Herkes bu incelemenin altına toplanmışken birkaç şey de ben söyleyeyim Mustafa hocam. Bu konuya ilgimizin olduğu doğrudur :))
Öncelikle yazı serüveni ve ülkemizde yayımlanan, çok satılan, popüler kitaplar üzerinde daha önce de baş başa sohbet etmiştik. Konuya nereden baktığınızı, beklentinizi biliyorum. Nitelikli ve özgün edebiyata dair arayışınızı bildiğim için okuma serüveninizi dikkatle takip ediyorum. Daha önce kısmen konuştuğumuz noktaları biraz daha aralamış olalım bu vesileyle.
İncelemeyi, daha doğrusu silkelemeyi (:)) dikkatle okudum. Yorumları da aynı şekilde ilgiyle okudum. Sizin de dediğiniz gibi yorumlardan da bir inceleme çıkabilirdi. Katıldığım ve katılmadığım yönleriyle bir inceleme de ben yazmaya gayret edeyim müsaadenizle.
Yazı atölyeleri ile vasat, popüler kitapların ayrı ayrı değerlendirilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Sizin yorumda belirtmiş olduğunuz gibi Miraç Çağrı Aktaş atölyelerden çıkmış değil. Kitap okumayan veya okuduğunu sanıp kendini mutlu etmek isteyen bir kitleye hitap ediyor o kitaplar. Kaldı ki söz konusu okurlar o kitabı okumasa Savaş ve Barış’ı okuyacak değil.
Şimdi yazı atölyeleri ne verebilir, ne veremez konusuna değinmek istiyorum. İlham, yetenek ve emek konusunda her zaman emekten yana olduğumu söylemek isterim. Bununla birlikte dünyanın bütün ressamları bir araya gelse ve ben de çok çalışsam yine de resim yapabileceğimi düşünmüyorum. Bu anlamda size katılıyorum, yoksa yoktur! Asıl soru şurada, biz olup olmadığını nasıl bileceğiz?
Yazı atölyesinde dördüncü yılımdayım şu an. Daha öncesinde hep okur olarak vardım kitapların arasında. Fakat yazıp yazamayacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. İlk derse katıldım ve benim yerim burası dedim, ara vermeden devam ediyorum. Hiç kitap çıkarmayacak olsam yine devam ederdim.
Özellikle pandemi sonrası online eğitimlerin arttığı gerçekten doğru. Kendi atölyemin dışında farklı derslerde de seminer adı altında farklı yazarları dinleme imkânım oldu. Birçoğunun ortak noktaları var ve hiçbirinde çıkın popüler olun, vasat kitaplar yazın denmiyor. Hepsi nitelikli okumaya vurgu yapıyor, ortak kitap ve öyküler okunuyor. Filmler izlenip beraber değerlendirme imkânı bulunuyor. Ben bunu çok değerli buluyorum. Yakın zamanda bir yakınım da bizim derslerimize katıldı. “Hiç yazı yazmasam bile burada olmak çok güzel,” dedi. Gerçekten hiç yazı yazmadan şehir dışından derslere gelip edebiyat sohbeti dinlemek isteyenler gördüm.
Vasat kitaplar, yazarı ve okurları açısından daha vahim olanını vurgulamak gerekirse birçoğunu kendileri bile yazmıyor. Medyada tanınan biri, örneğin bir manken veya işadamıysa ücret karşılığı başkalarına yazdırıldığı ve bu yöntemle çok satanlar listesine bile girdiğini biliyoruz. Bu anlamda nitelikli eserlerle farklı bir yol çizer bu tür kitaplar.
Bununla birlikte saydığımız kötü örneklerin atölyelerle ayrı başlıklar halinde incelenmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Atölyeler yetenek varsa besler, geliştirir. En kötü ihtimalle nitelikli eserler okunmuş ve edebi zevki beslenmiş olur. Edebiyatta aradığımız bu değil mi?
Saygı ve sevgiyle :))