Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
sadece bir aşk umudu…
Oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. Şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim. Evet, seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söyledin. Ancak aradaki ahenksizliği fark etmedin mi? Etmedin değil mi? O halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. Bak benim halime, düşün benim kim olduğumu. Beni sevmen mümkün mü? Beni seviyor musun? Dün ‘Seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; ben de kesin olarak söylüyorum: Hayır, hayır, hayır. Beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun. Beni aldatmıyorsun. Hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin. Benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır.
+Fazla mı kirliyiz sanki... - Biz fazla kirli değildik, biz fazla kirletildik sanki - İlk darbe değil ki bu, Küçük kız. Neden koydu bu kadar? + Bilmiyorum, Acımasız. Her darbe sanki ilkmiş gibi. Alışamadım, bir türlü bende bu duruma. - Alışmak zorundasın. Her darbe de yıkılırsan, hep yerde kalırsın. - Dikkat çekeceksin, böyle yaparak,
Reklam
Yüreğimden taşan bazı şeyler
İlk gördüğümde anlamıştım imkansız olduğunu Gelip yanına bir merhaba bile diyememiştim Sonra araya iller girdi, seneler girdi 16 mevsim sonrası çıkıp geliverdin Sen tevafuk dedin ben duam dedim Saat hangi yönde ilerledi Sahi zaman neydi Mefhumunu yitirdim adeta Selamın, Güneş'in karanlığı aydınlatması gibiydi Sesin taş plakta saklı bir şarkıydı Bittikçe başa sardığım Sonra ne mi oldu Başından habersiz sonunu senin de bildiğin bir hikaye oldu Senin bahanen vardı belki de avuttuğun bir yalanın Benimse senelerdir sadık kaldığım bir umudum Sen nereden bileceksin bunca zaman sonra çıkıp gelmenin içimde yanan koru harladığını Şimdiyse içimde bir volkan kendi başıma söndürmeye çalıştığım İçimdeki sen Sussam konuşur konuşsam susarsın Belki de hala habersizsin Anlayamadın Soru neydi, bu cevap neye aitti Bak yine saçmaladım Ha hatırladım +Değer miydi - evet ama o vedalaşamadığım imkansızımdı
Romancının durumundaki “dürüstlük”ten kastımız, bunun gerçek olduğuna dair sizde uyandırdığı inançtır. Evet, dersiniz, bunun böyle olabileceği hiç aklıma gelmezdi; bu tür davranan kişilerle hiç karşılaşmamıştım ama sen beni öyle olduğuna, öyle şeylerin olabileceğine dair ikna ettin. Nitekim insan okurken, her bir sözcük grubunu ve her bir sahneyi ışık altında tutar zira Doğa çok tuhaf bir şekilde, romancının dürüst olup olmadığına hükmetmemiz için bize içsel bir ışık vermiştir sanki... Daha doğrusu Doğa, en akıl sır ermez ruh halindeyken bile, görünmez bir mürekkeple zihnimizin duvarlarının üzerine bu büyük yazarların doğruladığı bir önseziyi, görülebilir olmak için onların dehasının ateşine tutulması yeterli olan bir eskizi nakşetmiş gibidir. Onu böyle görünür hale getirip de canlandığını görünce kendinizden geçer ve "Ama ben bunu her daim hissetmiş ve onu hep istemişimdir!" diye bağırırsınız.
68 syf.
·
Puan vermedi
Öncelikle kitap bence mutlaka okunmalı, tek solukta 3 saatte bitebilecek bir kitap. Herkesin takıntı dediği fakat bence meraktan hayranlığa, hayranlıktan hoşlantıya, hoşlantıdan masumane bir çocukluk sevgisine, çocukluk sevgisinden bir genç kızın aşkına ve oradan takıntıya giden bir serüven bu. Direkt "takıntı" diye adlandırmak doğru gelmedi bana. Ulaşması imkansız oldukça kamçılanan duygunun, bir kadını ihtirasa sürükleyerek içinde büyütmesini anlatıyor. "Dün çocuğumuz öldü ve sen onu hiç tanımadın" kitapta beni en etkileyen cümle bu olsa gerek.. çocuğunun annesini bile tanımayan bir adamdan çocuğunu tanıması beklenemez zaten ( -ki bir çocuğu olduğundan haberdar bile değilken). Kitaptaki gizemli kadında eleştirdiğim bir husus oldu; adamın karşısına bir kez dahi olsa geçip kendini, yaşadıklarını, aşkını, duygularını ve onun için nelere katlandığını anlatmadan direkt olarak (her ne kadar "seni suçlamıyorum" dese de) adamı suçlaması yanlıştı kanımca. Çıkaracağımız dersler olmalı, evet kimse seveceği kişiyi seçemez, gönül kime vurulursa kişi peşinden gider fakat seviyoruz diye gururumuzu ayaklar altına alıp tabiri caizse o kişiyi tanrılaştırmamamız gerekir şayet kendisine saygı ve sevgi duymayan biri karşıdan da böyle bir şey göremez. Hem şaşırtıp hem üzen ve ders veren kısa bir eserdi..
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma
- Evet kardeş. Tüm bu bölgede, aklı başında aydın, dürüst iki kişi vardı sadece: Sen ve ben. Fakat on yıl içinde günlük yaşamın tekdüzeliği, bu iğrenç hayat içine çekip yuttu bizi, çürümüş buharlarıyla kanımızı zehirledi, biz de herkes gibi sıradan, bayağı kişiler olup çıktık.
Reklam
Fedai - Bir şey olduğu yok. Komşumuz ... Beyefendi cariyeleri için piyano öğretmek üzere bir madam bulmuş. Biz de heves ettik, sana söylesek belki izin vermezsin diye korktuk da ... Râkım - (Biraz öfkeyle) Evet dadıcığım! İzin vermezdim.Hala da iznim yoktur. Canan piyano öğrenmek hevesine düşmüşsebhiçbir arzumuzun gerçekleşmesine mani olmayan Cenabıhak bu arzunun gerçekleşmesini de kolaylaştırır. Sana fikrimi doğrudan doğruya söyleyeyim mi? Sen yanında olmadıktan sonra Canan'ın sokak kapısından dışarı çıkmasına bile razı değilim. Sen yanında olduktan sonra nereye istersen al götür. Dünyanın hali acayiptir. Sonra kıza verdiğimiz terbiyeyi kabul ettiremezsek yazık etmiş oluruz. Biçare Râkım bu sözleri öyle edebi bir üslupla söyledi ki dadısına anlatmak istediği fikri, Fedai fazlasıyla anladı.
Sayfa 31 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okuyor
Kaderin ezelde yazılmasına ilişkin
İşin başında bilinmesi gerekir ki "ezel", geçmişi ifade etmez. Bu sebeple de "Kader. en azından geçmişte yazılmıştır." düşüncesinin gözden geçirilmesi lazımdır. Kader, evet, ezelde yazılmıştır ama "ezel" geçmişi de geleceği de şimdiyi de kapsayan zaman üstü bir noktadır.
Sayfa 80
- Bildiğimiz taş mı bunlar? … - Evet anne, en sevdiği taşını verdi bana. Ne kadar güzel değil mi? - Kızım sen tek taşı yanlış anlamışsın. - Öff anne! Ben mücevherden bahsetmiyorum ki pırlanta benim umurumda değil!..
Sayfa 41 - ŞULE YAYINLARI
700 syf.
4/10 puan verdi
(Spoiler olacak) İlk başta şunu söylemem gerekli: Ne Aelin'ı seviyorum ne de Rowan'ı. Bu yüzden de seriyi okurken genelde evren üzerinden değerlendirip yüksek puan veriyordum ama bunda bu sefer öyle yapmayacağım. Dört kitaptır Aelin'a alışmaya çalışıyorum. Kibirli, küstah, kendini beğenmiş, egolu ve şımarık yanlarını es geçip
Fırtınalar İmparatorluğu
Fırtınalar İmparatorluğuSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20181,060 okunma
Reklam
Güzel hikaye
Bay ve Bayan Smith yargıcın karşısına çıkartılmış. "Bu heriften boşanmak istiyorum" demiş kadın. "Ben de bu cadalozdan kurtulmak istiyorum" diye bağırmış adam. Yargıç: "Kaç çocuğunuz var?" Kadın: "Üç tane.” Yargıç: "Neden bir yıl dahi evli kalıp bir çocuk daha yapmıyorsunuz? O zaman dört çocuğunuz olur, her biriniz iki tanesini alır ve tatmin olursunuz." Adam: "Evet ama ya ikiz olursa?" Kadın: "Hah! Sen mi ikiz doğurtacaksın? Eğer ona güvenseydim, bu üç çocuk bile olmazdı."
"İnsanları anlamakla ilgili dediğin doğru. Ben annemden niçin gittiğini bildiğim için nefret ediyorum. Biliyorum, çünkü o benim içimde." Cal'in başı eğik, sesi kırıktı. Li ayağa fırladı. "Sakın." Dedi sertçe. "Duydun mu? Sakın bir daha görmeyeyim. Elbette içinde taşıyor olabilirsin. Herkes taşır. Ama ötekini de taşıyorsun. Bak! Kaldır başını. Bana bak dedim!" Cal başını kaldırıp bitkin bir tonda "Ne istiyorsun?" dedi. "Ötekini de taşıyorsun içinde, dinle beni, öyle olmasan taşıyor muyum diye merak bile etmezdin. İşin kolayına kaçma sakın. Kendine atalarını mazeret göstermek çok kolaydır. Sakın ha. Senin böyle bir şey yaptığını görmeyeyim. Şimdi bana dikkatle bak ki unutmayasın. Her ne yaparsan yap sen yapmış olacaksın. Annen değil." "Buna inanıyor musun Li?" "Evet. İnanıyorum. Sen de inansan iyi edersin. Yoksa kemiklerini kırarım."
280 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
3 in 1 ya da potpori
Başlıktan da anlaşılacağı üzere(kesinlikle açık ve anlaşılır bir başlık bu) bu incelememizde 3 kitabı bir arada inceleyeceğiz.Zaten bir kitap dizisi olduğu için çok da anormal kaçmamalı bu durum.Serinin ilk kitabı Şeker Portakalı'nı bundan yaklaşık 10 yıl önce okudum.O zamanlar bu kitabın devam kitapları da olduğunu bilmiyordum. Şimdi yıllar
Güneşi Uyandıralım
Güneşi UyandıralımJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 202134,7bin okunma
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Seyit Kutub’un hezeyanları!
Seyit Kutub’un Hazreti Osman efendimiz hakkındaki akıl almaz iftiraları ile zekât konusundaki İslam’a zıt, sosyalizm benzeri sözlerini iki yazımda kaleme almıştım. Pek çok okuyucum Seyit Kutub’u böyle bilmediklerini ifade ederek başka hatalarının olup olmadığı konusunda sorular sordular. Bu itibarla kendisi hakkında bir yazı daha almaya karar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.