Sanşiro romanı ile sınırlı olmayıp, Soseki’nin hayatına, külliyatına ve fikriyatına dair pek çok mevzuyu kapsayacak şekilde yazarın romanlarında da umumiyetle odak noktası olan Doğu-Batı düalitesinin perspektifiyle değerlendirilip öyle ele
Çok sevdiğim, okurluğuna güvendiğim, kısmen milliyetçi bir kişiliğe sahip bir öğretmenimin "Müslümanım, Türkçü'yüm lakin kendimi bir Yunan'ın satırlarında buldum." dediği Nikos Kazancakis ile 21 yaşımda tanışmış olmam, kendime yaptığım birçok kötülükten belki de en önde olanıdır. Şu ana kadar neden Kazancakis'i okumadım bilmiyorum lakin
"İntihar, insanın kendi varoluşu üzerine söyleyebildiği son sözüdür." K. Marx
Yusuf Atılgan okurken zorlanırım, Aylak Adam gibi bu eseri de beni çok zorladı ancak değinilen konular ve bireyin topluma karşı yaşadığı uyumsuzluk, ana karakterin derin yalnızlığı beni kitaba devam etmeye ikna etti. Yusuf Atılgan, eseri bilinç akışı
"Judith, çok güzel, cinsel bir vaka. Çok güçlü bir kadın gaddar bir erkeğe meydan okuyor ve kişiliğinin bir parçası olarak aşağılanan dişiliğini kullanarak intikam alıyor." -
Sigmund Freud
1. Friedrich Hebbel Kimdir?
1813-1863 yılları arasında yaşayan
Christian Friedrich Hebbel, Alman asıllı bir oyun yazarıdır. Şair kimliğine de sahip olan Hebbel’in oyunları,
“Aynıdır acıları yaşamakla onları beklemek.” -Koro (sayfa 37)
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca Trakhisli Kadınlar incelemesinden ibaret değildir. Sophokles'in yaşamı, eserleri, hayatı, düşünce dünyası ve edebiyat dünyasına katkıları gibi pek çok konunun yanı sıra, eserin yazıldığı dönem, anlatılan öykünün bilinmeyen detayları, karakterlerin
Hayat kimine göre şakaya gelmez,kimi de bir oyun olarak görür hayatı.İsmet Özel der ki;benim elbet bir bildiğim var;”Hayat saçma sapandır” Oscar Wilde ise “hayat bir sahnedir,roller kötü dağıtılmış” diyerek özetler.Profesör john Nash ise barda bir kadını tavlamaya çalışırken mevcut durumu bir oyun olarak görür ve herkesin güzel kadına yöneldiğini
Aliya İzzetbegoviç tek cümleyle Bosna’yı Bosna yapan kişidir, Aliya' sız Bosna, İslam’sız da Aliya düşünülemez. Bunlar bir bütün halinde Aliya İzzetbegoviç’in şahsında birleşmiştir.
Aliya İzzetbegoviç batı İslamı'nın soluğu olmaya aday bilge bir kişiliktir...
*Aliya'nın “ Doğu ve Batı Arasında islâm ” kitabı dünya kültür ve
“Hayat kısa..Kuşlar uçuyor, Zorba yaşıyor...”
Çok sevdiğim, okurluğuna güvendiğim, kısmen bir kişiliğe sahip bir öğretmenin “Müslümanım, Türkçü’ yüm lakin kendimi bir Yunan’nın satırlarında buldum.” dediği
Nikos Kazancakis ile geç tanışmış olmam, kendime yaptığım okurluğuma yaptığım kötülüklerden biri..Şu ana kadar neden “Kazancskis’i okumadım
Oblomov tipinden hareketle doğan Oblomovluk, Oblomov’un hayatıyla ilgilidir. Romanda da geçen bir şeydir. Oblomovluk Türk Edebiyatı’nda birçok eseri etkiler: Tutunamayanlar, Aylak Adam gibi… Oblomov aslında tutunamayan birisidir.
Oblomov romanında İlya İlyiç Oblomov’un yaşadığı temel süreç Eski Rusya’nın insanı olması, henüz burjuva sisteminde
𝓐𝓡𝓨𝓐
"Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim, gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda seninle."
- Oğuz Atay
Ne kadar zamanımız kaldı bilmiyoruz ve hâlâ birbirimize geç kalmak için oyalanıyoruz. Korkak kalplerimizi
”Ne güç şey komünist olmak.”
Ne güç şey insan olmak...
.
••1940 sonrası TKP tarihine eleştirel bir bakış...
.
”Tıpkı doğum gibi
Ölüm de tek kişiliktir.
Aslında yaşam da öyledir
İnsanlığın milyonlarca yıl öncesine kadar dayanan en ilkel hikâyesi…
Daha önce hiç ‘’Taş Devri Edebiyatı’’ diye bir şey duydunuz?...
Jack London, edebiyatta çığır açtığı bu romanı, Prehistorya Edebiyatının (Taş Devri Edebiyatı) ilk kurucu metinlerinden sayılır. Jack London demek, romanı omuzlarından tutup tüm kuvvetiyle sarstıktan sonra
Hayat aslında tek kişiliktir. İnsan iki kişi olmak için sever, üç kişi olmak için sevişir. Yaşamak sonunda öldürür insanı ama insan; öleceğine inandığı halde yaşamaya devam eder.
Hayat aslında tek kişiliktir. İnsan iki kişi olmak için sever, üç kişi olmak için sevişir. Yaşamak sonunda öldürür insanı ama, insan; öleceğine inandığı halde yaşamaya devam eder.
Yüzlerce yıl boyunca Hristiyan kilisesi, insanın doğumuyla günahkâr bir varlık olarak hayat bulduğunu söylemiştir. Tanrının emirlerine karşı gelip bilgelik ağacının meyvesini yiyerek insanoğlu kendini lekelemiş, kaderini sonsuza dek değiştirmiştir. Peki, bu görüşten hareketle insan gerçekten “lekeli”, kusurlu bir varlık mıdır? Herkesin içinde