Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönlü zengin merhametli millet..
Tüm TV kanallar ortak canlı yayında depremzedeler için bir bağış kampanyası yapıyor. Çok büyük bağışlar yapan zenginler var ama en değerli bağışlar gönülden ve ALLAH rızası için yapılandır. Arabadan tutunda oyuncak için biriktirdiği parayı bağışlayan insanlarımız var. Yorumsuz olarak diyorum ki ALLAH bu milletin gönlüne ve hayrına göre bir gelecek nasip etsin... Resim 10 dk önceki miktar! Ve çok büyük hızla artıyor umarım yaralar bir an önce sarılır...
Grenouille yerinde dikiliyor, gülümsüyordu. Daha doğrusu, onu gören insanların gözünde, dünyanın en masum, en sevecen, en büyüleyici, aynı zamanda en ayartıcı gülümseyişiyle gülümsüyordu. Ama dudaklarında dolaşan aslında gülümseme değil, çirkin, alaycı, duyduğu zaferi ve aşağılamayı olduğu gibi yansıtan bir sırıtmaydı. O, dünyanın en pis kokan
Reklam
Fakiri görünce gönlü daralan müminin imanı zayıf, kalbi dar, aklı kıttır. Fakirler zenginler için en büyük nimettir. Fakir ve yetimler kendilerini hoş tutan kişiler için ilâhî rahmeti çeken bir sebep ve rabbânî azabı engelleyen birer kalkan durumundadırlar. Fakirler cemiyet için bir yük değil, süstür. Onların yeri meclislerin gerisi değil başköşesidir. Onlar kendilerine hizmet edilecek birinci sınıf insanlardır. ~√~
Ev kadınlarının emeğini herkes küçümser Ve yararlı hiçbir şey öğrenmezdi zenginler. Ben yapıştıran, göz süzenler birer azize olurdu. Ve boyalar sürünmek çok sevap sayılırdı. Ama madem, doyulmaz güzellik çürüyecek. Kıvırcık saçı, düz saçı karlar bürüyecek. Boyalısı, boyasızı, madem solacak Ve erkek beğenmeyenler kız olarak ölecek. Gücümüzü iyi kullanmak kalıyor bize Ve uysal olmak, aldırmadan kaybettiğimize, İnan bana güzelim uysallık işe yarar, Boş çıkınca kibir, naz, çığlık ya da azar. Güzeller gözlerini yuvarlaya dursun, elbet Görünüş gözü alır, gönlü alan fazilet.
216 syf.
·
Puan vermedi
“Sosyalist Bir Allah Eri” Sahabenin ilk sosyal hak arayışçısı, halkın sesi, zenginin zulmüne karşı çıkan anarşist, çölün oğlu, sürgünden sürgüne gönderilen adem, Peygamber’in (sav) en yakın dostlarından biri, ilk Müslüman olanlardan biri, Ali’nin arkasındaki sadık destekçisi… ve Peygamber’in (sav) tarafından Yalnız yaşadı, Yalnız öldü,
Ebuzer
EbuzerAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 20091,928 okunma
ECMAİN...
BİR HACININ YAKARIŞI... Sadi Şirâzî anlatıyor: Bir hacının Harem’deki yakarışını hatırladıkça vücudum titrer. Bu gönlü yaralı Müslüman, yüzünü Kâbe’ye çevirmiş şöyle niyaz ediyordu: “Esirge beni ey Tanrım, zillet içinde bırakma beni! İlahi beni bırakma, sen bırakırsan kimse tutamaz elimden. İster lütfunla çağır, ister kapından at, ben başka eşiğe baş koyamam. Biliyorsun ki biz yoksuluz, zavallıyız. Nefs-i emmarenin zebûnuyuz. Bu azgın nefis öylesine koşuyor ki, dizgini sadece akılla zaptedilecek gibi değil. Kendi gücüyle nefsin ve şeytanın hakkından kim gelebilir? Karınca kaplanla dövüşemez ki! Ey Allahım! İlahlığın hakkına, eşsizlik ve benzersizlik sıfatların hürmetine, Mekke’deki hacıların lebbeyk’i hürmetine, Medine’de medfun Ulu Peygamber hürmetine, savaş erlerini kadın sayan kılıçlı mücahidlerin Tekbir’i hürmetine, temiz ihtiyarların ibadeti, taze gençlerin samimiyeti himmetine, bizi o bir nefeslik girdabın içinde, son nefesimizi verirken küfre düşmekten, böylesi utançtan bizi koru Yarabbi! Rabbim! Beni hakaretle kapından kovma! Çünkü başka kapı aklımdan geçmez. Bilmezlikle birkaç gün kayboldumsa da geldim işte, şimdi kapıyı yüzüme örtme. Günahkârlığımın utancıyla nasıl af dileyim? Ey lütfu sınırsız Allah’ım! Huzuruna yalnız aczimi getirdim. Yoksulum; cürmüme, günahıma bakma. Sen sınırsız zenginsin, zenginler yoksullara yardım eder. Yardımını, rahmetini, affını esirgeme üzerimden…”
Reklam
Sonra zarafetle sallandı Clarissa’nın elindeki yelpaze..:
“Öyleyse neden güzeli onurlandırıp övmek. Bilgenin çektiği çile, mağrurun verdiği yemek.? O dünyanın süsüne yapılan masraf niye. Melek muamelesi görmek, çağrılmak melek diye.? Beyaz eldivenli beylerin arabamızı sarması. Yan locadan en iç sıraların bile bize selam vermesi. Tüm bu şeref şan, tüm acılarımız boşa çıkar nihayet, Güzelliğin kazandıklarını korumazsa iyi niyet. Ön locayı onurlandırdığımızda, bakıp erkekler, Yüzü gibi ruhu da güzel!’ demiyorlarsa eğer. Ah, gece boyu dans etmek ve süslenmek bütün gün Kovabilseydi çiçeği ve yaşlılığı, olsaydı bu mümkün, Ev kadınlarının emeğini herkes küçümser Ve yararlı hiçbir şey öğrenmezdi zenginler. Ben yapıştıran, göz süzenler birer azize olurdu. Ve boyalar sürünmek çok sevap sayılırdı. Ama madem, doyulmaz güzellik çürüyecek. Kıvırcık saçı, düz saçı kadar bürüyecek. Boyalısı, boyasızı, madem solacak Ve erkek beğenmeyenler kız olarak ölecek. Gücümüzü iyi kullanmak kalıyor bize Ve uysal olmak, aldırmadan kaybettiğimize, înan bana güzelim uysallık işe yarar, Boş çıkınca kibir, naz, çığlık ya da azar. Güzeller gözlerini yuvarlaya dursun, elbet Görünüş gözü alır, gönlü alan fazilet.”
Sayfa 44 - YKY
629 syf.
8/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Serinin bu kitabında da yeni hikayeler yeni karakterler yeni olaylar ortaya çıkıyor. Kahramanımız İnce Memed ikinci kitapta düşünmekten elden ayaktan düştüğü soruna farklı bir bakış açısı bulup farklı bir cevapla yeniden canlanıyor. Kan icici bir ağayi öldürsek de yerine on ağa yüz ağa geliyor bu işin sonu ne olacak sorusu ikinci kitapta İnce
İnce Memed 3
İnce Memed 3Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202319,4bin okunma
O, dünyanın en pis kokan yerinde kokusuz olarak doğmuş olan, çöpün, çamurun, kokuşmanın içinden gelen, sevgisiz büyümüş, sıcak bir insan ruhu olmadan sırf inatçılığından ve iğrentisinin verdiği güçle yaşayan, ufak, kamburu çıkmış, topallayan, çirkin, herkesin sırt çevirdiği, içi ve dışı da mendebur Jean-Baptiste Grenouille kendini dünyaya sevdirmeyi başarmıştı. Sevdirmek de ne demek! Âşık olmuşlardı ona! Hayrandılar! Tapıyorlardı! Prometheus’a özgü bir işi başarmıştı. Öbür insanların isteyip istemedikleri bile sorulmadan beşiklerine konduğu halde bir tek kendisinden esirgenmiş tanrısal kıvılcımı, inadı ve eşsiz yeteneğiyle ele geçirmişti. Bununla da kalmıyordu. O kıvılcımı aslında kendisi, kendi içinde çaktırmıştı. Prometheus’tan da büyüktü. Kendisine öyle bir hale yaratmıştı ki, şimdiye kadar hiç kimsede olmadığı kadar parlak ve etkileyiciydi. Bunu da hiç kimseye borçlu değildi -ne bir babaya, ne bir anaya, hele gönlü yüce bir Tanrı’ya hiç mi hiç— yalnız kendisine borçluydu. O gerçekten kendi tanrıydı, hem de kiliselerde barınıp pis pis günnük kokan o Tanrı’dan çok daha görkemli. Önünde koca bir piskopos dize gelmiş, keyfinden kuyruk sallıyordu. Zenginler, güçlüler, mağrur baylar, bayanlar hayranlıklarından ölüyor, bu arada dört bir yanda halk, içlerinde kurbanlarının babaları, anneleri, kız, erkek kardeşleri onun adına âlemler yapıyordu. Ondan bir işaret gelse, hepsi Tanrılarından yüz çevirip ona, Büyük Grenouille’e tapınırdı.
'Gönlü zengin' tabirinin asıl temsilcileri zehirli çarklar arasında öğütülen bu yoksul insanlar ve yatağa asıl aç girenler doymak bilmeyen zenginler!
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Elvedâ Ey Şehr-i Ramazan!.. Dilim Elveda Demeye Varmıyor...
On bir ayın sultanı olan Ramazan ayının sonuna doğru gidiyoruz. Acep bir daha ki Ramazana yetişebilecek miyiz? yetişsek bile onu değerlendirebilecek miyiz? bilinmez. Rabbimizin vermiş olduğu ramazanı belki gereği gibi değerlendiremedik, kulluğumuzu sadakatle yerine getiremedik, belki uykularımızda, rahatta aradık rahmetini, nankörlük ettik
456 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Babür Şah'ın Hindistan'ı fethinden sonra, oğlu Humayun Şah, sonrasında onun da oğlu Ekber Şah Hindistan'ın kralı olurlar. İşte kitabımız Ekber Şah döneminden başlar. Ekber Şah'ın oğlu Selim ile Mihrünisa'nın aşkı.. İran'dan Hindistan'a göç eden fakir bir tüccarın kızı Mihrünisa. Babası bebekken fakirlikten ve göçebelikten dolayı bakamayacağını
Yirminci Eş
Yirminci EşIndu Sundaresan · Literatür Yayıncılık · 200929 okunma
KAHVE YEMEN’DEN GELİR... Yabancı seyyahlar der ki: Türkler, hastalandığı zaman kahve içer. İyileşmezse, vasiyetini yazar ve bekler. Evet, eskiler, kahveyi yalnızca zevk için içmemiş, şifa da beklemiştir. Öyle ki, Türk Kahvesi, dünya çapında bir kahve çeşidi olmuştur. Kahvenin anavatanı Habeşistan’ın Kaffa mıntıkası. Rivayete göre bir çoban,
Fakirin Zengine İyiliği Zengin fakire maddi olarak bir şey verdiği gibi, fakir de zengine manevi olarak çok şey kazandırmaktadır. Zengin kimse Allah rızası için bir fakire iyilik ve ihsanda bulununca birkaç yönden kazanç elde eder: Önce, cimrilik hastalığından kurtulur. Sonra cömertliğin şerefine ve müjdelerine ulaşır. İyilik yapmanın manevi hazzını tadar. Ayrıca her iyiliğine en az on sevap alır. Bunların yanında malına şükretmiş ve onu koruma altına almış olur. Fakirlerin sevgisini kazanır ve samimi dualarına ulaşarak bir sürü âfetten kurtulur. Allah’ın dostluğunu kazanır, hayırla anılır, ahiret hesabı kolay olur. Bir fakire iyilik yapan zengin, kendisi de birçok iyilik bulmaktadır. Bu durumda teşekkürü en fazla fakirler hak etmektedir. Fakiri görünce gönlü daralan müminin imanı zayıf, kalbi dar, aklı kıttır. Fakirler zenginler için en büyük nimettir. Fakir ve yetimler kendilerini hoş tutan kişiler için ilâhî rahmeti çeken bir sebep ve rabbânî azabı engelleyen birer kalkan durumundadırlar. Fakirler cemiyet için bir yük değil, süstür. Onların yeri meclislerin gerisi değil başköşesidir. Onlar kendilerine hizmet edilecek birinci sınıf insanlardır. ~Alıntı~
Zengin kimdir? Malı çok olan mı? Peygamber Efendimiz malı çok olanı gerçek zengin saymıyor. Öyle zenginler var ki dünya kadar malı olduğu halde daha fazlasını istiyor. Gözü bir türlü doymuyor. "Helal haram ver Allah'ım çoluk çocuk yer Allah'ım!" Diyor. Böyleleri zenginden çok fakire benziyor. Öyleyse gerçek zengin kimdir? Fahr-i Alem Efendimiz gönlü zengin olanı yani eline geçenle yetineni daha fazlasında gözü olmayanı gerçek zengin kabul ediyor. Kalbi fakir olanı ise fakir sayıyor.
Sayfa 347
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.