Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Seni şu son zamanlarda çok düşündüm. İnanır mısın, şu dünyada seni en iyi tanıyanlardan biri herhalde bizim Hamdin’dir. Şantiye lojmanlarında her gece ona seni anlattım. Hatta sonunda uydurmaya bile başladım. Cocukcagiz bunları geceler boyu, çıtını çıkarmadan dinledi. Son ne dedi biliyor musun?” Tam yalan söylenecek zaman: “Hiçbir fikrim yok.“ “Ertuğrul abi dedi, sen onu seviyorsun.” “Sahiden öyle mi peki?” “Sana öyleymiş gibi gelmiyor mu ?” “Bilmiyorum ki Ertuğrul… Binlerce yıl geçti. Dün soyledigin belki de doğru. Değiştik. Değişiyoruz. Bıraktığın yerde miyim?” “Aslında bırakan sendin.” “Terk etmenin değişik yolları var.” “Belki de haklısındır… Bana hala kızgın mısın?” “Ben sana hiç kızmadım ki.” “Neden ayrıldık öyleyse.” “ Ayrıldık çünkü fazla gençtim. Sana ayak uyduramıyordum. Çünkü öbür kızlarda olan şeyi bende bulamıyordun. O şey neydi, neden onlarda vardı da bende yoktu, uzun zaman sahiden anlayamadım. Ama dediğim gibi, kızgınlık falan yok. İçin rahat etsin.“ “İçimi rahatlatmak istemiyorum.” “İstediğin nedir öyleyse?“ “Seninle işte böyle oturmak. Seni biraz daha görmek. “ 
Sayfa 116Kitabı okudu
Efendi Babam (Kuddise Sirruhû): "Meşayıh her gece gelir bakar, sen seccade üzerinde misin, değil misin. Eğer sen, derse oturmuşsan, sana teveccüh ederler, yoksa bırakır giderler." derdi. Biz, onların yardımı ile tarikatta duruyoruz.
Reklam
Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?” “Hangisini?” “Otomatik yanan, sensörlü lamba.” “Hayır.” “Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.” Önüme baktım. “Neden kırdın?” Cevap yok. “Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…” “Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?” “Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.” “Beni görünce yanmıyordu baba.” “Nasıl ya?” “Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.” “E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.” “Hadi ya! Sahiden mi?” “Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.” Babama sarıldım yıllar sonra.
Eylülden Aralık
Öylece, konacağım omuzlarına aklımın gözyaşlarını zehirleyerek. Omuzlarımızdan eskiyi çıkaracağım, beni gri tonlu şehirle küstürür müsün? Griliği kalsın arkamızda. Sen kon bize, bu gece sansürüm eskiye Şehirler uyanmış karanlık rüyalarından kimliklerimiz tanık gölgelere! Yatıya kalıyorum gözlerine bu gece. Tarih, yazar mısın şu gözleri? Eylülden vurdum Aralık'ı, senle telaşlı gece yolculuğuna hazırlanırken... Öpmelerim bu gece sana koşuyor, aklımın kapıları tek tek dağılana kadar deştim senden olan akşamı! Mavi, savaş açmış unutulan gölgelere senin gecedeki omzundan. Ama ben hâlâ şiire bulanmış yüzündeyim, kainat boşlasın hiçliği.
Beni Anlamayışına
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın. • Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı
Reklam
18 ... Ne istiyorum? Daha ne olacaktı, ne olmasını bekliyorum? Bunca dinginliğin ortasında bütün bu çığlıkların anlamı ne? Yaşamın, bütün renklerin birleşerek oluşturduğu bir rengi var ve hiç değişmiyor, değişen tonlar yalnızca. Bunu benimsemeye hazır mısın? Zaten hep bunu yaşamadın mı, yaşamıyor musun? Bu gögün altında soracak bir tek sorun bile kalmadı mı yoksa? Suç neden dünyanın olsun? O hiç değilse tarihiyle bütün suçlardan uzak bir bölge buluyor kendine; öylesine suçlu ki, suç kavramının bir anlamı kalmıyor onun karşısında. Sen de suçlusun! Bu suçluluk duygusu, başın sıkışınca sana hep kâğıtları, kalemleri aratan. Karanlığa bir başka karanlık olarak sızıyorsun. 19 İki gece arasında öksüz kalan günışıgı. 20 ... Bir iç çekiş süresine sığdı ve yitip gitti her şey. Patladı flaş. 21 Sorular soruları doğuruyor, yorulduğumu, kendimi yine kendi bıçaklarımla deştiğimi düşünüyorum. Bir tek düşmanı olmadan da yenilirmiş insan. Ama bundan kaçamam da artık. Aynalara diklemesine bakmak gibi bir huyum var. Bedenim acılar içinde kıvranırken, saplantı hâline gelen o düşünceleri kovmak için ne çok savaş verdim. Tek umarı yine de düşünmekte buldum. Geceler boyu yüreğimle aklımın yaptığı savaşlara tarafsız bir tanık olarak katıldım. Hesaba kitaba vuracak değilim şimdi. İşte bu nedenlerle kendimi, şu anda karşında gördüğün, ya da bir yerlerden adını duyduğun, ki çoğunlukla yaşadığından bile habersiz bulunduğun varlığı genelleştirmekten öte bir şey gelmiyor elimden. Tek kişilik bir tartışmaya dönüştü yaşamım. Her şey benim içimde başlayıp bitiyor...
Turuncu Defter
EY Sen Var mısın?.. EY Olma!.. Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak Ah, yağmur başlayacak gece olsa da sussam...
Sayfa 37 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Çaresiz misin? Hadi oradan! Çaresiz falan değilsin sen! Şımarıksın sadece. Kimdir biliyor musun asıl çaresiz? 800 lira maaş alıp, 300 liralık gaz faturasını ödeyemediği için kendini asan babadır çaresiz. Öpe koklaya askere uğurladığı oğlunun, bayrağa sarılı tabutuna sarılıp aklını kaybeden annedir çaresiz. On yaşından beri kendi evinde her gece tecavüze uğrayan ve daha fazla dayanamadı için evden kaçmaya yeltendiğinin gecesi, otogarda 'namus' cinayetine kurban giden kızdır çaresiz.. Koca dayağından bunalıp baba evine sığındığında, babası ve abileri tarafından, çocuklarının gözü önünde öldüresiye dövülen kadındır çaresiz. Torunu yaşında çocuklara titrek elleriyle kağıt mendil satmaya çalışırken kalp krizi geçiren ve bir saat ambulans gelmesini bekledikten sonra ağzı köpürerek ölen seksen yaşındaki dededir çaresiz. Çaresizmiş. Bi' siktir git başımdan!
Sayfa 85 - çaresizKitabı okudu
Ey insanoğlu! Sen niçin kendi ellerinin körüsün? Nasıl olurda bu denli boş bir dünyaya güven duyarsın? Bilmez misin ki, burada geçici oturmaktayız, geçici bir barınaktır burası? Nerede o fatihler, o Irak’ın, Isfahan’ın, Horasan’ın sahipleri? Sanki dünyaya hiç gelmemişler gibi geçip gitmişler!
Sayfa 390Kitabı okudu
Reklam
(Gece sahnesi. Oyuncular karanlıkta birbirini arıyor.) CLITANDRE (Lubin'e.) İşte geldiler. Şişşt. ANGÉLIQUE Şişşt. LUBIN Şişşt.
Unutma Ki
Sen uykusuzluk nedir bilir misin? Tırnaklarınla yaptığını parçaladın mı ? Gözlerini tavana dikip düşündüğün oldu mu bütün gece Ve bütün bir gün Belki gelir ümidiyle Bekledin mi hiç ? Gelmeyince seni aramayınca Ölesine ağladın mı ? Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların Ona ait ne varsa Bir bir hatırladın mı?.. -Ümit Yaşar Oğuzcan
saf ve sakin sonsuz ve tek saflık tek sonsuz sakin ... uğurlayan sıra söyledi gerçek beklenmedikmiş iyi hissettirebilecek bir şey söyleyim mi
"Sen trendesin şimdi. ben de oturuyorum burada. saat 12’ye geliyor. Gecenin bu saatlerinde insanlar kısıyorlar seslerini. Sessizlik bürüyor ortalığı. Ben de daha iyi duyuyorum dinlediğim müziği. Daha çok yitiriyorum tüm düşüncelerimi. olmayan düşüncelerimi. uyuyabilmem için hiçbir neden yok. sabah 8’de kalkmış olmam, o ilgisiz büro, ev, ben, beni yoramıyor artık. Uyanmam için de hiçbir neden yok. Bu kelimeleri alt alta, yan yana dizmem için de. Bir gece. Diğerleri gibi. Bir ben. Diğer benler gibi. Bugün eski ben’lerimden biri olduğumu duydum. Karşılıklı gülsek. Gülebilir miyiz dersin? Gülebilir misin?” (Ekim 1966)
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.