Yazar bu kitabında Foreshadowing anlatım tekniğini çok güzel bir şekilde işlemiş.
Ele aldığı konuyu incelikle ve yüze vurulan gerçeklerle anlatmış olması okuru etkiliyor.
Gençlik aşkının bu kadar sarsıcı bir son noktayı koyması beklenilen bir şeydi. Okurken karakterlerin düşünce yapısına hakim olamamak heyecanla okumama neden oldu. Yeri geldiğinde şeytana papucunu ters giydiren zekaya sahip karakterlerin olmasıyla beraberinde getirdiği soluksuz serüven okunmaya değer..
Yaşamımızda o kadar önemsiz bir yer kapladığımızı ve yaptıklarımızla bir dumanın önümüzden geçip gitmesi kadar bir anı kapsayan hayatta önemli olanın anı yaşamak olduğunu anlatıyor.
Geçmişe her takıldığımızda bizi bekleyen sahnelerin ipuçları verilmiş oluyor. Bu da Foreshadowing tekniğinin bir parçası olarak önümüze çıkıyor.
Keyifli okumalar dilerim siz değerli okurlarımıza..
DumanIvan Turgenyev · İş Bankası Kültür Yayınları · 20121,063 okunma
Bu inceleme de spoiler olacaktır.
Öncelikle genel olarak bu benim seride en beğendiğim ve başarılı bulduğum kitap oldu. Başka pek çok yerde bu kitap ile olayların yavaşladığından bahsediyordu. Fakat bu kitap olay örgüsünün diğer kitaplardan farklı olarak belli bir düzenden çıktığı ilk kitaptı ve çok daha fazla entrika döndü kitapta ve pek
Biraz uzun bir inceleme olacak sanırım.
Malazan serisini yıllar önce "Best of Fantasy" listelerinde görmüştüm. Okuyacak yeni kitaplar bakınıyordum, neler var diye araştırma yapmış ve birkaç listede görünce ilgimi çekmişti. Ufak bir inceleme sonrası tam bana göre olduğunu düşünmüştüm. Ancak serinin özellikle ilk kitabının karmaşık
“Hayır. Sen kendin çekip gideceksin. Kimse yardım etmeyecek. Sağ gözünü kendin çıkaracak, sağ elini kendin kesip atacaksın. Kalbini sen kurban edecek ve onu göğsünden kesip atan rahip sen olacaksın.”
Önceden haber verme mi diyelim, öngörü mü diyelim (foreshadowing)’ lerle dolu zengin bir eser. Victorian döneminin hem feminist hem de baş yapıtı sayılabilecek nitelikte.
Bölüm 27, kilit noktam.
Seküler dünya ile ilahi dünyanın çarpışması. Rochester dünyeviliği ve insanoğluğunun hata payını,John da ilahi olanı insanın kusursuzluğunu yansıtsa da aslında her kusursuzluğun içinde bir zorlama ve kusurun olduğunu, her kusurun içinde de kusursuzluğun olabileceğini çok güzel işlemiş roman.
Örneğin, John Jane’i evlenmesi için zorlar sadece misyoner olarak kullanmayı diler ve bunu da din baskısıyla yapmaya çalışır, çünkü kendisi Cenneti vaat edendir. Diğer yandan ne kadar kusurlu da olsa Mr. Rochester’in seküler olan tutkusu, aşkı, sevgi boyutu kör ve sakat olmasına rağmen hala kucak açabilmesiyle kusursuzlaşır.
Mr. Rochester’ın esmer ve çirkin olması John’un da tam tersine uzun boylu yakışıklı olması yine kusurun içinde kusursuzluğu, kusursuzluğun içinde kusuru vurgulamak için farklı bir örnek.
Kısaca eser bir nevi günah çıkarma temalı olup bildungsroman (ahlaki ve psikolojik olgunlaşma) niteliğinde.
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,1bin okunma
"Lanet olsun, marangozun çocuğu. Başkasını çarmıha gerdiğin gibi, sen de gerilesin!"
Annesine döndü:
"Ve sen, Meryem, benim duyduğum acıyı, sen de duyasın!"
Üslup klasik, Zweig reyizin aşırı dolu betimlemeleri ve kendimi yakın hissettiğim upuzun cümleleri. Ama bu sefer konu olmamış reyiz. Bu öyküyü boş zamanında mi yazdın, aceleye mi geldi bilmiyorum da yani bilmiyorum bu sefer beni şaşırtmadı. Daha doğrusu şaşırtmayan nokta öykünün sonlanması değil, gidişatı. Başta çok iyi kopya vermiş ama, ecnebilerin foreshadowing olayını iyi kavramış ama konu çoook abartıydı ya. Kendimi aptal bir aşk romanının içinde gibi hissettim, ya da son dönem yaz dizileri, aklımda aşk olmayan saf hanım, aklı hemen yanlış anlamaya meyilli bey. Falan filan. Aslında Zweig da bilemezdi bu öykünün defalarca klonlanacağını. Bu nedenle ona kızmak haksızlık olur. Ama bilmiyorum bence bu kitap olmazsa olmaz bir kitap değil. Hele Olağanüstü Bir Gece'den sonra asla okumayın çünkü hayal kırıklığı yaratıyor. Ah Mrs C ah.
Öncelikle kitabın bir nevi ASOIAF'ın Silmarillion'ı gibi olduğunu söylemem gerekir. ASOIAF evreninin coğrafi özellikleri ve tarihi üzerinde durulmuş. Bol bol foreshadowing (önceden ima etme) içeren ve hala yazılmaya devam eden bu dev seride akıl yürütmek, teori oluşturmak için elde mutlaka bulunması gerekiyor.
Bu kitabı okuduktan sonra Westeros'tan öyle bir sıkılıyorsunuz ki. Zira diğer kıtalarda dönen işler çok daha korkunç ve büyüleyici, seriyi fantastik yapan bildiğin diğer ktıalardaki hareketler. Bu evrende taht oyunlarının bir hiç olduğunu, tanrıların ve büyücülerin de içinde bulunduğu çok daha büyük bir oyunun var olduğunu idrak ettiriyor. George R. R. Martin'in azılı bir Lovecraft hayranı olduğu ve serinin aslında Lovecraft dinamikleriyle hayat bulduğunu da bu kitapta daha çok anlaşılıyor. Bir Lovecraft aşığı olarak seriyi bu kitapla daha da çok sevdim. Bu seriye ve fantastik kitaplara merakınız varsa mutlaka okunmalı.
Geçen gün Netflix te denk gelip izlediğim kısa film tadında bir roman. (Meraklısına Bir Kucak Hüzün - 2024 Oscar Adayı) Haliyle bitirdiğimde niye bitti, devam etseydi ya diye sorgulamam kaçınılmaz oldu.
Kitabın adı Moderato Cantabile hafif ezgili anlamına gelen bir müzik terimiymiş. Bu bilgiyi kitabın ilk sayfalarında ediniyoruz. Şimdi düşünüyorum da sevgili Duras kitabın kapak adıyla bile belki de önseme (foreshadowing) yaparak bize romanın sakince tıkırında ilerletilmiş, bir noktada da kesilecek olduğu bilgisinin sinyallerini veriyor.
Konusuna gelirsek oğluna piyano öğretmekte ısrarcı Anne Desbaresdes , oğlu , piyano öğretmeni Madmazel Giraud ile başladığımız romana Chauvin ve meraklı kahveci kadın ile devam ediyoruz. Öldürülen kadının çığlığı üzerine meraktan kahveciye koşan Anne , kalabalığın arasında Chauvin ile tanışır ve o günden sonra kameralarımız çoğunlukla Anneyi ve Chauvinin buluşmalarıyla aralarında geçen belirsiz muhabbeti , ara ara da Annenin oğlu ve kahveci kadına odaklanır. Bir zaman sonra da anlıyoruz ki Annenin eşinin yanında çalışan Chauvin zaten bayadır Anneyi gözetliyormuş.
İşte böyle, bu kadar. İkili belirsiz diyaloglar ve annesini kapıda bekleyen bir çocuk , masaya şarap taşıyıp ikilinin muhabbetine kulak misafiri olmaya çalışan kahveci kadın…
Çok tatmin edici değil ama 94 sayfalık değişik olay örgüsüyle mini ve sakin bir roman… Kitabın sonunun da öylece yitip gitmesiyle de değişik…
#kayıpgergedanlar arka planda Maraş katliamının anlatıldığı, rüyalarla gerçeklerin birbirine karıştığı sert bir kurgu. Katliamın can alan kısımlarına, katarsis yaşatacak derecede bir açıklıkla yer verildiği için merak unsuru yüksek, akıcı bir roman. Kurgunun gerçek üstü olaylar ve değiştirilen masallar ile süslenmesi, bugün ve geçmiş arasında
#kefaret olay ve tasvir ağırlıklı, merak unsuru yüksek, akıcı, dram türünde yazılmış, 3. tekil şahıs ve çoklu bakış açısıyla anlatılan, #postmodern özellikler gösteren bir roman. Olay örgüsü 1935-1999 yılları arasında geçen geniş bir zaman dilimi üzerine oturtulmuş. İkinci Dünya Savaşı’nda yenilgi sebebiyle İngilizlerin Fransa’yı boşaltmasına dair
Geçtiğimiz ay İskandinav Mitolojisi'ni okuduktan sonra içimde tarif edilemez bir Neil Gaiman okuma istediği olmuştu. Yokyer'i de bu bağlamda aldım ve aldığım gibi de başladım. Kitabı çeşitli sebeplerden dolayı 26 günde okumuş olsam da neden çoğu kişinin favori kitabı Yokyer'miş çok iyi anladım.
Kitabımız, sıradan bir Londra'lı olan Richard Mayhew