“ALBAYA MEKTUP YOK” yaklaşık 80 sayfadan oluşan kısa bir öykü. Sayfa sayısı az görünse de konusu ve hissettirdiği gerçeklikle etkileyici. Yaşanan iç savaş sonrasında Albay emekli hakına kavuşmak için önce mücadele eder. Sonunda aylık almak için sıraya girmeye hak kazanır. Yokluk,sefalet içinde, astım hastası eşiyle derme çatma bir evde gelecek olan aylığı bekler. Bu umutla her cuma posta teknesinin ve postacının yolunu gözler. Ama her seferinde postacının “Albaya mektup yok” sesi duyulur. Bu durum 15 yıldır sürmektedir. Albayın oğlu Agustin öldürülmüştür. Ondan geriye bir horoz kalır. Albay ve eşi oğullarından bir hatıra diye horoza kıyamazlar. Önce onu doyurmaya çalışırlar. Ama elde avuçta ne varsa tükenir. Ellerinde horoz,duvarda eski bir saat ve resimden başka bir şey kalmaz.Albay, eşinin her serzenişini emekli aylığının geleceği umuduyla bastırmaya çalışır. Ama o aylığı beklerken ölen bir yığın insan vardır. Albayın eşinin ona başka yönlü bir eleştirisi daha vardır. Ona göre Albay savaşta bedel ödemiştir ama uğruna bedel ödedikleri keyif içindedirler. Albay başkaları tok kalsın diye açtır. Tabi ki Albay bunu kabullenmek istemez. Sonuçta yiyecek bir lokma kalmamıştır. Ama Albay aylığın geleceğini hala umut etmektedir.
Ne de olsa umut fakirin ekmeğidir…