Yemin ediyorum hayatımda kendim kadar dağınık birisi görmedim..
Bugün dışarıdan eve geldim, dinlendirici gözlük almıştım hadi dedim, organik cam flulaşmasın bezle silmeyeyim de deterjanla yıkayayım, onu yıkadım gittim balkonun taşına güneşe koydum..
Neyse mutfağa gittim geri döndüm bir baktım gözlük yerinde yok, ara tara evde gözlük yok,
YouTube kanalımda bu tür ölmeden önce okunması gereken değil okumadan önce ölünmesi gereken çay edebiyatı kitapları için içerikler hazırlıyorum: ytbe.one/xHTvIh7z7ws
Çay var,
İçersen,
İnceleme var,
Okursan...
Oğuz Aktürk
Evet arkadaşlar, gördüğünüz gibi artık ben de kitap çıkarabilecek yetkinliğe ulaşmış görünüyorum. Şu an
YouTube kitap kanalımda Tezer Özlü'nün hayatı, bütün kitapları ve okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz :
ytbe.one/4rhsgjdY_SQ
Bir insanın anıları kaç puan eder? Anılar puanlanabilir mi? Tezer Özlü bir insanın tozlanmış anılarını dışarıya çıkmaya nasıl ikna edebilir?
Keşke böyle bir kitap yazmasaydın Tezer. Anılar ne güzel
Çok karışığım, bir yanım hâlâ gelmeni bekliyor, seni çok özlüyor, seni görmek için gidebileceğin her yere gidiyor... Ama diğer yanım kaçıyor senden, senden umudunu kesmiş, seni görecek korkusuyla yaşıyor. Ne yaptın bana daha doğrusu bize? İçimde iki kişilik yaratıp gittin. Ben ise sıkışıp kaldım aralarında neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamıyorum...
“Sonra gittin.
Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım…”
"Sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
Hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
Denizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün
Seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği..."
Sevdiğim bir kalbe
Nasıl veda edebilirim bilmiyorum Beria
Gidiyorum bir yerlere
Oturuyorum küçük bir esnaf kahvesine
Bir çay söylüyorum(demli)
Bilirsin Beria her zaman demli çay içerim
En koyusundan, katran gibi derler ya