Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eğitim alanında herkese eşit fırsatlar sağlanmadığını, bana verilen imkânlardan başkalarının yoksun kaldığını anladığım an, sosyalist oldum: Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu'dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi yaşımda bir kız gördüm. Kız, bir çeşit gururla başını kaldırmış, kayıtsız gözlerle trene bakıyordu. Nerdeyse göz göze gelir gibi olduk bir saniye. İşte o sırada sanki bir şimşek çaktı kafamda. "Ben, kulübenin önündeki kız olabilirdim; o kız da trende, benim şimdi durduğum yerde durabilirdi” diye düşündüm. Benim ben olmam, onun o olması salt bir rastlantıydı. Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversitede okumam, kültürlü sayılmam, kendi marifetim değil, bir rastlantının sonucuydu sadece. O talihsizdi, ben talihliydim, işte o kadar. Kendimi bir şey sanan ben, toplumsal ve ekonomik düzenin korkunç haksızlığının bir ürünüydüm sadece: Büyük bir kentte, çok aydın bir çevrede büyümüştüm, en iyi okullarda okutulmuştum; gümüş tepsilerde bana kültür sunulmuştu sanki. Ama o kulübenin önündeki köylü kızı olsaydım, etrafımı saran yoksulluğun demir çemberini kıramayacaktım; kültürlü bir çevreden, iyi bir eğitimden yararlanamayacaktım. Dolayısıyla, ben "ben" olamayacaktım. O köylü kızı, benden çok daha akıllı, çok daha yetenekliydi belki de. Ama o kulübenin önünde kalmaya mahkumdu ömrü boyunca. Bu haksızlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzen arayışı, beni solculuğa yöneltti doğal olarak.
Sayfa 253 - YKYKitabı okudu
Eğitim alanında herkese eşit fırsatlar sağlanmadığını, bana verilen imkânlardan başkalarının yoksun kaldığını anladığım an, sosyalist oldum: Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu’dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi
Reklam
353 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Mina Urgan'ın okuduğum ilk romanı. Hayatı, yaşadıklarıyla, edinimleriyle ve tanıdıklarıyla Mina Hanım, anılarını anlatmakta haklı. Etrafında tek bir boş kişi yok. Şu satırlar onunla alakalı olarak benim de düşüncelerimin özeti; " Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversite okumam, kültürlü sayılmam, kendi marifetim değil, bir
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun AnılarıMina Urgan · Yapı Kredi Yayınları · 202211,3bin okunma
“Annem bana hep iltifat etmeyi öğrenmelisin der. Masallarda olduğu gibi di­lim gümüş değil ne yazık ki.” "Gümüş diller körelmiş yürekleri gizleyebilirler”
"Eğitim alanında herkese eşit fırsatlar sağlanmadığını, bana verilen imkânlardan başkalarının yoksun kaldığını anladığım an, sosyalist oldum: Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu'dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi yaşımda bir kız gördüm. Kız, bir çeşit gururla başını kaldırmış, kayıtsız gözlerle trene bakıyordu. Neredeyse göz göze gelir gibi olduk bir saniye. İşte o sırada sanki bir şimşek çaktı kafamda. "Ben, o kulübenin önündeki kız olabilirdim; o kız da trende, benim şimdi durduğum yerde durabilirdi" diye düşündüm. Benim olmam, onun o olması salt bir rastlantıydı. Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversitede okumam, kültürlü sayılmam, kendi marifetim değil, bir rastlantının sonucuydu gedece. O talihsizdi, ben talihliydim, işte o kadar. Kendimi bir şey sanan ben, toplumsal ve ekonomik düzenin korkunç haksızlığının bir ürünüydüm sadece; Büyük bir kentte, çok aydın bir çevrede büyümüştüm, en iyi okullarda okutulmuştum; gümüş tepsilerde bana kültür sunulmuştu sanki. Ama o kulübenin önündeki köylü kızı olsaydım, etrafımı saran yoksulluğun demir çemberini kıramayacaktım; kültürlü bir çevreden, iyi bir egitimden yararlanamayacaktım. Dolayısıyla, ben "ben" olamayacaktım. O köylü kızı, benden çok daha akıllı, çok daha yetenekliydi belki de. Ama o kulübenin önünde kalmaya mahkûmdu ömrü boyunca. Bu haksızlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzen arayışı, beni solculuğa yöneltti doğal olarak."
Mina Urgan
Mina Urgan
Eğitim alanında herkese eşit fırsatlar sağlanmadığını, bana verilen imkanlardan başkalarının yoksun kaldığını anladığım an, sosyalist oldum: Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu’dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi yaşımda bir kız gördüm. Kız, bir çeşit gururla başını kaldırmış, kayıtsız gözlerle trene bakıyordu. Nerdeyse göz göze gelir gibi olduk bir saniye. İşte o sırada sanki bir şimşek çaktı kafamda. Ben, o kulübenin önündeki kız olabilirdim; o kız da trende, benim şimdi durduğum yerde durabilirdi diye düşündüm. Benim ben olmam, onun o olması salt bir rastlantıydı. Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversitede okumam, kültürlü sayılmam, kendi marifetim değil, bir rastlantının sonucuydu sadece. O talihsizdi, ben talihliydim, işte o kadar. Kendimi bir şey sanan ben, toplumsal ve ekonomik düzenin korkunç haksızlığının bir ürünüydüm sadece: Büyük bir kentte, çok aydın bir çevrede büyümüştüm, en iyi okullarda okutulmuştum; gümüş tepsilerde bana kültür sunulmuştu sanki. Ama o kulübenin önündeki köylü kızı olsaydım, etrafımı saran yoksulluğun demir çemberini kıramayacaktım; kültürlü bir çevreden, iyi bir eğitimden yararlanamayacaktım. Dolayısıyla, ben ben olamayacaktım. O köylü kızı, benden çok daha akıllı, çok daha yetenekliydi belki de. Ama o kulübenin önünde kalmaya mahkûmdu ömrü boyunca. Bu haksızlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzen arayışı, beni solculuğa yöneltti doğal olarak.
Reklam
574 syf.
10/10 puan verdi
Sıra dışı anlatımıyla kendine bağlayan, Markus Zusak'ın okuduğum ilk kitabı. Bitirdiğimde hıçkırıklara boğulmaktan kendimi alamadım. Liesel Meminger ne yaşıyorsa onunla yaşadım adeta. Bu, anlatımın büyüsü. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir kitapta anlatımdan bu kadar etkilenmemiştim. Yazarın dili sade olduğu kadar çarpıcı da. Kitabı okurken sizinle
Kitap Hırsızı
Kitap HırsızıMarkus Zusak · Martı Yayınları · 202112,5bin okunma
Kitap ve müzik. İnsan ruhunu mest eden gümüş yollar. Yürekleri birbirine yakınlaştıran diller.
41 syf.
9/10 puan verdi
Eskiçağda Para - Prof.Dr. Oğuz Tekin 1958 doğumlu İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi'nde 'Klasik Arkeoloji' öğrenimi alan
Oğuz Tekin
Oğuz Tekin
Numismatik alanındaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Masterını ve doktorasını Numismatik alanında yapmıştır. Halen Koç üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümünde görev almaktadır.
Eskiçağda Para
Eskiçağda ParaOğuz Tekin · Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü · 199422 okunma
Sosyalist olmak
Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu’dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi yaşımda bir kız gördüm. Kız, bir çeşit gururla başını kaldırmış, kayıtsız gözlerle trene bakıyordu. Nerdeyse göz göze gelir gibi olduk bir saniye. İşte o sırada sanki bir şimşek çaktı kafamda. “Ben, o kulübenin önündeki kız olabilirdim; o kız da trende, benim şimdi durduğum yerde durabilirdi” diye düşündüm. Benim ben olmam, onun o olması salt bir rastlantıydı. Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversitede okumam, kültürlü sayılmam, kendi marifetim değil, bir rastlantının sonucuydu sadece. O talihsizdi, ben talihliydim, işte o kadar. Kendimi bir şey sanan ben, toplumsal ve ekonomik düzenin korkunç haksızlığının bir ürünüydüm sadece: Büyük bir kentte, çok aydın bir çevrede büyümüştüm, en iyi okullarda okutulmuştum; gümüş tepsilerde bana kültür sunulmuştu sanki. Ama o kulübenin önündeki köylü kızı olsaydım, etrafımı saran yoksulluğun demir çemberini kıramayacaktım; kültürlü bir çevreden, iyi bir eğitimden yararlanamayacaktım. Dolayısıyla, ben “ben” olamayacaktım. O köylü kızı, benden çok daha akıllı, çok daha yetenekliydi belki de. Ama o kulübenin önünde kalmaya mahkûmdu ömrü boyunca. Bu haksızlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzen arayışı, beni solculuğa yöneltti doğal olarak.
Reklam
- Bundan en az 5 bin yıl önce Sümerlilerin uyguladıkları kemer, kubbe sistemi, sütunlar, yuvarlak pencereler, mozaikler, duvar süsleri, kabartmalar, sunaklar, nişler Ortadoğu'da olduğu gibi. Yunan, Roma yoluyla Batı mimarisine girmiştir. Silindir mühürlerinde görülen, tapınakların duvarlarını süsleyen iki tarafında hayvan figürlü hayat ağacı,
Kitap ve müzik. İnsan ruhunu mest eden gümüş yollar. Yürekleri birbirine yakınlaştıran diller.
Sayfa 95 - İthaki yayınları
Eğitim alanında herkese eşit fırsatlar sağlanmadığını, bana verilen imkânlardan başkalarının yoksun kaldığını anladığım an, sosyalist oldum: Yirmi yaşındaydım. Yirmi yaşındakiler kendilerini pek beğenirler. Ben de kendimi bir şey sanıyordum. Sonra günün birinde trenle Anadolu’dan geçerken, lokomotif bir ara durakladı. Ve bir kulübenin önünde kendi
Yoz dudaklar ve yalancı diller adını anarken göklerdeki Baba'mız mutlu mu? Hüznün çocukları tarlalarda çalışırken , sırf Güçlüyü doyurmak,tiranlarin midelerini doldurmak için güneş altında güçten düşerlerken yeryüzünde barış olur mu? İşgal altındakilerin işgalcilere baktığı gibi acizler bozuk gözleriyle ölümü beklerken insanlık mutlu olabilir mi? Barış nedir ey nazik İsa? Karanlık ve soğuk viranelerde aç açık annelerin memedeki bebelerinin gözlerinde mi barış? Rahiplerin domuzlarını semirtmek için attığı yemeklerden medet umarak taş yataklarında uyuyan muhtaçların bedenlerinde mi yoksa? Mutluluk nedir ey İsa? Bir kaç gümüş karşılığında erkeğin gücünü ve kadının iffetini satın alabilen prenste mıdır mutlukuk? Bedenen ve ruhen hapsolmuş, gözleri ancak mücevherler , yüzüklerdeki ışıltılı taşlar ve ipek kıyafetler karşısında pırıldayan o suskunluklarda mı yoksa ?
Sayfa 61 - Martı yayınlarıKitabı okudu
Dün Yoruldu
Yol yorulmaz mı? Gümüş simli mermiler Sürülmüș diller ağzına Zulüm sürek avında. Söz kalmazsa geceden Dirlik var mıdır?
Sayfa 68
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.