Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama toplumun kabullenemediği tek şey fahişelik. Tüm varoşların oluşturduğu komitelerden, sokaktaki seks ticaretine karşı başkaldırı sesleri yükseldi: "Genelevlere geri dönülsün!" Genelevleri kapatan yasanın iptali için yarım milyon imza toplandı. Demek ki genelevler yeniden açılacak.
Sumer yazar ve ilahiyatçıları, tanrı düzenini sağlayan tanrısal bir gücün varlığına inanmışlar ve o güce me adını vererek, Tanrıça İnanna'nın bu öyküsü* içinde onları bir liste halinde yazmışlardır. Tanrılar, "kültür nitelikleri ve türleri" olarak adlandırılan bu me'lerin iyi olanlarını meydana getirdikleri gibi kötü olanlarını
Reklam
lütfen beni ‘her yüksek tepede ve her yeşil ağacın altında fahişelik yapanlara’ benzetme Pol. mevsimlerin sayısı dörtse, denizin altında karanlık tanrılar varsa, adada beni erdemli yolumdan geri çevirebilecek insanlar yoksa, her görüştüğüm insandan sonra hastalanıyorsam, benim aşkım uğruna döğüşen hiç kimse yoksa, Selene’den Diana’ya, Diana’dan Artemis’e kadar değişerek dalgalanarak akıp gidiyorsam, gereksiz telefon konuşmaları sinirini bozmayacaksa, benimle 10 yıllık ahit kesen âşıklarım seni tasalandırmıyorsa bana verdiğin Kleopatra bileziğini her gün takmamaya özen gösteriyorsam, denize siyah giysilerimle girip siyah bir kuğu gibi yüzüyorsam, kafamı erken imparatoriçeler gibi siyah bir tülle örtmek istiyorsam, su kenarında buluşan küçük erden kızlar aralarında hafif nörotik gülüşlerle Leopardi okuyarak benim için sazlardan ve defnelerden bir taç örüyorlarsa, seni unutmak için Trakl gibi ormanlarda amonyak koklayıp kendimden geçmeyi deniyorsam, saçımı portakal rengi yapıp kenarlardan örüyorsam, görünmez balıkçılımla dolaşıp kışın ona siyah bir yün kazak örmeyi düşünüyorsam, belirli saatlerde emredildiği üzere kafamı kutsal eğik bir çizgi üzre toprağın üzerine düşürüyorsam, halıları ve L şeklindeki divanları sokağa dışarı taşan sade bir çadırda oturmak istiyorsam, kafamı geceleri o çadırdaki ak yastıkların üzerine düşürdüğümde, burası Capri ve Sen Kayzer, işte ak yastığın üzerinde bir baş, benim başım... ağlama benim için Antartika, buzun üstünde yalnız bir ispinoz yavrusunu yitirmiş.
Çünkü insan ruhu mükemmel değil. Hiçbirimizin ruhu salt iyilikten, salt güzellikten, salt yücelikten oluşmuyor; hiç kimse masum değil, hiçbir zaman da değildi. Bakmayın geç­mişteki yaşamların daha anlamlı olduğunu söyleyenlere, biz her zaman böyleydik. Şeytan ve melek, cellat ve kurban, kur­ naz ve saf, yaratıcı ve yıkıcı, cesur ve korkak... Bu figürler, ta başından beri ruhumuzu oluşturan oyunun başaktörleri ve aktrisleri oldular. Bazılanmız şeytan, cellat, kurnaz, yı­kıcı ve cesur rolü kapıyor, bazılarımız da diğerlerini. Çoğu zaman ise karşılıklı bir rol çalma kargaşası sürüp gidiyor ruhumuzun görünmeyen sahnesinde. En masumuz o uzun içinden bile kim bilir ne kötülükler geçiyor. Fahişelik yapar­ken yakaladıkları kadını öldürmek için kendisini zorlayan Yahudi tutuculara, "Evet, o bir günahkar, taşlanmalı ama ilk taşı en masumunuz atsın," diyen İsa boşuna konuşmuyordu.
Geçmişte bir el sanatı sayılabilecek olan pornografi ve fahişelik, bugün tüketim ekonomisinin vazgeçilmez bir parçasını oluşturuyor.
Kanuni Sultan Süleyman'ın döneminin son günleri ve İkinci Selim'in padişahlığı sırasında, fuhşun mahalle aralarında epey yaygın olduğundan bahseder. Özellikle Galata ve Eyüp civarlarındaki mahallelerde icra edilen fuhuş halkın tepkisini çeker ve İkinci Selim'in 1567 yılında verdiği bir hüküm sonucu mahalleli, mahallenin imamı ve müezzinin denetimi altına girer. Bu süreçte fahişelik yaptığı düşünülen birçok kadının evi basılır, kadınlar hapsedilir ve evleri tahliye edilir. Hapsedilen kadınlara gönlünü kaptırmış kişilerden bazıları bu kadınlarla evlenmek ister ve bu durum padişahın kadınlan tahliye etmesiyle sonuçlanır. Fakat ne kadınların ne de kocalarının bir daha İstanbul' da yaşamasına izin verilmeyerek hepsi sürgüne yollanır.
Reklam
416 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Çocuklar okuldayken okul'a savaş çıktığı haberi gelir ve çocukların bundan sonra okula gelemeyecekleri söylenir. Evlerine giden çocuklar okuldan kurtuldukları için mutludurlar, Beş kafadar çocuk hergün köyden çıkıp etrafı keşfe çıkarlar, birgün uçaklar kasabayı bobalar özellikle yiyecek ambarlarını bombalanır içindeki erzaklar etrafa saçılır,
Gümüş Aygır
Gümüş AygırAhn Junghyo · Yordam Kitap · 202320 okunma
Fahişelik artık alıkoymayla değil tatmin olma ve lükse kaçma fırsatı elde etme bahanesi olmuştu, Ben bir fahişeyim sefaleti içime giymiyorum artık görünüşüm lüksü andırıyor çünkü artık rezil olmaktan korkmuyorum
Kurumuş Boğazım...
— Annem üç sene daha ölmese, ah... — N'olacak? — On dört yaşımda olurdum... — Annene ne? — Şinorik ablam diyor ki üç sene sonra adamakıllı para kazanabilirmişim... Kirli bacakları kalın ve bembeyazdı. Devam etti: — O on üçünde başlamış... — Neye? — Para kazanmaya... — Nasıl? — Geceleri evine adam alıyor... — Yani, fahişelik... Fahişe mi olmak istiyorsun? — Yoo... Ben, anneme bakmak için...
Metin Akpınar ın gayri meşru kızını eski bir dost arayıp TV de senin annen çalışan bayandı deyince bir an anlayamadım memur filan mıydı derken kendi kendime ne manaya geldiğini sonradan anladım.Para karşılığı fahişelik yapıyordu demek istedi yani.Kızı birden bağıra bağıra ağlamaya başlayınca anlayabildim bunu
Reklam
Ha­pishane suça eğilimli insanlar üretir; ama bu kişiler sonuçta iktisadi alanda olduğu kadar siyasal alanda da gereklidir. Suça eğilimliler işe yarar. Örneğin, cinsel zevk sömürüsünden elde edilebilecek kârda kullanılırlar: Günlük ve pahalı cinsel haz ile sermayeleştirme arasında aracılık görevi üstlenen suça eğilimliler sayesinde ancak mümkün olan devasa fahişelik kurumu ondokuzuncu yüzyılda bu şekilde yerleşebilmiştir.
(...) temel cinsel kurumlarının "evlilik" (yasal ve ekonomik önlemlerle izin verilen ve zorlanan bir birliktelik) ve "fahişelik" (daha geniş bir kavram, ekonomik usulde çiftleşme) olduğunu okumuştu.
Üstün Alman Disiplini
Alman ceza kanununa göre, muayeneye tabi fahişeler sadece her türlü cezadan muaf olmakla kalmazlar, devlete birçok vergi­ler vererek faydalı vatandaşlar arasına girerler. Fakat kim bir fa­hişeye ikametgah kiralarsa cezaya çarpar. Şu halde bu kadınların fahişelik yapmalarına müsaade edilmekte, bir yerde oturmaları­na izin verilmemektedir!
"Gülsüm'ün cesedini ne yaptınız? "Ne cesedi... Ceset filan bulamadık... O gece evde kimse yokmuş." "Biz öyle duymadık ama" diyorum gözlerimi Muhtar'a dikerek. "Gülsüm'ün evini sen yakmışsın. Üstelik fahişelik yaptığı için değil, evine el koymak için. Kadın da dumandan boğulmuş. Bunun üzerine cesedini parçalayıp değişik yerlere gömmüşsün." "Yalan" diye bağırıyor Muhtar. "Ben böyle bir şey yapmadım." "Kasap öyle söylemiyor ama." diyor Ali. "Demek o dümbük söyledi." diye mırıldanıyor Muhtar başını sallayarak.
Sayfa 65 - Arsadaki BacakKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.