İlk kitabından bir tık daha sönük olsa da yeni mekanlar, karakterler ve baş döndürücü savaşlar seriye dahil oluyor. Yazarın foreshadowing ve kelime oyunları, kitabı daha dikkate alınabilir hale getiriyor. Karakterlerin yavaş yavaş değişimi, gelişimi ve akabinde maceraları ilk kitap sonrası tahmin edilebilir olmayacak hale dönüşüyor. Bu da benim gözümde seriyi daha çekici kılıyor açıkçası.
Robinson Crusoe bildiğiniz gibi bir macera kitabıdır ve hedef kitleye göre birçok defa düzenlenmiştir ki çocuklar için resimli baskısı da mevcuttur.Fakat Robinson Crusoe, döneminin özelliklerini, arka planını ve sosyal yaşamını da yansıtır.
18. yüzyıl İngiliz Edebiyatı'nın başyapıtıdır ki bazılarına göre yazılan ilk İngilizce romandır.1719'da ilk
"Lanet olsun, marangozun çocuğu. Başkasını çarmıha gerdiğin gibi, sen de gerilesin!"
Annesine döndü:
"Ve sen, Meryem, benim duyduğum acıyı, sen de duyasın!"
Üslup klasik, Zweig reyizin aşırı dolu betimlemeleri ve kendimi yakın hissettiğim upuzun cümleleri. Ama bu sefer konu olmamış reyiz. Bu öyküyü boş zamanında mi yazdın, aceleye mi geldi bilmiyorum da yani bilmiyorum bu sefer beni şaşırtmadı. Daha doğrusu şaşırtmayan nokta öykünün sonlanması değil, gidişatı. Başta çok iyi kopya vermiş ama, ecnebilerin foreshadowing olayını iyi kavramış ama konu çoook abartıydı ya. Kendimi aptal bir aşk romanının içinde gibi hissettim, ya da son dönem yaz dizileri, aklımda aşk olmayan saf hanım, aklı hemen yanlış anlamaya meyilli bey. Falan filan. Aslında Zweig da bilemezdi bu öykünün defalarca klonlanacağını. Bu nedenle ona kızmak haksızlık olur. Ama bilmiyorum bence bu kitap olmazsa olmaz bir kitap değil. Hele Olağanüstü Bir Gece'den sonra asla okumayın çünkü hayal kırıklığı yaratıyor. Ah Mrs C ah.
Geçtiğimiz ay İskandinav Mitolojisi'ni okuduktan sonra içimde tarif edilemez bir Neil Gaiman okuma istediği olmuştu. Yokyer'i de bu bağlamda aldım ve aldığım gibi de başladım. Kitabı çeşitli sebeplerden dolayı 26 günde okumuş olsam da neden çoğu kişinin favori kitabı Yokyer'miş çok iyi anladım.
Kitabımız, sıradan bir Londra'lı olan Richard Mayhew
Bu inceleme de spoiler olacaktır.
Öncelikle genel olarak bu benim seride en beğendiğim ve başarılı bulduğum kitap oldu. Başka pek çok yerde bu kitap ile olayların yavaşladığından bahsediyordu. Fakat bu kitap olay örgüsünün diğer kitaplardan farklı olarak belli bir düzenden çıktığı ilk kitaptı ve çok daha fazla entrika döndü kitapta ve pek
tavsanlarin yol boyunca olan maceralari aklima yuzuk kardesligini getirdi. richard adamsin tavsanca diye bi dil olusturmasi cok ilginc. basta kelimeleri anlamakta zorlanirken sonrasinda sozluge bakmaya gerek bile duymadim. tavsanlarin gozunden insanlarin davranislarini okumaya calismak eglenceli. ornegin insanlarin beyaz cubuklari agzinda tutmasinin uzerinde cok durulmus :) bazi tavsan karakterlerini gercekten iyi islemis. bunun yaninda tavsanlarin peygamberi gibi gorulen el ahrairah karakterinin hikayelerini okumak cok keyifli. her bolumde hikaye baslamadan once baska bi yapittan alinti ile foreshadowing yapilmasini da etkileyici buldum. bu kadar begenerek okudugum kitabin yeni yapilmis olan dizi versiyonunu da ayni sekilde sevmek isterdim. ama kitapla oldukca alakasiz buldum ve hic begenmedim.
Tuhaftır, yunuslar Yerküre gezegeninin yıkımının yakın olduğunu çok uzun zamandır biliyordu ve insanoğlunu tehlikeye karşı uyarmak için pek çok girişimde bulunmuşlardı ama iletişim kurma çabalarının çoğu toplara vurmak ya da lezzetli lokmalar karşılığında ıslık çalmak gibi eğlendirme çabaları olarak yorumlandı, onlar da sonunda pes edip Vogonların gelişinden kısa süre önce kendi olanaklarıyla Yerküre’yi terk ettiler. Yunusların bıraktığı en son mesaj da yanlış yorumlanmış ve ıslıkla Amerikan Milli Marşı’nı çalarken çift ters takla atarak bir halkanın içinden geçmeleri şaşırtıcı karmaşıklıkta bir numara olarak değerlendirilmişti, oysa mesajın aslı şöyleydi: Elveda ve balıklar için teşekkürler.
Biraz uzun bir inceleme olacak sanırım.
Malazan serisini yıllar önce "Best of Fantasy" listelerinde görmüştüm. Okuyacak yeni kitaplar bakınıyordum, neler var diye araştırma yapmış ve birkaç listede görünce ilgimi çekmişti. Ufak bir inceleme sonrası tam bana göre olduğunu düşünmüştüm. Ancak serinin özellikle ilk kitabının karmaşık
Öncelikle kitabın bir nevi ASOIAF'ın Silmarillion'ı gibi olduğunu söylemem gerekir. ASOIAF evreninin coğrafi özellikleri ve tarihi üzerinde durulmuş. Bol bol foreshadowing (önceden ima etme) içeren ve hala yazılmaya devam eden bu dev seride akıl yürütmek, teori oluşturmak için elde mutlaka bulunması gerekiyor.
Bu kitabı okuduktan sonra Westeros'tan öyle bir sıkılıyorsunuz ki. Zira diğer kıtalarda dönen işler çok daha korkunç ve büyüleyici, seriyi fantastik yapan bildiğin diğer ktıalardaki hareketler. Bu evrende taht oyunlarının bir hiç olduğunu, tanrıların ve büyücülerin de içinde bulunduğu çok daha büyük bir oyunun var olduğunu idrak ettiriyor. George R. R. Martin'in azılı bir Lovecraft hayranı olduğu ve serinin aslında Lovecraft dinamikleriyle hayat bulduğunu da bu kitapta daha çok anlaşılıyor. Bir Lovecraft aşığı olarak seriyi bu kitapla daha da çok sevdim. Bu seriye ve fantastik kitaplara merakınız varsa mutlaka okunmalı.
Yazar bu kitabında Foreshadowing anlatım tekniğini çok güzel bir şekilde işlemiş.
Ele aldığı konuyu incelikle ve yüze vurulan gerçeklerle anlatmış olması okuru etkiliyor.
Gençlik aşkının bu kadar sarsıcı bir son noktayı koyması beklenilen bir şeydi. Okurken karakterlerin düşünce yapısına hakim olamamak heyecanla okumama neden oldu. Yeri geldiğinde şeytana papucunu ters giydiren zekaya sahip karakterlerin olmasıyla beraberinde getirdiği soluksuz serüven okunmaya değer..
Yaşamımızda o kadar önemsiz bir yer kapladığımızı ve yaptıklarımızla bir dumanın önümüzden geçip gitmesi kadar bir anı kapsayan hayatta önemli olanın anı yaşamak olduğunu anlatıyor.
Geçmişe her takıldığımızda bizi bekleyen sahnelerin ipuçları verilmiş oluyor. Bu da Foreshadowing tekniğinin bir parçası olarak önümüze çıkıyor.
Keyifli okumalar dilerim siz değerli okurlarımıza..
DumanIvan Turgenyev · İş Bankası Kültür Yayınları · 20121,063 okunma