Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyayı isteyenin düşmanıydı zaman, onu eksiltir, ondan alırdı. Lakin ahireti isteyene ilişmezdi. Sureta eksiltse de aslında tamamlardı zaman dünyadan vazgeçmiş olanları. Öyle ki zaman, sevdiği dünya olanı sevdiğinden ırak eder lakin sevdiği Allah (c.c.) olanı sevdiğine yakın ederdi.
Ey doğru yolun yolcusu, çaresiz kalma;  Çıkma kendinden dışarı, serseri olma;  Kendi içine sefer et erenler gibi: Sen görenlerdensin, dünya seyrine dalma.
Reklam
6.cilt
1491. Ebü’l-Fazl Abbâs İbni Abdülmuttalib radıyallâhu anh şöyle dedi: - Yâ Resûlallah! Bana Allah Teâlâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim. - “Allah’dan âfiyet dileyin!” buyurdu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra tekrar yanına geldim ve: - Yâ Resûlallah! Bana Allah Teâlâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim. - “Ey Abbâs! Ey Resûlullah’ın amcası! Allah’tan dünya ve âhirette âfiyet dileyin!” buyurdu. Tirmizî, Daavât 85.Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 209. ... Halbuki Hz. Ebû Bekir’in haber verdiğine göre bir gün Resûl-i Ekrem minbere çıkmış, sonra ağlamaya başlamış ve ashâbına, “Allah’tan af ve âfiyet dileyiniz; zira bir kimseye imandan sonra âfiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir” (Tirmizî, Daavât 106; İbni Mâce, Duâ 5) buyurmuştu.
Ölümle konuşmaya başlamıştım Ağaçlar avuçlarımda dünya masalıydı Çiçekler nasıl da sonsuzdular Zaman bedenimde tozlanıyordu Ara sokaklarda bulanık perdeler Bir eski bahçede sedef düğmeler Uykulardan kopuyordu yıllardır Yağmur değil ben çekiliyordum Yeraltı sularının rahmine Ey kalabalığın kara yalnızlığı Yıldızlar taşlarla söyleşiyordu Sokak köpeklerinden öğreniyordum Sevgisizliğin açık yarasını Çakıl taşlarında kış denizleri Bedende yapma bedende sönen Odalar dolusu hayal kandili Güneş evlerden çok Mezar taşlarını ısıtıyordu. Sonra siyah bir denizde bir ışık goncası Bir baş dönmesi kanatlı gamzeler Dünyayı doğuran bir dünya ürpertisi Bir tek söz söylemeden Ağzıyla sabaha çıkardı beni Üstüm başım kirpik saç topuk dil Şimdi daha çok konuşuyorum ölümle…
Reklam
“Mal biter, mülk yiter, sevdiğin elden gider, can yurdunda duman tüter, geçer, elbet ömür geçer, bu fena yurduna üryan gelen, üryan gider. Bizim meftunluğumuz bu üryan hâlimize midir? Üzerimizdeki bir yamalı aba olsa ne olur, bir ipek yaba olsa ne olur? Bu dünya bizim olmadı hiç, bizim değildir lakin bir müjde vereyim ki size ötelerde bizim olan bir dünya var elbet. O öte âleme hazır olmak için sizi ne engelliyor ve sizi bundan ne alıkoyuyorsa bilin ki o nefsinizdendir ve nefs apaçık düşmandır size. Sultan olsanız ne olur, köle olsanız ne olur bu kuru kavgada. Köle de toprak, sultan da toprak… Bu dünya yolda abdest almak için durduğumuz bir handır ancak. Abdesti alalım da yürüyelim dostalar.”
"Ah mutluluk! Mutluluk! Sen ne kadar zayıf, ne kadar cılız bir şeysin! Duvak, portakal çiçekleri, aşk... Bunlar güzel ama para nerede? Ey aşkın meşru ve temiz mutluluğu! Demek seni de satın almak gerek?"
"Bil ki ey sevgili! Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım; ben sadece aklımı çıkardım. Ve böyle bilsin bütün dünya, ben aklımı senin râmına değil, senin uğruna senden çıkardım."
Ey sevmek denilen baş dönmesi Ey yürekte yapraklanan dünya Nasıl bir sonsuzluksun sen Her yaşta ayrı çiçek açıyorsun.
Reklam
Oaristys
Ey hatırası içimde yemin kadar büyük, Ey bahçesinin hoş günlere açık kapısı Hâlâ rüyalarıma giren ilk göz ağrısı, Çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük. Ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk, Kanımın akışını yenileştiren damar, Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar, İçimde yeni bir fecir gibi doğan çocuk. Tahta havalenin üzerinden aşan hatmi Ve havaları seslerimizle dolu bahar, Koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular, Kâğıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi. Duyup karşı minarede okunan yatsıyı Yatağıma sıcaklığını getiren rüya, Denizlerinde onunla yaşadığım dünya Ve ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı. Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı Ve o ilk yolculukta başlayan hasret, zindan; Atları çıngıraklı arabanın ardında Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.
Sayfa 161Kitabı okudu
AtaTürk'ten Mesaj.
Kısacık telgrafın içinde Atatürk, koskoca İslam tarihini bir cümleyle özetledikten sonra, geleceğe döner ve çağrıda bulunur. Sanki yarının kuşaklarına şu mesajı yollar: "Ey Asyalı, ey Afrikalı kardeş! Artık çağ değişmiştir. Çağımız bağımsızlık çağıdır. Tarih, ulusal bağımsızlıklara doğru akıyor, akacaktır. Halifelik etrafında birleşme düşüncelerini bir yana bırakınız. O artık tarih olmuştur. Ulusal bağımsızlık uğrunda koşunuz. Toplumların gerçek çıkarları, bağımsız devletler kurabilmelerindedir. Gerçek kurtuluş yolu budur. Silkinin, uyanın, vakit kaybetmeyin. Savaşımızın amacı, geriye degil ileriye dönük olmalıdır: Halifelik peşinde değil, ulusal bağımsızlık peşinde koşmalısınız. Bizleri birbirimize yaklaştıracak gerçek bağ, Halifelik bağı degil, bağımsızlık bağı olacaktır. Yarın bağımsız ülkeler olarak ilişkiler kuracağız, geliştireceğiz. Bugün dikkatler Halifelik üzerine toplanarak saptırılmak istenmektedir. Taşıdığınız boyunduruk sizlere unutturulmak istenmektedir. Dünya haritasına şöyle bir göz atınız ve üzerinde yeniden düşününüz: Yeryüzünde kaç tane İslam devleti vardır? Gerçek anlamda kaç tanesi bağımsızdır? Neden Asyalı, Afrikalı uluslar hala Müslüman olmayanların boyunduruğu altındadırlar? Ulema-i kiramın asıl düşüncesi bu olmalıdır; çagını yaşamış, ömrünü doldurmuş Halifelik değil. Evet, menfaat-i hakikiye... hükümet-i müstakile teşkilindedir."
Sayfa 231Kitabı okudu
Ey aziz, bu dünya dedikleri fitnedir. Bir hiçtir, sonu da yokluktur.
Ey evlat! Kalbin ne zaman saflaşacak, temizlenecek? Özün ne zaman arınacak?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.