Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dimaşk'ta Arapların (müslümanlar) Dimaşk Camii (Şam Ümeyye Camii) dedikleri bir mescitleri vardır. Dünyada bucaminin bir benzerinin daha olduğunu zannetmiyorum. Halk bu caminin Ben-hadad sarayı olduğu söyler. Burada (cami)sihirli bir işçilikten çıkmış, senenin günlerine göre açılan delikleri olan kristal camdan mamul bir duvar bulunmaktadır.
Doğduğum yeri seçebilseydim insan yetilerinin kapsamıyla yani iyi yönetebilme imkanıyla sınırlanmış herkesin kendi yaptığı işe yettiği hiç kimsenin yapmakla yükümlü olduğu işler için başkalarını görevlendirmek zorunda olmadığı yücelikte bir toplumu; bütün bireylerin birbirini tanıdığı ne kötülüğün karanlık manevralarının ne de erdemden doğan tevazunun halkın gözünden ve yargısından kaçtığı birbirini görme ve tanıma üzerine kurulu bu tatlı alışkanlığın yurt sevgisini toprak sevgisinden ise teba sevgisine dönüştüreceği bir devleti seçerdim.
Reklam
Bu topluluğun varlığını, aristokrasi, plütokrasi veya bir nevi bir oligarşi varlığı saymak yanlış olur. Çünkü: bunlarda ya soy, ya servet veya bir sınıftan olma özelliği vardır. Halbuki islâmı ideal edinmiş erdemli ve aktif, hayırda yarışanlar topluluğu, soy sop veya servet aramayacaktır mensubunda. Bu öncüler halkın sadece erdeme, fedakârlığa ve iş görme yetisine bakarak etrafında toplandığı insanların kurduğu tarihî - sosyolojik bir kuruluş olacaktır. Yoksa bir ulema sınıfı veya bir ordu topluluğu değil.
Sayfa 49 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
Dünya bir yaprak yığınından farksızdır. İnsan, dünyanın Everest Dağı ya da McKinley Dağı'yla aynı maddeden yaratılmış olduğuna iman ederse, tırmanması gereken, ardı arkası kesilmez dağ silsileleri uzanacaktır önünde. Ama şayet insan, bu denli nüfuz edilemez, ağır ve engin görünen bir şeyle yüz yüze geldiğinde, bu dünyanın aslında insan neye karar verirse o olduğunu fark ederse, o zaman, bazılarının bir Everest ya da bir McKinley Dağı olarak görme eğiliminde olduğu şeyin onun indinde bir yaprak yığınına dönüşmesi işten değildir.
“… Benim de tek bir duam var ve bunu dilim kopana kadar söyleyeceğim: Catherine Earnshaw, dilerim ben yaşadıkça sen de huzur güzü görme. Seni benim öldürdüğümü söyledin, o zaman hortla ve benim peşimi bırakma. Cinayete kurban gidenler, katillerine rahat vermezlermiş. Ben hayaletlerin yeryüzünde dolaştıklarına inanıyorum. O zaman yanımdan ayrılma benim! Dilediğin şekli al ve beni çıldırt! Yeter ki seni bulamayacağım bu dipsiz çukurun içinde bırakma beni! Ah, Tanrım! Bu kelimelerle anlatılamaz bir şey! Hayatım olmadan ben nasıl yaşarım? Ruhum olmadan nasıl yaşarım?”
On dokuzuncu yüzyılda bile kadının sanatçı olmak için yüreklendirilmediği apaçık ortadadır. Tam tersine, kadın her vesileyle ağzının payını almış, tokatlanmış, diskurlara muhatap olmuş ve bol bol öğüt dinlemiştir. Şuna karşı çıkma, bunu yalanlama ihtiyacı kim bilir onun aklını nasıl zorlamış ve şevkini nasıl kırmıştı... İşte burada, bir kez daha kadın hareketi üzerinde bu denli etkili olmuş olan o çok ilginç ve anlaşılmaz eril aşağılık duygusunun menziline girmiş bulunuyoruz. Ta derinlerde yatan, o her yerde kendisini görme arzusu, “kadının” aşağı olmasından çok “erkeğin” üstün olmasına yönelik olduğu için, nereye bakarsanız bakın onun sadece sanat alanında değil, muhatabı ne denli alçakgönüllü ve fedakâr ve kendisi için ne kadar minimal düzeyde tehlike arz ediyor olursa olsun, siyasette bile onun önüne dikildiğini görüyoruz.
Reklam
DİPSİZ TESTİ Beni dinlersen Üsküdar'a gitme İbrahim'i görme şiir yazma Şu herkesin bildiği düzlük Bu deli alacası çayır Ardıç kuşu türkülü sokak Senin için değil Sen yoksun Çevrende kimseler yok Zengin de olsan Yoksulluğun gitmez
Hayal kurma aşaması bir gerilimi ve onun sıkıntısını da içinde taşır. Kendi başına güzeldir hayal ama onun da bir amacı, gerçekliğin aynasında kendisini görme hedefi vardır.
Daha önce bir kürsü platformunu arkadan görmüş müydünüz? Aslında tüm insanlara - benimki sadece tavsiye niteliğinde - bir kürsünün önünde toplanmadan önce, arkadan görünümü de gösterilmeli. Bir kürsüyü arkadan görme ve iyice bakma şerefine erişmiş kişi, o saat mimlenir ve kürsü üzerinde sergilenen her türlü hokkabazlığa karşi bağışıklık kazanmış olur. Aynı şey kilise sunaklarının arkası içinde söylenebilir ama bu başka bir hikaye...
Toplum içerisinde güç sahibi olma isteği, içinde yaşadığımız kültürün doğal bir parçasıdır. Ne var ki, bazı kişilerin güç kazanma çabaları diğer insanları güçsüz bırakma ögesini de taşır. Böyle kişiler güç kazandıkça, çevrelerindeki insanların kendilerinden daha güçsüz olduklarını görmekten ötürü haz duyarlar. Bazı insanlarda bu mekanizma saygınlık kazanma biçiminde ilerler ve kişi kazandığı saygınlığı başkalarını küçük görme duygusuyla birlikte yaşar. Oysa, eğer bir insan diğerlerini küçümsüyorsa, aslında küçümsenmekten korkan ve kendini küçük gören biridir. Başkalarını güçsüz bırakmak için güç kazanma çabasında olan biri ise aslında başkalarına güçsüz görünmekten ya da güçsüz yönleriyle yüzleşmekten korktuğu için böyle bir mekanizma geliştirmiştir.
Reklam
Ama en mutlu ânı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden bize acı verdiğini de biliriz. Bu acıyı dayanılabilir kılan tek şey, o altın andan kalma bir eşyaya sahip olmaktır. Mutlu anlardan geriye kalan eşyalar, o anların hatıralarını, renklerini, dokunma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşatan kişilerden çok daha sadakatle sararlar.’’  
Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynak- lanmayan başka bütün olgular değersizdir. Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır
Sayfa 52 - Arya yayıncılık
Her sabah aynada daha çok seveceği bir yüz görme umuduyla uyanı­yordu.
Mevcut gerçekliğinizi görme şeklinizi değiştirmedikçe, yaşamınızdaki her türlü değişiklik her zaman gelişigüzel ve geçici olacaktır.
Son 20-30 yılda yapılan çalışmalar, bu tanıyı alan kişilerde öğrenme sorunları, unutkanlık, finansal sorunlar, duygusal iniş çıkışlar, öfke patlamaları, risk arayışı, suça eğilim, iş problemleri, insan ilişkilerinde problemler ve uyku problemlerini bildirmiştir. DEHB'li bireylerde görülen bu problemler tanı konulmadığı ve tedavi edilmediği takdirde DEHB'lilere ait, enerjik, sevimli ve spontan yönleri görme şansımız olmayacaktır.
Nobel Tıp Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.