Bilim adamları; kutuplar eriyor diyor. Arılar kayboluyor, toprak bitiyor, sular zehirleniyor diye de ekliyorlar.
Stephen Hawking kendimize yeni bir gezegen aramamız gerektiğini bildiriyor.
Söylediklerinin onda biri doğru olsa bile felaket kapıda demektir.
Çünkü insanoğlu uyarıları dinlemedi, devletler, hükümetler bu konudaki sağduyulu
Yine bir kitabı bitirmenin hüznünü yaşıyorum dersem yalan olmaz.. Göçebe'de kalınlığıyla ters orantılı olarak bir çırpıda bitti. Okumayı uzun zamandır istediğim bir kitaptı , ne olduğunu anlamadan bir baktım ki kitap bitmiş. Gerçekten sürükleyici, akıcı bir kitap... Konusuna değinirsem; uzayda değişik gezegenlerde barışı sağlamak amacıyla ruhlar , bedenleri ele geçiriyor. Şimdiki duraklarıysa: Dünya.
İnsanların büyük çoğunluğu ruhlara karşı direnemiyor ve bedenlerinin kontrolünü ruhlara kaptırıyor. Ancak Melanie çok iradeli bir kız. Melanie'nin içine yerleşen ruhun ismi Göçebe. Bu ismin bir anlamı da var. Bu ruh, yani Göçebe, diğer ruhlara kıyasla çok fazla gezegen dolaştığı için, 9 tanecik falan, ona bu isim veriliyor. Ancak dediğim gibi Melanie çok güçlü bir kız ve bedenini ruha tamamen bırakmıyor. Yani kısacası, bir bedende iki ruh yaşıyorlar. Ancak diğer ruhlar bu durumdan şüpheleniyor. Özellikle avcı olan, ruhu hiç sevemedim yani çok gıcık bir karakterdi. Fakat aslında gıcık olan ruhta değilmiş ilerleyen bölümlerde anlarsınız. Neyse işte bu yüzden ruh, Melanie'nin de yönlendirmesiyle Melanie'nin erkek kardeşi Jamie'yi ve erkek arkadaşı Jared'i bulmak için yollara düşüyor. Çölde onu Jeb amcası buluyor ve ele geçirilmemiş insanların bulunduğu sığınağa götürülüyor. Orada kötü muamele görüyor ancak sonraları durum kabulleniliyor. Konuyu yeterince açıkladım sanırım. Daha fazla ileri gidersem kitabın heyecanını bozmaktan korkuyorum. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, Ian karakterini çok sevdim. Gerçek bir aşık:) kitabı kesinlikle tavsiye ederim keyifli okumalar.
Semih Doğan Bey'in İthaki Yayınları okumalarından feyz alarak kitabı okuduğumu bildirmek isterim.Gerçekten de pişman olmadım.
Altı kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Dune,1965 yılında Frank Herbert tarafından kaleme alınmıştır ve üç bölümden oluşmaktadır.Yazarın hayat görüşünün etkileri de eserinde görülmektedir.
Eğer bir şansın olsa hangi yazarla tanışmak isterdin? sorusuna vereceğim cevabın içinde olurdu Stephenie Meyer. Çünkü yok böyle bir şey abi ya. Bu yazarın aklına böyle fikirler nereden geliyor, nasıl böyle harikulade kitaplar yazıyor anlayamıyorum. Daha önce, yani alacakaranlık serisi ilk çıktığı zamanlar-ben daha çocukken- hayrandım bu yazara ki geçen zamanda da hiçbir şey kaybetmemiş gibi görünüyor. Kütüphaneden alıp okuyunca çok mutlu oldum ama elimde olmayışına hala üzülüyorum, umuyorum ki yakın zamanda kendi kütüphanemde de olur.
şimdi konusuna gelirsek; Dünya'da artık kavga, gürültü, savaş vs. olmuyor. Çünkü insanların arasına karışan ve barışçıl olan istilacılar! çok medeni varlıklar. Ancak onların olduğu bedenin sahibi olan ruh ya sonsuza kadar susuyor ya da belli bir süre inat ederek yaşıyor. Melanie ise kalan son vahşilerdendi, yakalanmadan önce tabi. Şimdi ise onun içinde çok fazla gezegen ve canlının içinde bulunmuş bir ruh yaşıyor: Göçebe.
Bu istilacılar arasında yaşarken kafasının içinde bas bas bağıran Melanie'nin eskiden yaşadıklarını mahremine kadar gören, hisseden Göçebe bazı şeylerin farkına varıyor ve bir arayışa çıkıyor. İşte başından sonuna kadar aksiyonun duraklamadığı bu kitapta biz-siz ayrımına bolca değinildiği gibi, karşı tarafından aynı biz gibi olabileceğine vurgu yapılmış. Bu kitabı okuyun kardeşim, hatta boş zamanınız olursa filmini de izleyin. Emin olun ki absürt komedi filmlerinden daha çok eğleneceksiniz. Zaten hem kitap hem de film son derece başarılı yapıtlar. Demem o ki bu kitabın kalınlığı gözünüzü korkutmasın, bir çırpıda bitecek bir kitap.
Yüz binlerce, hatta milyonlarca yıllık, acı verecek derecede yavaş seyreden insanın gelişiminden sonra her şeyi böylesine birdenbire ve tamamen değiştiren ve bir-iki-üç dokunuşta, yani M.Ö. 11.000, 7.400 ve 3.800'ler civarında, ilkel göçebe avcıları ve yiyecek toplayıcılarını, çiftçilere ve çömlekçilere, derken şehir kurucularına, mühendislere, matematikçilere, gökbilimcilere, metalürjistlere, tüccarlara, müzisyenlere, yargıçlara, doktorlara, yazarlara, kütüphanecilere, rahiplere dönüştürüveren şey neydi?
-MAVİ Nokta'nın Çocukları'na ithafen-
“Bütün Dünya sadece bir noktadan ve bizim yaşadığımız
yer de bunun küçücük bir köşesinden başka bir şey değil.” -Roma İmparatoru Marcus Aurelius Meditations, 4. Kitap [y. 170]
Soluk Mavi Nokta olarak bilinen fotoğraf, Dünya’yı dağınık bir güneş ışını içinde gösterir. Voyager 1 o
Dünya
adındaki gezegen, uzaydan göründüğü gibi, barış dolu ve huzurluydu. Mavi
yeşil renkleri davetkâr, çevresindeki beyaz buhar halkası zararsızdı. Ruhun
egemenliği yürürlükteydi. Evrensel uyum sağlanmıştı.
SEMBOLLER, KONULAR VE EDEBİYAT
Moğol halkının olağanüstü tarihi ve edebi mirası olan "Moğol Gizli Bürosu" işte böyle başlıyor. "Cengiz Han'ın soyundan gelen Burte Chino cennette doğdu ve eşi Gua-Maral denizi geçerek Onon Nehri'nin annesi Haldun Dağları'na yerleşti ve Battsagaan adında bir çocuk doğurdu." Burte bir kurt, her