Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
++1
Basit yaşamak. Basit bir yaşam tarzı şimdi zordur; bunun için çok zeki insanlardan bile daha fazla üzerinde düşünme ve buluş yapma yeteneği gerekmektedir. Sorma derler ki " bunun üzerinde böyle uzun uzun düşünecek zamanın yok. Basit yaşam tarzı benim için çok soylu bir hedef."
Sayfa 103 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Felsefe yapma, menşe'i uyanık tutma, kendini yeniden bulma ve iç murakabede, kuvvetlere göre, kendine yardım etme kararıdır.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
İnsanlar güneş sistemindeki gezegenlerde araştırma yapma gücünü gösterir oldu[yor]; mikro organizmaların yapılarına müdahale yeterliliğinde bulunuyorlar ama insanlar arası baskı sözkonusu olduğunda tam bir çaresizlik içine düşüyor, insanlar arası anlaşmanın gerektiği alanda yetersizliğin acısını çekiyorlar. Hastaneler hastalık, mektepler cehalet, mahkemeler zulüm, piyasalar yoksulluk üretiyor.
Feminizm bit felsefe, bir kuram, hatta bir bakış açısı değildir. Dünyayı tanınmayacak kadar değiştirecek politik bir harekettir.
''Felsefe yapma, eşek !'' ''Ne felsefesi,
Evren iyidir, ama insan, daha doğrusu ba­zı insanlar kötüdür
Bitkiler veya hayvanlar oldukları gibi­dir, olduklarından başka veya daha fazla bir şey değildir. Ama biz olduğu­muzdan daha iyi, daha yüce bir varlığız; çünkü olduğumuzdan daha soylu şeyler yapma gücüne sahibiz. Plotinos'a göre, bizdeki bu iyi ve soylu şeyin kaynağı biz değiliz. O, bi­ze, bizden daha üstün olan bir varlık tarafından verilmiştir. Ancak bizim onu kabul etme, benimseme, kendimizin yapma veya yapmama gücümüz yani öz­gürlüğümüz vardır. Bu güç veya özgürlük bize ruhumuzdan, onun aracılığıy­la Akıl'dan gelmektedir. İstersek kendimizi bu üst yanımızla, üst seviyemizle birleştirir, onunla özdeşleşiriz veya yanlış bir akıl yürütme, yanlış bir karar sonucu bizi aşağıya doğru çeken şeye, bedenimize, maddemize yöneliriz.
Sayfa 237 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Gücün/İmkanın [Potenz] iki formu vardır. Pozitif güç, bir şeyi yapma gücüdür. Negatif güç ise bunun aksine, hiçbir şey yapınama gücüdür. Nietzsche'nin dilinden konuşacak olursak, hayır diyebilme gücüdür. Fakat bu negatif güç, yalın güçsüzlükten [Impotenz], bir şeyi yapabilme kabiliyetsizliğinden farklılaşır. Güçsüzlük [Impotenz] doğrudan doğruya pozitif gücün zıddıdır. Bir şeye bağlı olduğu ölçüde pozitiftir. Yani bir şey yapabilemez. Negatif güç/imkan bu bir şeyle sınırlanmış pozitiviteyi aşar. Hiçbir şey yapmama imkanıdır. İnsan negatif imkanı olmadan, hiçbir şeyi algılamadan, yalnızca pozitif imkanla, bir şeyleri algılasaydı, algı kendini zorla kabul ettirip hücum eden uyaran ve dürtülere maruz kalırdı. Bu durumda hiçbir "maneviyat" [Geistigkeit] mümkün olmazdı.
Sayfa 41 - Bakmanın PedagojisiKitabı okudu
Çocuğu sürekli yönlendirmeye kalkarsanız kendisine sürekli, bir "git, gel, dur, şunu yap, bunu yapma" derseniz gerçekten aptallaştırırsınız çocuğu.
Sayfa 168 - ALFAKitabı okudu
Marx'ın sistemde devrim yapma olasılıkları görmesi belki de genelleşmiş bir illüzyona kapılmış olmasından kaynaklanmıştır. Yaşamış olduğu dönemde kapitalin çevirmekte olduğu dolapları kavramış ve bu sonuncunun çok daha hızlı bir sisteme dönüşebilmek için kendi temellerini içten sarsıp, yıkabilme yeteneğine sahip olduğunu görmüştür. Kapitalin emek gücünü indirgeme hatta tamamen saf dışı bırakma ve onun yerine devasa bir ölü emek gücünü geçirme eğiliminde olduğunu fark etmişti. Ancak kapitalin temelinde nesnel, tarihi ve zorunlu bir canlı emek gücünün yatmakta olduğunu düşündüğünden, bu sonuncunun kendi mezarını kazmakla meşgul olduğuna inanamazdı. Oysa bu bir yanılsamaydı; çünkü kapital emek gücünü çok daha kurnaz bir şekilde gömdükten sonra, onu, kendisiyle birlikte oluşturduğu bir karşıtlığın ikincil terimine dönüştürmüştü.
Sayfa 70 - Üretimin Sonu / KindleKitabı okuyor
700’lerin orta kuşağında, Bağdat’ta örgütlenen ilk tanınmış okul, Ebû Hanife’nin takipçileri olan Hanefîlerdir. Hanefîler, halifeliğin meşru intikaliyle ilgili sorunlarda politik uzlaşmaya dayalı görece yumuşak bir tutum sergilemiş ve yazgı konusunda da ılımlı bir çizgi izlemiştir. Ortaya çıkan Mutezileciler, bu fıkıh okuluyla ittifak yapma eğilimi göstermiştir. Bir sonraki kuşakta, Mâlikîlerin kurucusu olan Mâlik b. Enes öncülüğünde (Hz. Muhammed’in şehri olan Medine’de) rasyonalist teologlara karşı hararetli bir lafızcı konum benimseyen bir hareket gelişmiştir. Ama Mâlik’in kendi öğrencisi eş-Şâfiî daha ılımlı bir zincir kurmuştur; Şâfiîler yalnızca Kuran’ın değil, aynı zamanda hadislerin, yani Peygamber’in çevresindekilerin rivayetlerinin de yorum için temel alınabileceğini onaylayarak Kuran literalizmine yapılan vurguyu yumuşatmıştır. Hiç şüphesiz bu çatışmadan enerji alınarak, eş-Şâfiî’nin kuşağında hadislerin kanonik bir derlemesini oluşturmak için önemli bir çalışma yapılmıştır. Bunun karşısında, temel fıkıh okullarının dördüncüsü olan Hanbelîler (İbn Hanbel’in takipçileri) hadisleri gelenekçi bakışları pekiştirmek için kullanmış ve rasyonel teologlara hararetli bir biçimde saldırmıştır.
Sayfa 480Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.