Keşke bu romanla daha önce tanışsaydım, özellikle de Rhett Butler ve Scarlett O’Hara ile!
Muhtemelen herkes “Rüzgâr Gibi Geçti” ismine ya filmden ya da kitaptan aşinadır. Ben de ismi çok kez duymuştum ama okumaya hiç fırsatım olmamıştı. Kitap 1860’ların başında başlıyor ve kronolojik olarak devam ediyor, bu demek oluyor ki siyahi insanların
“Bunca olay yetmezmiş gibi, alaycı yazarın biri de, bundan kendisine bir komedya çıkaracak.” (sayfa 127)
1. Gogol Kimdir? Kısaca Hayatı
Rus Edebiyatı dendiğinde akıllara gelen imge genelde dramdır. Elbette trajik öyküler Rus yazarların bir anlatı geleneği haline geldiği için, onları andığımızda aklımızda bu şekilde yer etmiş olmaları doğaldır.
Spoiler içerir
Yıl 1959. Elimizdeki kitap içinde yazılanlardan gayri kendine ait bir başka maceranın da ana karakteridir. Fakir Baykurt bu kitabı 28 yaşında yeterli edebi ve toplumsal bilgiye haiz bir vaziyette kaleme almıştır. Kitabı bitirdikten sonra "Yunus Nadi Roman Armağanı Yarışması"na göndermiş ve dokuz kişilik jüriden yedi oy
“…zira dünyadaki hangi iklim, adına insan fabrikası denen iklimden daha iç karartıcıdır?”
-
Jean-Jacques Rousseau
Savaş, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir kavram. Dünyanın her yerinde bugüne dek sayısız savaş yaşandı ve sayısız insan hayatını kaybetti. İşkenceler, bombalı saldırılar, kılıçlı ve silahlı çatışmalar sonucu nice katliam ve soykırım
Kitabı yeni bitirmiş olmanın verdiği duygularla yazmak istiyorum. Bu kitabı bana bir arkadaşım tavsiye etmiş ve "mutlaka okumanı istiyorum!" demişti. Ona çok minnettarım şuan. .Bu incelemeyle ben de başkalarının hayatına katkıda bulunabilirsem borcumu ödemiş olurum diye ümit ediyorum.
Öncelikle klasik bir psikolojik romandan çok
Ecinniler ile Dostoyevski etkinliğine giriş yapıyorum dostlarım :) 896 sayfalık bu yüce eseri Sibirya sürgünü sonrası iki yılda (1870-1872) tamamlamış Dostoyevski.
Bu kitabı yazarken gerçek bir olaydan esinlenmiş. Kısaca gerçek olaydan bahsedelim;
1869'da Moskova Üniversitesi'nde okuyan Sergey Nechayev, çevresindekileri bir devrim için
Rousseau'yu oldum olası sevmişimdir. Kendisi bir filozof olmaktan çok adeta hikaye anlatıcısı gibidir. Herhangi bir filozofun eseri düşünüldüğünde ilk akla gelenlerden biri metnin aşırı yoğunluğu ve ağırlığıdır. Rousseau'da bu durum farklı. Kendisi çok samimi bir dille ifade ettiği düşüncelerini adeta bir keşif süreciymiş gibi anlatır. Okurunu
(İncelemeyi yazmadan önce kitabın aklımda kalan bölümleri dışında bazı yerleri tekrar gözden geçirdim ve buradaki incelemelerin tamamını okudum. Çamur atanlar hemen hemen aynı çıkarımlarla birbirlerini tekrar etmişler.)
Yazmaya 14 yaşında başlayan Şule Yüksel Şenler, bazı arkadaşlarının etkisiyle namaza başlayan abisi Üzeyir Şenler'in