadar Toprak Lazım
İlk hikayeyi okurken başlıktan etkilendim ve içeriğinde o anlamda olması temennisiyle başladım. Ama başlıkla pek ilişkilendiremedim. Giriş kısmı durağan idi ama sonlara doğru telafisi oldu. Hikayeler özellikle ikinci hikaye günümüzün sorunlarından biri aslında. İçeriklerden bahsedelim biraz.
İlk hikayede efendi başlarda çok acımasız ve bencil biri gibi gözüksede uşağı için yaptıkları gerçekten çok etkileyici idi.
İkincisinde de gözü doymayan kişi Pahom ve yaşadıkları anlatılıyor. (Şeytan Pahom'un zayıf noktasını buldu ve saldırdı. Ama Pahom en başından beri bu durumu zayıflık olarak kabul etmedi. Asıl sorun ise zaten burada başlıyor.)
Okumanızı tavsiye ederim.
Balzac'ın İnsanlık Komedyası'na, Cemil Meriç'in açtığı kapı olan Altın Gözlü Kız'ı okuyarak giriş yaptım.
On Üçlerin Romanı'nın üçüncü ve son kitabı olarak bilinir, Altın Gözlü Kız. On Üçlerin Romanı ise Balzac'ın 1833 ile 1835 yılları arasında yazdığı ve "Paris Hayatından Sahneler" in içinde yer alan üç bölümlük eserinin adıdır. Bu
Yine bir inceleme yine bir giriş cümlesi sıkıntısı. Öncelikle ben bu kitabı inceleyemem daha doğrusu yazacak çok şey var ama yazamayacağımı düşünüyorum şimdiden. Çünkü gerçekten çok fazla konu ve detay var. Kısa kısa sizleri bilgilendirmek için elimden gelen, not aldığım yerleri sizlerle paylaşmayı deneyeceğim.
Öncelikle eser ile tanışmamın
Günlerdir okumuyordum. Bugün okumak istedim. Çehov okumak istedim; çünkü muhakkak komik, hatta gülünç karakterleri olan öyküleri olacaktı, bu karakterler lekesiz, pak bir pencereden akseder gibi görünecekti, onlar muhakkak beni tebessüm etmeye belki gülmeye zorlayacaktı, böylece günlerin sıkıntısı geçecekti bir nebze. Böyle düşünüyordum. Böyle de
Bu benim okuduğum ilk polisiye romandır.Bu tür romanların nasıl olduğunu merak ediyordum.Böylelikle bu türe de Agatha Chrıstıe ile giriş yapmış oldum.Kitap basit bir roman değil.Zaten yazarın hayatına baktığınızda basit bir yazar olmadığını anlayacaksınız.Özellikle yazdığı kitap sayısından ve kitaplarının kaç dile çevrildiğini öğrendiğinizde.İstanbul'a giden bir trende bir cinayet işlenir ve bu cinayeti çözüme kavuşturmak Poriot'a düşer.Kitabın konusu budur.Romanda geriye dönmek zorunda kalacaksınız çünkü çok fazla karakter var.Bu karakterlerin de her birinin birer hikayesi var.Benim için etkileyici bir romandı.Bu tür romanların hafıza kuvvetlendirdiğini de düşünüyorum.Çünkü her sayfa da kitaba hakim olmalısınız.Kitaptaki olayların hepsini anlamalısınız.Bir yeri de olsa anlamadan geçerseniz,ileri de anlatılanları anlayamazsınız.Romanı bir bütün halde takip etmelisiniz.Olayları tam olarak kavrayamazsak kitabın son bölümünde anlatılanları da anlamayız.Şahsen ben biraz zorlandım son bölümde.İki kere okudum son bölümü.Olayları hepsini kavrayabilmek için.İllaki geriye dönüşlerim de oldu.Harika bir kitap.Zaten böyle bir yazarın bir kitabı da harika olmalıydı.
147 syf.
7/10 puan verdi
Şüphesiz ki Jack Kerouac'ı kitap dünyasına kazandırması açısından faydalı olmuştur. "Yolda" kadar etkileyici olamasa da bir nevi bu kitabı giriş olarak değerlendirebilirim.
Kitap çok hızlı ve güzel başladı, yazar uzun ve sıkıcı bir giriş koymamış aksine sizi hemen konunun içine alabilecek türde bir giriş yazmış. Kitabın dili çok akıcı ve okurken şurayı da yazmakla neden uğraşmış demiyorsunuz, kendinizi 12.-13. yy Moğostan'ında göçebe halkla yaşarken buluyorsunuz. En azından ben kendimi kitaba çok kaptırdım ve kitabın dünyasına girdim, okumayı bırakıp yaşamaya başladım bir süre sonra. Kitabın dili kadar kurgusu ve akışı da iyi hazırlanmıştı. Kitaptaki aksiyonu çok beğendim, ne çok fazlaydı ne azdı. Karakterleri de çok sevdim, yazar karakterlerin ruh hallerini okura güzel yansıtıyor ve bu da karakterlerin daha etkileyici olmasını sağlamış. Karakterlerin acımasızlığı beni zaman zaman ürperttiyse de kitaba uygun ayrıntılardı.
Kitabı çok beğendim, sadece zamanım olmadığı için bu kadar uzun sürdü okuması, yoksa hızlı ilerleyen güzel bir kitap.
Ayrıntılı yorum için; yorumatolyesi.blogspot.com/2016/05/ovalarn...
eğer fantastik kitaplara önyargıları olan ve bu yüzden başlayamayanlar varsa onlara ilk tavsiye etmeniz gereken serilerden olduğuna inandığım lux serisi ilk kitabıyla müthiş bir giriş yaptı. Kat ve Daemon ikilisi ve yaşadıkları şeyler okulda birbirlerine sataşmaları birbirlerine olan duygularını bir türlü kabul edemememeleri, Damemon'un karanlık tarafları sizi adeta sarıp içine çekecek ve kitapta ana karakterlerden birisi yapacak. Güzel bir kurguyla etkileyici bir girişi olan bu kitapta iğer fantastik serilerin aksine ne vampirler ne kurtadamlar ne iblisler ne de tanrılar var. Bu yüzden diğer fabtastik serilerden ayrılan farklı bir yeri var. gönlümüzde de öyle
Öncelikle 'Medyum' kitabını okumadıysanız önce onu okuyun çünkü çok fazla gönderme yapıyor
Kitabın akıcılığı, senaryosu, giriş - gelişme okuyucu sıkmadan ilerlemeyi başarıyor. Ayrıca hikayenin başlangıcını 10-15 seneye yayarak kitabın okurda soğuk su etkisi yapmasınıda engellemiş. İşte size kaliteli bir yazarın kaliteli bir kitabı daha.
Tek eksiği ise onca heyecendan sonra sona fazlasıyla basit bir şekilde ulaşılmış olması. Kendi adıma daha heyecanlı, etkileyici bir çarpışma bekliyordum
Kitap başlangıcı çok dokunaklı bir giriş ile başlıyor ayrı hayatlar üzerinden devam edip etkileyici bir sonla bitiyor bazı bölümlerde gereğinden fazla detay nedeniyle biraz sıkıcılıkta vardı
ABD'de yaşayan ve Haitili bir avukat olan Mireille ,kocası ve oğlu ile Haiti’ye ailesinin yanına tatile gider..Haiti de kaçırma olayları sıkça yaşanmaktadır , fakat yapılan pazarlıklarla ve fidye nin ödenmesiyle anlaşma sağlanmaktadır.Mireille fidye için silahlı bir çete tarafından kaçırılır ve varlıklı babasından yüklüce bir fidye talep edilir
Üçüncü Dünya Savaşının başlaması ve başlamak üzereyken ülkelerin yaptığı, çevirdiği entrikalar, planlar, yeni yöntemler. Ve bu arada Almanya'da başlayan Türk düşmanlığı, katliamlar. Onları kurtarmak ve refaha kavuşturmak amacıyla oluşturulan, 4 kişilik, alanlarının en iyileri 4 komutan. Kitap bütün bu konuları işlemiş, yer edinmiş.
Edinilen İzlenimler;
1- Kitabın girişini ve sonucunu çok beğenmedim. Giriş bölümündeki etkileyicisizlik şükür ki kitabın 30. sayfalarında kayboluyor. Yerine kendini çeken, donanımlı yazılmış sayfalar alıyor. Bu da kitabın akıcılığını oldukça arttırmış. Sonuç bölümündeki sıkıntılarımın sebepleri ise, beklediğim sonla karşılaşmamamdı. Savaş fazla yarım kalmış gibi bir his belirdi içimde. Devamının olup olmadığını merak etmedim değil.
2- Tanımlamaları beğendim. Ayrıca Türk askerlerinden bahsederken de onurlu, işinin adamı, cesur, yürekli, keskin zekalı vb. gibi özellikleri de işlemesi beni gururlandırdı.
3- Burak Turna, ülkelerin, yaptıkları kanunlardan, yönetim biçimlerinden edindiği izlenimlerle farklı farklı savaş taktiği yaratmış ki bu da benim aşırı şekilde beğenmeme ve donanımlı yazılmış bir kitap dememe vesile oldu.
İçerisindeki işlenilen konuların sayısı da bir hayli fazla. Aşk, cesaret, göreve bağlılık, farklı ülkelerdeki kültür, düşünme farkı, çeviklik vb...
Çarpıcı ve etkileyici. Unutulmaz bir kitap. İsteyenler tereddüt etmeden alabilirler fakat edebi bir yönü olduğunu söyleyemem. Ona göre. :)
Kitabın başlarında sıkılmıştım açıkçası yanlış değilsem 100. Sayfaya kadar. Ancak yazar öyle bir giriş yapıyor ki sizi nereye sürüklediğini anlayamıyorsunuz bile bir anda tüm hikaye değişiyor ve çok farklı bir boyuta geçiriyor. İlk başta ne kadar boş olduğunu düşünsemde tam tersi çok etkileyici bir kitap. Ayrıca gerilimi en iyi hissettiğim kitaplardan biri. Tavsiyem sıkılıp bırakmayın ve devam edin cidden değecek bir kitap.
Fİ ve Çi'den sonra merakla beklediğim ve beklediğime kesinlikle değen bir kitap oldu. Öncelikle belirtmeliyim ki kitabı en iyi tüm seriyi sırayla okuyarak anlayabilirsiniz. Fi de karakterlerle tanışıyorsunuz, Çi de olay örgüsü ve farkındalık yaratılmak istenen konulara giriş yapıyorsunuz ve asıl anlatılmak istenen bomba Pİ ile geliyor. Karakterler de olaylar da size tanıdık gelecek. Çünkü kitap bize bizi anlatıyor, biz olmayı, farkındalık göstermeyi anlatıyor. Topluma ayna tutuyor. Bazen gördüklerinize dayanamıyorsunuz. Yazarın gerçekten farklı bir tarzı var. Ve yazar gelecek kitabından alıntı yaparak da okuyucularına süpriz yapmış. Yazara ilham veren şarkılar paylaşılmış bu da hoş olmuş. Kitabı bu müzikler eşliğinde okumak da çok farklı bir duyguydu. Çarpıcı, etkileyici ve hiç bitmesin diyeceğim ve tekrar okumak istediğim bir kitap oldu. Bu kitabı belli bir kategoriye sokamıyorum, sadece kişisel gelişim, sosyoloji yada felsefe kitabı diye tanımlayamıyorum.
