Toplumcu Gerçekçilik
Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir.
Sayfa 53 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Ne de olsa, "gerçekçilik" içten gelen isteklerimize karşı olan dış dirençlere taktığımız addır.
Reklam
Most of us most of the time live with unquestioned belief that the world looks as does because that’s the way it is. There’s one small step from this belief to another: "other people view the world much the way I do". These beliefs which have been called Naïve Realism are essential to the sense of a reality we share with other people. We rarely question these beliefs. We hold a single interpretation of the world around us at any single time. And we normally invest very little effort in creating plausible alternatives to it. One interpretation is enough and we experiences as truth. We do not go through life imagining alternative ways to see what we see. ¤ Çoğumuz çoğu zaman dünyanın bu şekilde göründüğüne dair sorgulanamaz bir inançla yaşarız çünkü bu böyledir. Bu inançtan diğerine küçük bir adım var: "diğer insanlar da dünyayı benim gibi görüyor". Naif gerçekçilik olarak adlandırılan bu inançlar, diğer insanlarla paylaştığımız bir gerçeklik duygusu için gereklidir. Bu inançları nadiren sorgularız. Herhangi bir zamanda çevremizdeki dünyanın tek bir yorumunu taşıyoruz. Ve normalde buna makul alternatifler yaratmak için çok az çaba harcıyoruz. Tek bir yorum yeterlidir ve biz gerçeği deneyimliyoruz. Hayatımızı, gördüklerimizi görmenin alternatif yollarını hayal ederek geçirmiyoruz.
Bir zamanlar aklı tanrılaştıran hümanist Avrupa, oyuncağını sefil bir paçavra gibi tekmeliyor. Hakikatı imanın dışında arayanlar karşılarında abesi buldular. Çağımız cinnet ve cinayet çağı. Bu hasta, bu sarsak, bu çirkin yüzyılların ebediyete armağanı, ya bir kaçış edebiyatı olacak yahut da mezbeleleri ve canavarları teşhir eden pis bir gerçekçilik.
Sayfa 198 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Böylece bilim kendisiyle savaşta görünmektedir: En çok nesnel bir anlam taşıdığında kendini, istemine karşılık öznelliğe dalmış bulur. Çıplak gerçekçilik fiziğe götürür. Fizik de, doğruysa, çıplak gerçekçiliğin yanlış olduğuna. Böylece, çıplak gerçekçilik doğruysa yanlıştır. O halde yanlıştır.
Eski Yunanlıların gerçekçilik alanında yaptıkları deneyler, keskin hatları ve birbirinden farklı yüzeyleri, bu ulus ölçü ve saptama eğilimine kolaylıkla cevap veren erkek bedeni üzerinde temellenmişti. Oysa hint estetiği kadınsıydı. Kadın vücudu hacminden çok ten- bakımından etkileyiciydi ve dolayısıyla canlandırılmasındaki belirsiz geçişler, dünya üzerinde belirli ve saptanmış bir şey görmeyi reddeden ya da göremeyen hintlinin bakışına daha uygun düşüyordu. Kasal nitelikleri abartan hint sanatçıları, hayat veren hayatı sürdüren her şeyin üzerinde önemli durdular ve böylece görüntüledikleri vücutları, meyveyle yüklü ağaçlar gibi eğilmiş bir halde ve dolgunluğun simgeleri gibi ortaya koydular. Eski yunan heykeltraşlığının evrimi, bağlı olduğu duvardan gittikçe daha fazla sıyrılması ve üç boyutlu luğun zafer kazanması yönündeydi. Oysa hint heykeltraşlığı bu tarz bağımsız heykeller yapılması konusunda geç kaldı. Heykeltraşlık ürünü olan formlar, Kaya’nın yüzünden ayrılmış değillerdi ve roman sanatının tersine, anıtsal yapının değerlerine tamamen boyun eğmiyorlar ve Hintliler hiçbir şeyi çevresinden ayrılmış ve farklı olarak görmedikleri, ama her şeyi her şeyin içinde gördükleri için canlılıklarını hâlâ bir parçası oldukları Kaya blokundan alıyorlardı.
Sayfa 463Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.