Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Evrimin geçer akçesi ne açlık ne de acı çekmektir, sadece DNA sarmallarının kopyalanmasıdır. Nasıl bir şirketin başarısı çalışanlarının mutluluğuyla değil de banka hesabındaki liralarla ölçülüyorsa, bir türün evrimsel başarısı da DNA kopyalarının sayısıyla ölçülür. Ortalıkta DNA kopyası kalmazsa tür yok olur, tıpkı parası kalmayan şirketin iflas etmesi gibi. Eğer bir tür çok sayıda DNA kopyasına sahipse bu bir başarıdır ve tür gelişir. Bu perspektiften bakılırsa bin kopya her zaman yüz kopyadan iyidir. İşte bu Tarım Devrimi'nin özüdür; daha çok sayıda insanı daha kötü koşullar altında da olsa hayatta tutmak. Gerçi bireyler bu evrimsel hesabı niye dikkate alsın ki? Hangi aklı başında birey Homo-sapiens cinsinin sayısı artsın diye kendi hayat standartlarını düşürür? Bunu kimse onaylamamıştı zaten: Tarım Devrimi bir tuzaktı.
Genç Filozofiçemiz : Ruken Asya Çiftçi'den
İKİ BİLİNEMEZİN ARASINDA BİR YOL ARKADAŞI OLARAK FELSEFE 1. Giriş: İnsanın Evrenle Bir İlişki Biçimi Olarak Felsefe “Felsefe öldü.” 20. yüzyılın modern bilimin havai fişek gösterileriyle aydınlatıldığı dünyasında bu söz bir fizikçi tarafından söylendi. Stephan Hawking “Felsefe öldü” derken artık felsefenin sorularını devralmış yeni modern fiziği
Reklam
Günlük gıda arama etkinliğini en üst düzeye çıkarmak için, tüm hayvanların alışkanlıklarını ve tüm bitkilerin büyüme biçimlerini bilmeleri gerekiyordu. Hangi gıdaların besleyici, hangilerinin hasta ettiğini ve diğerlerinin de nasıl ilaç olarak kullanılacağını bilmeleri gerekiyordu. Mevsimlerin ilerleyişini, bir kuraklığın veya fırtınanın öncü işaretlerini tanımaları gerekiyordu. Bu yüzden de yakınlarındaki tüm akıntıları, ceviz ağaçlarını, ayı mağaralarını ve çakmaktaşı birikimlerini inceliyorlardı. Tüm bireyler taştan bıçak nasıl yapılır, yırtık bir pelerin nasıl onarılır, tavşan tuzağı nasıl kurulur, çığ düşünce, yılan ısırınca ve aç bir aslanla karşılaşınca ne yapılır, bilmek durumundaydı.
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İnsanlar Sanık Sandalyesinde, doğanın yargısını biz Homo Sapiens’e bildiren, adeta her bir sayfası, her bir cümlesinin tokat gibi etki ettiği bir kitap, bir yetişkin fablı hem de en moderninden. Bir sabah uykunuzda uyanıyorsunuz ama bakıyorsunuz ki yatağınızda değil, çırılçıplak bir şekilde, mübaşir bir kaplan tarafından komut alarak, sağınızda
İnsanlar Sanık Sandalyesinde
İnsanlar Sanık SandalyesindeJose Antonio Jauregui · Yurt Kitap Yayın · 201631 okunma
"insanın kanıtlanmış bir gerçek olan sinir sisteminin, yiyecek peşinde koşan ve tehlikeli hayvan dünyasına yem olmaktan kendisini ve ailesini koruyan göçebe avcının yöneticisi, kılavuzu ve denetleyicisi oluşunu ciddiye almalıyız. Gelişiminin ilk 600.000 yılında durumu böyleyken, ancak 8.000 yıldır görece güven içinde, makul bir çiftçi, tüccar, profesör olmuştur (bilinen zamanın ancak %1.5'u kadar bir süre). Adımız Homo sapiens değil Pithecanthropus ve Plesianthropus ya da belki -binlerce yıl önce- Dryopithecus iken uyarıcı mekanizmalarımıza hangi bulgu uyarımlarının etkide bulunduğunu kim söyleyebilir? Ve anatomimiz hakkında, "hayvan" olduğumuz günlerden kalma sayısız kalıntımızın olduğunu bilince (örneğin bir zamanlar kuyruğumuzu sallayan kuyruksokumu kasları) merkezi sinir sistemimizde benzer kalıntıların olması gerektiğinden kim kuşkulanabilir? Doğada artık uyarıcılar olmadığında imgeler uyur -fakat sanatta ortaya çıkabilirler mi?"
Sayfa 50 - İmge KitabeviKitabı okudu
Akademik çevrelerde çoğu kişi saf bilime inanacak kadar naiftir. Devletlerin ve özel şirketlerin özveriyle, onlara canları hangi bilimsel araştırmayı yapmak istiyorsa onu yapmaları için para verdiklerine inanırlar, ama bilimin finanse edilmesindeki gerçeklik bu değildir.
Reklam
2,5 MİLYON YIL BOYUNCA İNSANLAR, müdahale etmedikleri bitki ve hayvanları yiyerek yaşadılar. Homo erectus, Homo ergaster ve Neandertaller incirleri dallarından koparıp yabani koyunları avlarken, incir ağaçlarının nerede kök salacağını veya koyun sürülerinin hangi çayırda gezebileceğini ve hangi erkek keçinin hangi dişiyi dölleyeceğini düşünmüyorlardı. Homo sapiens Doğu Afrika'dan Ortadoğu'ya, Avrupa'ya ve Asya'ya, son olarak da Avustralya ve Amerika'ya doğru yayıldı, ve her gittiği yerde de yabani bitkileri toplayıp hayvanları avlayarak yaşamını sürdürdü. Yaşam tarzınız sizi gayet iyi besliyor ve zengin bir toplumsal yapı, dini inanç ve siyasi dinamik sağlıyorsa başka bir şey yapmanıza ne gerek ki? Bütün bunlar 10 bin yıl önce, Sapiens tüm vaktini ve enerjisini birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamını değiştirmeye adayınca değişti. Gündoğumundan günbatımına kadar insanlar tohum ektiler, bitki suladılar, kökleri topraktan söktüler ve koyunları bereketli çayırlara sürdüler. Bu çabanın onlara daha çok meyve, tahıl ve et olarak geri döneceğini düşünüyorlardı. İnsanların yaşamında bir devrimdi bu: Tarım Devrimi.
386 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Jack London ile tanışmam çok çok eskilere dayanır. Çocukluk dönemlerimde okumuştum Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş'i... Ve ikisi de beni çok etkilemiş kitaplardı. Uzun yıllar sonra da Martin Eden ile tekrar hayatıma girdi Jack London. Ama bu sefer bir farkla, hayatıma aldığım Martin Eden ismindeki bir kurgu karakter değil, Martin Eden ismi altında
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
Hangi aklı başında birey Homo sapiens cinsinin sayısı artsın diye kendi hayat standartlarını düşürür? Bunu kimse onaylamamıştı zaten:Tarım Devrimi bir tuzaktı.
Sayfa 95
288 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Çıplak Maymun, zoolog Desmond Morris'in HOMO SAPİENS yerine kullandığı ifadedir. EVRİM UYARISI!!!!! Kitapta yazılanların temelinde -elbette ki ve ço..ook doğal olarak- evrim var. -Evrimi sadece küçüklük fotoğrafıyla günümüz fotoğrafını kolaj yaparken "evrime kafa atmışım yaaa sndndn" derken kullanıyorsanız okumadan önce hemen yeni
Çıplak Maymun
Çıplak MaymunDesmond Morris · İnkılap Kitabevi · 2009239 okunma
Reklam
456 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Kitap, yarının kısa bir tarihi adıyla sunulduğu için, beklentim son bölüme kadar okuduklarımla karşılanamadı çünkü gelecek öngörülerini anlatabilmek için uzun uzun 19. YY ve 20. YY lardaki akımlardan ve dinlerden bahsetmek istemiş yazar. Bu bölümlerde hep anlama konusunda sıkıntı yaşadığım -veya ilgi alanımda olmadığı için olabilir- "izm" leri ve birbirleriyle bağlantılarını anlatıyor. Liberalizm, Sosyalizm, Hümanizm gibi akımların hangi nedenlerden doğduğunu, tarih sahnesinde birinin tam da yok olmak üzereyken kontrolü ele geçirip diğerine üstün gelmesi anlatılmış. Tabi bunları anlatırken, hepsi bir inanç sistemi gözüyle ele alındığı için hristiyanlık, müslümanlık ..vs gibi dinlerle birlikte hepsini "dinler" diye tanımlamış tüm kitap boyunca ve birbirleriyle ve toplumsal ve ekonomik güdülerle ilişkilerini işlemiş. Son bölüme geldiğinde gerçek "yarının kısa bir tarihi" anlatılırken de öncesinde uzun uzun anlattığı konularla çok güzel bağlamış. Gelelim yarın ne olacak tarihimiz kısmına. Gidişattaki teknolojik gelişmelerle tekno-hümanizm'den ve biyoteknoloji'den bahsetmiş. Homo-Sapiens'in yapısı gereği aslında algoritmalardan oluştuğu varsayılarak, bu algoritmaları, sapiens'ten daha az hata ile işleyen programlarda oluşturmak gelecekte Homo-Sapiens'ın yok olmasını mı getirecek veya iot (internet of things) eşyanın interneti diye adlandırılan ve şu anda bile bilişim şirketlerinde çalışmaları süren bu konuda ilerlemeler gelecek 50-80 yıl içerisinde homo-sapienslere veya homo-deus'lara ihtiyacı sıfırlayacak mı? Merak edenler mutlaka okusun.
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
Homo Deus: Yarının Kısa Bir TarihiYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201712,1bin okunma
Paha
Bugün D&R a girdim girmez olaydım hangi kitaba elimi atsam en az 30 lira üzüntüden kahroldum yemin ederim. Okunacaklar listemde olan hiçbir kitabı alamadan geri çıktım. Nedir bu böyle ya. Ne yani bunun sebebi. Bir Sapiens alayım dedim 34 lira. Yazık günah
432 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.