Edmond iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı. İnsanlara fazla güveniyordu. Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu. Eğer geriye dönüp söyleyebilsem söylerdim. Edmond derdim, her ihanet sevgiyle başlar.
Önce her incelememde olduğu gibi kitabın yazarında biraz bahsetmek istiyorum.
Alexandre Dumas , Fransız bir yazar.1805-1870 arasında yaşamıştır.Macera kitaplarında tam bir üstad.Eserlerinin 200 den fazla filmi yapılmıştır.Tiyatro ve gezi ile de ilgilenmiştir.100.000 sayfayı geçer onun tüm eserlerinin toplamının sayfa sayısı.Paris te Tarih Tiyatrosununda
Hani Mecnun Leyla'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken "baba beni buraya göm." diye yalvarmıştı.Hani Ezel yeniden Eyşan'ı gördüğünde dengesini kaybetmişti. Hani Ramiz dayı "Herkesi yenerim ama seni yenemiyorum." diyip Selma'nın kapısında diz çökmüştü. Hani Keje Eşkiyayı görene kadar 35 yıl tek kelime konuşmamıştı. Hani İzzet Günay, Türkan Şoray'a "sevgi de yetmiyormuş çok eskiden rastlaşacaktık" demişti. Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a "Belki bir gün bir şiirin içinde rastlaşırız seninle." demişti. Böyle işte...Kalbi elinde atanlar kimseye yetmedi..
‘’Kıyıya vuran her dalga ardındaki dalgaya onun son olmadığını söyler,
Ve her kumarbaz bilir, kaybetmektir orada olmalarının asıl sebebi.’’ — U2 - Every Breaking Wave
Kemerlerinizi bağlayın, istikamet Roulettenbourg!
Bu kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki… Ezel dizisine bile konuk olmuş bir kitap
“Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin…”
Hani Mecnun Leyla'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken "Baba beni göm buraya" diye yalvarmıştı...
Hani Ezel yeniden Eyşan'ı gördüğünde dengesini kaybetmişti...
Hani Ramiz Dayı, "Herkesi yenebilirim ama seni yenemiyorum" deyip Selma'nın kapısında diz çökmüştü...
Hani Keje, Eşkıya'yı tekrar görene kadar otuz beş yıl tek kelime konuşmamıştı...
Hani İzzet Günay, Türkan Şoray'a "Sevgi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık" demişti...
Hani Ecevit ölürken Ahu'ya "İşin garibi ne biliyor musun, hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ölüyorum ve sen yanımdasın" demişti...
Hani Savcı Esra, Behzat Komiser'e "Mutsuz olalım, ne var? Biz de mutsuz olalım. Ben seninle mutsuzluğa da varım." demişti...
Hani Bilal Ahu'ya "Ahu'm sen anlamadın. Ben sana gelemem ki yaram var diye. Benim yaram sensin" demişti...
Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a "Belki bir gün bir şiirin içinde rastlaşırız seninle" demişti...
Böyle işte kalbi elinde atanlar kimseye yetemedi, buna üzülüyorum en çok...
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
But it would be nothing
(Ama hiçbir şey olmazdı)
Nothing
(Hiçbir şey olmazdı)
Hani Ecevit ölürken Ahu'ya “İşin garibi ne biliyor musun, hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ölüyorum ve sen yanımdasın.” demişti.
Hani Ezel yeniden Eyşan'ı gördüğünde dengesini kaybetmişti.
Hani Ramiz dayı "herkesi yenebilirim ama seni yenemiyorum" deyip Selma'nın kapısında diz çökmüştü.
Hani Keje, Eşkıya'yı tekrar görene kadar 35 yıl tek kelime konuşmamıştı.
Hani İzzet Günay, Türkan Şoray'a “Sevgi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık.” demişti.
Hani Savcı Esra, Behzat Komiser'e “Mutsuz olalım, ne var? Biz de mutsuz olalım. Ben seninle mutsuzluğa da varım.” demişti.
Hani Bilal Ahu'ya “Ahu’m, sen anlamadın. Ben sana gelemem ki yaram var diye. Benim yaram sensin.” demişti.
Hani Mecnun Leyla'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken “Baba beni göm buraya.” diye yalvarmıştı.
Hani Bekir, “Herkesin inandığı bir şey var bu kodumun hayatında. Benim ki de sensin, n'apıyım?” demişti.
Hani Mecnun yolun ortasında Leyla'ya sevgisini haykırırken Leyla da “Ben de seni seviyorum ulan!” demişti.
Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a “Belki bir gün bir şiirin içinde rastlaşırız seninle.” demişti.
Hani Harun, Eda'ya “Ona 2 defa şans verdin bana 1 defa şans vermedin.” demişti.
Hani Savcı Esra, Behzat Komisere “Dünyanın ekseni kaydı Behzat, 12 cm yerinden oynadı. Sen bana 1 cm bile yaklaşmadın.” demişti
Hani Gizem, Metin’e “Cebimde bir tek ‘hoşçakal’ yoktu sana, ben uyurken koymuşsun cebime. Hoşçakal..” demişti.
Böyle işte...
Belirli bir üne kavuşmuş, dillerden düşmeyen kitapları okumak daima tehlikeli bir durumdur. Beklentiyi zirve çıkardığınız için normal şartlarda sizi tatmin edecek kitap, beklentileriniz müsebbibiyle sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Sayfaları değiştirken hep böyle etkisi altında kalacağınız şeyleri okumayı beklersiniz. Bir nevi dine inanmak için
Uzun süre bekledim bu güzel kitabın basılmasını, iyi bir çeviriden okumak istedim hep... Sonunda İş Bankası yine beklentimi karşılayacak, neredeyse hatasız harika bir çeviriyle iki cilt olarak bastı Monte Cristo Kontu'nu...
Tam bir başyapıt okudum. Kalın, 1500 sayfalık kitap su gibi aktı. Sayfaları çevirdikçe heyecanım da merakım da artarak devam