"Anlattıklarınızı genel olarak anladım. Mantıksal olarak. Ama eğer ben sizin yerinizde olsaydım, gerçeği bilmeyi isterdim. Mantık ne derse desin, gerçeği bilme arzusu insanda doğal bir duygu değil midir?"
Menşiki gülümsedi. "Çok genç olduğunuz için böyle düşünüyorsunuz. Benim yaşımda olsanız, eminim hislerimi anlayabilirsiniz. Gerçek bazen daha büyük bir yalnızlık getirir."
"Ve istediğiniz şey, o biricik gerçeği bilmek değil, onun portresini duvarınıza asıp her gün ona bakıp oradaki olasılığı düşünüp durmak. Gerçekten bu kadarı yeterli mi sizin için?"
Menşiki başıyla onayladı. "Evet. Ben dalgasız bir gerçekliktense, aksine dalgalanma olasılığı bulunanı tercih ediyorum. Kendimi bu dalgalanmaya bırakmayı seçiyorum. Bunun anormal olduğunu mu düşünüyorsunuz?"
Sayfa 353Kitabı okudu
Bir saniye hocam bir dakika lütfen! Benim buna itirazım var hocam. Bu düzen böyle gitmez arkadaş. Böyle bir saçmalık olur mu ya? Dünyanın her yerinde soruyu halk sorar, cevabını hoca verir ya. Bugün ben gitsem Ümraniye'deki SSK'ya efendim, "Karaciğerimde ufak bir sancımı var hocam" desem hocaya hoca diyecek ki sende belki de siroz başlangıcı var" mesela. Yani sen bugün hocaysan bunlar soracak sen cevaplayacaksın. Hocalık bu demek ya. Doktora gidince şey mi diyor doktor "Karaciğerimde bir problem var" "Acaba ne var ya? Acaba ne var gerçekten?" Doktor böyle mi diyor. O da Hoca arkadaş.
Geçmişin o beyaz tahtanın önüne saçlarının ortasını da havaalanı gibi kazımışsın nikelaj. Ondan sonra yaz babadoyurmak zorunda mı lan. Hı? Profesör olmuşsun ama adam olamamışsın. Deveye sormuşlar "neren eğri" diye "Nerem doğru ki?" Demiş
BİLİMKURGU ROMANI
ANDROMEDALI
NORA GÜLÜM ERDİNÇ
AYA KİTAP YAYINLARI
Merhabalar Sevgili Kitap Dostları
Bugün sizlere Sevgili Yazar Nora Gülüm Erdinç Hanımın Kaleminden çıkıp #aya.kitap yayınları tarafından yayınlanan 
Andromedalı adlı kitap yorumuyla geldim...
-Kitabımızın türü bir bilimkurgu romanı olup, 2 Bölüm, 328 sayfadan oluşmaktadır. Yazım dili sade, açık
Dikkat! Birazcık #içerikbilgisi vardır.
Bir adam...
Trafikte, kırmızı ışıkta durdurdu arabasını ve bir daha hareket ettiremedi.
Diğer sürücüler kornaya basarak ilerlemesini istedi ancak yine de hareket olmadı. Duran aracın yanına gidenler sürücüsünün "Görmüyorum, kör oldum!" cümlelerini duydular ve inanamadılar. Oysa gerçekten görmüyordu.
İlk görmeyen oydu ancak sonuncu olmadı. 
Körlük bir bulaşıcı hastalık gibi yayılıyordu.
Ne olacaktı? Dünya böyle mi sonlanacaktı?
Kitabı benim kadar okumakta geç kalan var mı?
Ya da hâlâ okumayan?
O zaman daha fazla bekletmeden okuyun. Çünkü burada kalmıyor; 
Görmek ile devam ediyor. Acaba neler oluyor?
Karşıt okumalarıma bir inceleme ile başladım bu yıla...
Yazardan başlayalım. Günümüzde, kendisinin adını sıkça kullandığı halde, onu pek de okumuş olduğunu sanmadığım bir kitle var. Fikirlerinin tam olarak neye işaret ettiğini kavrayamamış, yüzeysel çıkarımlarla, anakronik yaklaşımlarla bu yazarı bayraklaştıran bu kitle; sorduğumda 
Hüseyin Nihal Atsız'ı bana açıklayamıyordu. Ben, kendisi hakkında belgeseller
Venedik'te Ölüm kitap incelemesi
bizans’ta yazılması daha komik yapıyor, her dönem böyle insanlar varmış:d
Ey geveze Thersites,
sen ki çok bağırırsın,
ama pek az susarsın,
seni konuşmaktan nasıl alıkoymalı
zevzekçe, gerzekçe ve gevezece?
İndiriverse kafana bir sopa
iyi etmiş olmaz mı insan?
Zira kökünden bile koparsa
dilini senin insan,
yine de gelip yanımıza
daha beter tantana yaparsın;
asla vazgeçmezsin
kaba saba seslerden.
Kargaları geçtiğin için gaklamakta
sana gerçekten katlanamayacağım.
Sayfa 258Kitabı okudu
