Öncelikle kitapta çok fazla karakter var ve isimleri karıştırmamak için ciddi bir çaba harcadım.İsimlere kitabın ilk 80-90 sayfasında yoğunluk verilmiş.Mümkün olduğunca ara vermeden okumaya çalıştım, çünkü her ara verdiğimde biraz geriden alarak okumak zorunda kaldım.Ama uzun soluklu bir klasik okuyorsanız bu durum kaçınılmazdır.
Ana karakterimiz Prens Mışkin dürüst olan ve yalan söylemeyi beceremeyen saflıkta birisi olduğu için toplumda 'Budala' olarak adlandırılmış.Ancak Prensin insanlar üzerinde farkli bir etkisi de yok değil, konuşmaya başladığı zaman insanlar saatlerce dinlemek istiyorlar.Bir şekilde herkesi etkisi altına alabiliyor.Prensin görüşleri, yorumları herkesi etkiliyor ve kopamıyorlar aslında.Mışkin'in insanları kolaylıkla tanıyan,çözen ve psikolojik analiz yapan bir yönü var.Dolayısıyla toplum içinde de farklı bir yer edinmiş kendisine.İnsanlar onu budala olarak görse de o zeki olduğunu zamanla hiçte acele etmeden sakin sakin ispatlıyor.Ayrıca Prensin sara hastası olması da Dostoyevski'nin kendi hayatından bir şeyler kattığını gösteriyor.
Unutmadan kitabın başlarında köylü kızı Mari'nin hikayesi anlatılıyor.Mari beni kitapta en çok etkileyen isim oldu.Onun o kimsesizliğini,çaresizliğini,hayat tutunma çabasını sayfalarca okuyabilirdim.Ama kitabın içinde kısa bir hikayeydi.Ölümüne çok üzüldüm.İnsanlar ne kadar acımasız ve zalim.Mari'yi okurken etrafındaki insanların tavır ve davranışlarına çok sinirlendim.Tabi bu hikayede de Prens Mışkin'in Mari'ye yaptığı iyiliklerle karakterine değinilmiş.
Budala benim mest olduğum bir kitap oldu.Umarım okuyan herkes keyif alarak okur.