"Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Aşk hariç!"
Sevgili Galip,
Senin hikâyeni yazmak iğneyle kuyu kazmak kadar zordu, ancak seni anlamak ondan bile daha zordu. Kaleme alındığından beri hakkında bir sürü şey yazıldı çizildi, pek çok akademik çalışmaya ilham oldun, seni sevenlerimiz de oldu, senden nefret edenlerimiz de. Seni büyük
Sahi ben kimim ?
Başkalarının beni gördüğü kişi miyim yoksa içimde kendimin gördüğü giz miyim ?
Hangi ben, gerçek ben ?
Gerçek ben neleri seviyor, nelerden hoşlanmıyor?
Başkalarının düşünceleri mi belirliyor benim sevdiklerimi yoksa gerçekten kendi özüm mü seviyor?
İnsanların gördüğü üzere mi şekillenmeliyim, onların istediği gibi yoksa
İnsan kendi kendisinin acımasız denetmeniyse ve sonu gelmeyen içsel hesaplaşmalardan geçiyorsa, yaşamında kimselere açamadığı gerçek bir giz var demektir ve ne bir dünya hakimi ne de bir ruh hekimi, uykusuz geçen gecelerini ona geri veremez.
Dünyada her şey birbirleriyle bağlantılı mıdır?
Bir plan kurmak,bu planı uygulamak planın gerçek olduğu anlamına gelir mi?
Ya yaşadığımız dünya tamamen bir komplo teorisinden ibaret ise?
Komplonun komplo olması için bir gize mi ihtiyaç vardır?
Umberto Eco'nun yazımı 8 yıl süren,ayrıntılı araştırma gerektiren, içinde bir çok kütüphaneye bedel
“Roman yazmak kelimelerle resim yapmak, roman okumak da başkalarının kelimeleriyle kafamızda resimler canlandırmaktır.”
Böyle söylüyor Orhan Pamuk, roman yazmayı tarif ederken. Bir portreyi tarif etmek gibi olduğunu söylüyor, ve iyi bir yazar olmanın yolunun iyi bir okur olmaktan geçtiğinden bahsediyor.
Bu kitap bir nevi otobiyografi tadında,
Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler başkalarıyla yakın ilişki kurmaktan, toplum içine girmekten çekinirler. Bunların kişilik yapıları duygusal açıdan soğuk, içe dönük, yalnız ve karşısındakilere mesafelidir. Başka insanlarla bir arada olmaktan zevk almazlar. Yalnız yaşamı tercih ederler. Duygularını gizlemeyi seçerler. Sosyal yaşama dahil
Ne okuyacağıma karar veremediğimde yaptığım bir ritüelim vardır:D arama butonuna öylece aklımdan salladığım kelimelerle kitap ismi oluşturarak arama yapıyorum ve gerçekten bu sayede o kadar güzel kitaplar keşfettim ki... ÖLÜM VE KIZ da bu şekilde keşfettiğim bir kitap oldu ama açık konuşmam gerekirse kitabın bu denli etkileyici olduğunu bilseydim
İçimde koca bir insan kafilesi,
Çeşit çeşit, hiç biri birbirinin aynısı değil.
Hepsi farklı kentin farklı devirlerin çocukları.
Bildikleri bir şey var; Hepsinin içinde bir giz, dile getirmek istemedikleri.
Kimi iklim krizi tartışıyor, kimi tribün bestesi söylüyor.
Kimi azılı suçlardan hüküm giymiş, gün sayıyor.
Biri gökkuşağı çiziyor pastel
Trainspotting ile hayatın gerçeklerine KISACA bir dalıp, çıkacağız…
Dibe vuranların, orada kalanların ve asla çıkamayanların, son vedasını ya HIV ile ya beyaz ile yapanların öyküsüdür… Dibe bir kez daldın mı, damarlarına zerk edilen kimyasal ile hayata yeni bir bakış açısı kazanırsın. Bu senin en kıymetli ve tek dayanağındır.
Merhaba öncelikle..
Öncelikle Üvercinka şiirinin hikayesini öğrenelim..
Cemal Süreya eşi Seniha Hanım hamileyken “Üvercinka” adını taktığı genç bir kızla tanışır. Cemal Süreya ile bu kız arasında tutkulu bir aşk başlar. Ancak Cemal Süreya’nın 58 yıllık hayatında Üvercinka şiirini yazdığı bu genç kızın adını bilen ve yüzünü gören kimse
Sonsuz yaşamı, yaşamın sonsuzca geri dönmesini; geçmişte vaat edilen, kutsal kılınan gelecek; ölüm ve değişimin ötesinde yaşama coşkuyla "evet"; dölleme aracı-lığıyla, cinselliğin gizemleri aracılığıyla yaşamın topyekûn devam etmesi sayesinde doğru yaşam. Cinsellik simgesi bu nedenle Greklerde en saygın simgeydi, bütün antik dindarlığın gerçek derin anlamıydı. Dölleme, gebelik, doğum edimlerinin içindeki her ayrıntı tek tek, en yüce ve en kutlanası duyguları uyandırırdı. Giz öğretisinde acı, kutsal kabul edilir: "Doğuranın çektiği sancı" acıyı kutsallaştırır - oluşan ve büyüyen her şey, geleceği garanti eden her şey acıyla koşullanmıştır. Üretmekten duyulan zevkin sonsuza dek korunabilmesi için, yaşama istencinin kendini sonsuza dek olumlaması için, “doğuranın acısı"nın da sonsuz olması zorunludur...
Dünyanın gerçek tarihi bir gün yazıldığında büyük bir giz de açıklık kazanacak - sevgi ile sezginin yalnız hayattan yara almış kişilerde bulunabileceği ...
o bir gün gelecek...
kulağının kökünde bir tokat gibi patlayacak...
eyvah!.. diyecek ama gelecek nesiller ne hayıflayacak bu olanları bir bilseniz...
bu din siyaseti ne pis şeymiş öyle...
eğer gerçekten demokrasiyi savunuyorsa bir lider;
net bir doğru vardır: inanç kişinin içinde gezer, sana ne!!!
fikirleri, düşünceleri neyse ne, sana