Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hatice kuru

Herşeyin özeti
Hayallerimizle ilgili gerçek, yıllar içinde onlara yaklaştıkça netleşir gözümüzde. O hayallere ulaşmak için hayatımızı ipotek ederiz. Yıllar geçer. Hayallerimiz gencligimizdeki gibi kalmaya devam eder. Sonunda onları gerçekleştiririz ve anlarız ki o hayalleri aşmışız. Anlarız ki o hayaller gençlik yıllarında gerçekleşmesi gereken hayallermiş. Onlara ulaşmak için yıllarca didinmeye değmezmiş.
Reklam
Trajediler hafızamızın duvarlarında derin izler bırakıyor, mutluluksa ışıl ışıl resimler çiziyor. Zaman duvarlarda yağan yağmur gibi, renkleri siliyor ama izleri olduğu yerde bırakıyor.
Mazeretler ikna edici ama aklınızı ve kalbinizi aynı anda ikna etmeye çalıştığınızda biri söylediklerinize inanmıyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.. Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri fazla, ama çıkacak yeri yoktur! Büyük küçük hep göçüp gidiyor! Giden geri gelmiyor! Kat'i bildim ki herkese olan, size ve bana da olacaktır. " Kuss b. Saide
"şu dünyanın dışı zahiri gaflet, içi ve batını ibrettir..."
Reklam
-Haklisin, Arthur, bak bu konuda haklisin işte! Kindar ve uysal, irzina geçilmiş, soyulmuş, bağırsakları desilmis ve hala gerzek, doğru, yoktu onların bizden aşağı kalır tarafları! Tam üstüne bastın! Değişen bir şey yok! Ne çoraplarımız, ne efendilerimiz, ne de kanaatlerimiz, ya da hepsi o kadar geç degisiyor ki, iş işten geçmiş oluyor. Sadık doğduk biz, sadakatten de geberip gidiyoruz! Bedava asker, herkes için kahraman ve konuşan maymunlar, aci çeken sözcükler, Sefalet Tanrisi nın gozdeleriyiz biz. Efendimiz O dur bizim! Uslu durmazsak, sıkıverir.. Parmakları boynumuza kenetlidir, daima konusmayi zorlastirir bu, yemek yiyebilmek istiyorsak bayagi dikkatli olmaliyiz... Bir hic uğruna da boğuverir adami.. Buna yasamak mi diyorsun..
Hatıralar mutlu bir hayatın hatıraları olursa güzeldir; insana güç kapanmış yaraları hatirlatinca acı şeylerdir.
Sayfa 549Kitabı okudu
... Oblomov'la bulacağı uyuşuk mutluluğun yanında Stolts'la sevinçler ve acılarla dolu bir hayatın geniş ülkesinde bulabileceği hareketli mutluluk onu gittikçe daha fazla çekiyordu.
Sayfa 518Kitabı okudu
... Hayır, ölmem, dedi. Ben artık anladım ki sende sevdiğim, sende bulmak istediğim şey, Stolts'un bana gösterdiği, onunla birlikte kurduğumuz şeydi. Olan bir Oblomov'u değil, olacak bir Oblomov'u sevdim. Sen iyisin, dürüst bir insansın Ilya. Duygulusun. Ama bir kumru gibi. Başını kanadının altına sokuyor ve öylece kalıyorsun. Bütün hayatını tavan arasında ötmekle geçirebilirsin. Ama ben öyle değilim. Bu kadarı bana yetmez. Ben başka şeyler istiyorum. Ama nedir bu şeyler bilmiyorum. Sense bana neyi aradığımı söyleyemezsin. İstediğim şefkat değil ki benim... Onu herkes verebilir.
Sayfa 465 - Is bankasiKitabı okudu
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmis, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
tartışmalar, ne konuda olursa olsun, bana zaman kaybı gibi görünmüştür her zaman.
bazen, söylenecek çok az söz olması kadar, söylenecek çok fazla söz olması da insanın dilini bağlar.
eğer seni içeride tutanın ne olduğunu keşfedemezsen, dışarı çıkma isteğin çok geçmeden netliğini yitirir ve zayıflar.
biribirinden kopuk beş parmaktan bir el olmaz.
Akıllı olduğu halde yenilgi içinde ölen kişinin dramı gerçekten büyüktür.
Sayfa 120Kitabı okudu
Montesquieu
Birçok insanın yarı çıplak gezmesinin nedeni, başka birçok insanın, yalnızca bir kişiyi giydirmek için uğraşmasından ileri gelir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Çin Atasözü
Eğer bir insan tembel yaşarsa, başka bir insan açlıktan ölür..
Sayfa 103Kitabı okudu
... çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan portakal, elma kabukları, üzüm salkımları toplayıp bunları yiyorlardı. yeşil erik çekirdeklerini kırıyorlardı dişlerinin arasından, içinden çıkanı yemek için. sonra fasülye tanesi iriliğinde ekmek kırıntıları, pislikten simsiyah olmuş elma koçanları ki, insan kırk yıl düşünse bunun elma koçanları olduğu aklına getiremezdi; bunları atıyorlardı ağızlarına. evet bu iki adam yerden topladıkları bu pislikleri ağızlarına atıyor, çiğniyor ve yutuyordu. ve bu, Tanrı'nın 1902 yılının 20 Ağustos'unda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın en büyük, en zengin ve en güçlü imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.
... yaşamımda ilk kez kalabalık korkusunun ne demek olduğunu iliklerime kadar hissedip tattım. deniz korkusu gibi bir şeydi bu. o yoksul ve perişan kalabalık, birbirini kesen sokaklar, birbirinin üzerine binen ara yollar, kavşaklar sanki açık ve pis kokulu bir denizin dalgalarıydı ve dalgalar beni her an yutmak için ufacık fırsat bekliyordu.
Marcus Aurelius
'yıldızların yer değiştirdiğini görmek mi istiyorsun, onlarla birlikte dönmen gerek..'
Sayfa 262Kitabı okudu
insanlar canavardır
' insan canavardır!' diye bağırdı ve sopasını taşlara vurdu. 'büyük canavar! zatın bunu bilmiyor. bütün işlerin yolunda gitmiş, ama bir de bana sor. canavar diyorum sana! ona kötülük mü ettin? senden çekinir ve titrer. iyilik mi yaptın? gözleri oynar... arada ki uzaklığı koru patron! insanlara umut verme. hepimizin eşit olduğumuzu, hepimizin eşit haklara sahip bulunduğumuzu söyleme; çünkü hemen senin hakkını çiğner, elinden ekmeğini kapar, açlıktan gebermeye bırakırlar seni. ben senin iyiliğini isterim. aradaki uzaklığı koru patron!'
Sayfa 74 - can yayınlarıKitabı okudu
... Unutma ki sözcükler her kulakta ayrı anlam kazanır..
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Çalışmak, o karmakarışık kafayı düzene sokuyordu bir bakıma.
'böyle gitmez bu.' Bu sözlerin uyandırdığı umut, yüreğini ısıttı biran için. Çocuğun elleri isteksiz ama çabuk çabuk hareket etmeye, kitapları daha çabuk ayırmaya başladı. Zamanın nice yavaş geçtiğini farketmiyordu artık.
... İbn Haldun ne kadar haklıymış diye düşündüm, coğrafya kaderdir derken ne kadar haklıymış.
Sayfa 121 - dkKitabı okudu
her neyse işte, saçlarımda tıkır tıkır buzlarla, zatürreeye yakalanıp öleceğim diye üzülüp duruyordum. anneme babama felaket acıdım. özellikle anneme, çünkü kardeşim allie'nin üzüntüsünden hala kurtulamamıştı. onu gözümün önüne getirip durdum; elbiselerimi, spor malzemelerimi ne yapacağını bilemeyecekti. işin tek iyi yanı, annem bizim phoebe'yi lanet cenaze törenine getirmezdi, daha küçük olduğu için. işin tek iyi yanı buydu. sonra milletin beni mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış durumda. vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? yani..
Sayfa 147 - ykyKitabı okudu
Kabı değişenin kalbi de değişir derler, bizim de kalbimiz güzelleşmeye başladı bu muhabbetle birlikte. İnsanın dışı içe, içi dışa teşekkül edermiş. İnsan içini değiştirmeye önce davranışlarını değiştirmekle başlamalı. Bir insan boşa vakit harcadıklarından, boşa konuşmalarından, boşa yediklerinden kurtulduğunda davranışları, yani dışı değişecektir. Dışı değiştikçe de içi değişecektir.