Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Maviler ve Yeşiller diye kutuplaşmıyoruz bugün belki ama yeni isimler altında eski kardeş kavgalarını sürdürüyoruz. Kürtler ve Türkler, muhafazakârlar ve Kemalistler, filancalar ve falancalar...
Bu gün nice insan var ki, orucunu ya “tutmazsam falancalar ne der?” düşüncesiyle tutuyor, ya da Allah rızası için tuttuğu halde bu ameline sünnette olmayan birçok bâtıl işler, yani bidatler bulaştırıyor. Oysa her iki durumda, bir Müslümanın şiddetle kaçınması gereken şeylerdendir.
Reklam
Günümüz evliliklerindeki durum
Ali geliyor. Efendimiz (s.a.v.) onu sağına, Fâtıma validemizi de soluna oturtuyor. İkisinin ellerini de avuçlarının içerisine alarak dualar ediyor. Ensar bu düğünün ardından, "Bu güne kadar birçok düğün gördük ama Fatima'nın düğünü kadar güzel bir düğün görmedik," diyor. Neden? Şimdi burada gençlerimize Fâtıma'nın düğünü
Mutsuz olanlar şehirde daha iyi yaşarlar. İnsan şehirde yüz sene yaşar ama çoktan ölmüş ve çürümüş olduğunu anlayamaz. Hali nedir, nasıldır bakmak için vakit bulamaz, başı hep kalabalıktır. İş, sosyal ilişkiler, sağlık problemleri, sanat etkinlikleri… Bir gün falancalar misafir gelir, bir gün filancalara misafir gidilir, bir gün izlenmesi gereken bir oyun vardır, şu ya da bu konserine gidilecektir…
Kuran dinin hepsidir.. Allah (c.c) isteseydi, kafalardaki falanca şeyleri de din yapardı. Allah'ın din yapmadığını dinde bulmak için bu telaş niye ? Dinin tek kurucusu Allah, dinini Kuran'da açıklamıştır. Örfümüzün, saplantılarımızın dinini istemek yerine, Allah'ın bize indirdiğine yapışalım. Şeyfperestlikten, mürşidperestlikten, "Ancak falancalar Kuran'ı anlar ben de falancaları dinlerim" diye falancaperestlikten kurtulup Allah'ın insanlara indirip, korunmasını vaad ettiği, mantıksız ve çelişkili izahları olmayan Kuran'a yapışalım. Kuran'ın önüne yüzlerce cilt eser koyup, Kuran'ı yüzlerce dini kaynaktan biri yapıp, sonra Kuran'a uyduğumuzu sanmayalım...
Sayfa 194Kitabı okudu
Evet, kente taşındık... Mutsuz insanlar kentte daha iyi yaşarlar. İnsan yüz yıl yaşar kentte de, çoktan öldüğünün, Çürüdüğünün farkında olmaz. Durumu nedir, nasıldır bakmak için zamanı yoktur, hep kalabalıktır başı. İşler, toplumsal ilişkiler, sağlık sorunları, sanat gösterileri, çocukların sağlığı, öğrenimi... Kâh falancalar filancalar konuk gelirler, falancalara filancalara gidilir, kâh bir oyunu izlemek gerekir, şu ya da bu konsere gidilir... Bilindiği gibi, kentte her zaman insanın kaçırmaması gereken bir, hatta aynı anda iki, üç ünlü sanatçı birden bulunur. Bazen doktora gitmeniz, aileden birini götürmeniz gerekir... öğretmenler, müzik öğretmenleri, mürebbiyeler... Yaşama gelince, bomboştur yaşam. Öylece yaşayıp gidiyorduk, hem de olayın acısını daha az hissediyorduk.
Reklam
Şeyhperestlikten, mürşidperestlikten, "ancak falancalar Kur'an'ı anlar ben de falancaları dinlerim" diye falancaperestlikten kurtulup Allah'ın insanlara indirip, korunmasını vaad ettiği, mantıksız ve çelişkili izahları olmayan Kur'an'a yapışalım.
Sayfa 194Kitabı okudu
"Gözüm kalmasın" diye bir bela var başımızda...
"Hayatta bir defa evleniyoruz, onun için şu da olsun bu da olsun... Düğüne falancalar gelecek, şöyle de olsun. Bizim düğünümüz akrabalarımızın düğününden daha güzel olsun, muhakkak farklı olsun..." Daha neler neler... Böyle olunca insanlar takatlerinin üstünde bir yükün altına giriyor, borca ve faize bulaşıyor. Daha evliliğin temelinde o eve haram giriyor, riya giriyor, kavga gürültü giriyor ve o aile ne yazık ki saadeti bir türlü yakalayamıyor. Yapmamız gereken, kurulacak yeni yuvalarda bunlara dikkat etmektir. Eğer kurduğumuz yuvalarda bunları ihmal etmişsek, o yanlışları sürdürmeyip zararın neresinden dönersek kârdır diyerek yepyeni bir sayfa açmaya çalışmaktır. Olan olmuştur, mesele şimdi Fâtımalaşma ve Alileşme gayretinde olmaktır.
Sayfa 57
"Hayatta bir defa evleniyoruz, onun için şu da olsun bu da olsun... Düğüne falancalar gelecek, şöyle de olsun. Bizim düğünümüz akrabalarımızın düğününden daha güzel olsun, muhakkak farklı olsun..." Daha neler neler... Böyle olunca insanlar takatlerinin üstünde bir yükün altına giriyor, borca ve faize bulaşıyor. Daha evliliğin temelinde o eve haram giriyor, riya giriyor, kavga gürültü giriyor ve o aile ne yazık ki saadeti bir türlü yakalayamıyor. Yapmamız gereken, kurulacak yeni yuvalarda bunlara dikkat etmektir. Eğer kurduğumuz yuvalarda bunları ihmal etmişsek, o yanlışları sürdürmeyip zararın neresinden dönersek kârdır diyerek yepyeni bir sayfa açmaya çalışmaktır. Olan olmuştur, mesele şimdi Fâtımalaşma ve Alileşme gayretinde olmaktır.
kimse kitap okumuyor, kitap okutuluyor
Sonra da gidebileceğiniz başka dükkan olmadığına göre, tutar girersiniz Remzi Kitabevi’ne. Kitapların sergilenme biçiminden başlayarak insanın kitaba olan sempatisini azaltabilecek kalibrede tasarımlanmış bol ışıldaklı bu ortamda, en önde tabii ki bestseller’ler ve onların önünde de en bir best ve birkaç Remzi seller’i vardır. Bir arkadaki sırada da diğer numaralı seller’ler ve son çıkanlar. Malum, artık kimse kitap okumuyor, kitap okutuluyor, değil mi sevgili pazarlamacılar, “eleştirmenler”, ajan(s)lar, raf ve sergileme uzmanları, dağıtım kanalları, stok maliyeti hesapçıları, reklamcılar, tasarımcılar, falancalar, filancalar?
Sayfa 154
Reklam
Zümer Sûresi 8,9. Ayetler
8. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine (yürekten) yönelerek O’na dua eder. Sonra (Allah) ona katından bir nimet verdiği (kurtulup rahata erdiği) zaman, evvelce O’na yalvarmış olduğunu (ve asıl kurtaranı) unutur da, O’nun yolundan (sapmak ve) saptırmak için (“bizi falancalar kurtardı” diyerek) Allah’a birtakım eşler koşar. (Resûlüm!) De ki: “Sen küfrünle biraz oyalanıp geçin. Çünkü sen artık ateş ehlindensin.” Dipnot Bu tehlikeli davranıştan sakınmalı ve böyle davranışta bulunanları da uyarmalıdır. 9. Yoksa o (sadece sıkıntıda iken dua eden kimse) hiç âhiret(in dehşetin)den korkan ve Rabbinin rahmetini uman, gece saatlerinde secde edip ayakta durarak taat ve ibadet eden kimse (gibi) midir? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?” Ancak (bunları), temiz akıl sahipleri düşünürler.
..Hz. Fâtıma’nın düğününü güzel kılan çok önemli iki şey var ki, bizim asıl dikkat etmemiz ve ihmal etmememiz gereken de bunlar. - Nedir onlar hocam? Birincisi ayağını yorganına göre uzatmak... Düğünü borç altına girerek yapmamak... Birilerini memnun etmek için ağır bir külfeti yüklenmemek... - Bu hâl yuvaların saadetini de etkiler
Sayfa 56
Hucurât/14
O bedeviler: “(Biz içimizle ve dışımızla) iman ettik.” dedi(ler). (Habîbim! Onlara) de ki: “Siz (kalbinizden)iman etmediniz, lâkin: ‘Biz (kelime-i şehâdet okuduğumuzu açıklayarak ve sizinle harbe kalkışmayarak) boyun eğdik.’ deyin! (Bu daha doğru olur.) Zaten henüz iman, kalplerinizin içerisine girmiş değildir. Eğer (münafıklığı bırakıp) Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederseniz O, amellerinizden hiçbir şeyi(n ecrini) size eksik etmeyecektir. Şüphesiz ki Allâh (itaatkârların kusurlarını çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (onlara çok acıyarak lütuflarda bulunan bir) Rahîm’dir.” Esed oğullarından bir fırka, bir kıtlık senesinde Medîne’ye gelip kelime-i şehâdet söylediler, fakat Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aley-hi ve Sellem)`den sadaka kopartmak amacıyla: “Falancalar seninle savaştığı gibi, biz seninle savaşmadan gelip Müslüman olduk, öyleyse kıymetimizi bil!” diyerek, Müslümanlıklarını Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in başına kaktılar. Bunun üzerine bu âyet-i celîlelerle kınandılar.
En kâmil manadaki kul; Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir, peygamberlerdir. Biri Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in, peygamberlerin yolundan kıl kadar ayrılmışsa kâmil değildir; eksiktir. Biz de böyle birine uyarsak zarar ederiz, ölçümüz o kişi olursa ölçüyü kaçırmış, şaşırmış oluruz. Dolayısıyla böyle birini kendimize ölçü olarak kabul ettiğimizde Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i kabul etmemiş oluruz. Tek ölçümüz; Allah’ın önümüze koyduğu ölçüdür, örnektir, o da Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir. Yoksa “falancalar böyle yapıyor, filancalar böyle yaptı” dememiz doğru olmaz. Kim ne yaparsa yapsın yaptığı şey Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in yaptığıyla birebir örtüşmüyorsa o yaptığı yanlıştır, eksiktir. Böyle birinin kendisi eksik olduğu için yaptığı da eksik olur.
Mutsuz insanlar kentte daha iyi yaşarlar. İnsan yüz yıl yaşar kentte de, çoktan öldüğünün, çürüdüğünün farkında olmaz. Durumu nedir, nasıldır bakmak için zamanı yoktur, hep kalabalıktır başı. İşler, toplumsal ilişkiler, sağlık sorunları, sanat gösterileri, çocukların sağlığı, öğrenimi... Kâh falancalar filancalar konuk gelirler, falancalara filancalara gidilir, kâh bir oyunu izlemek gerekir, şu ya da bu konsere gidilir... Bilindiği gibi, kentte her zaman insanın kaçırmaması gereken bir, hatta aynı anda iki, üç ünlü sanatçı birden bulunur. Bazen doktora gitmeniz, aileden birini götürmeniz gerekir... öğretmenler, müzik öğretmenleri, mürebbiyeler... Yaşama gelince, bomboştur yaşam.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.