Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkes kendi tiyatrosunun diktatörü
(...) biz hep hayatın anlamsızlığına çıkan düşüncelerden kaçarız, çünkü hep hayatın anlamı olduğuna inanmak isteriz, hayatın anlamsızlığına kanaat getirdiğimizde bile anlamsızlığı bir anlama çeviririz, (...)
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
“Bilgelik şurada gizli: İyi uyumak için uyanık olmak. Yaşamda anlam olmasaydı ve ben anlamsızlığı seçmek zorunda kalsaydım, seçeceğim anlamsızlıkların içinde en iyisi bu olurdu.”
Nietzsche
“Bilgelik şurada gizli: iyi uyumak için uyanık olmak. Yaşamda anlam olmasaydı ve ben anlamsızlığı seçmek zorunda kaldım seçeceğim anlamsızlıkların içinde en iyisi bu olurdu.”
Hayatın anlamsızlığı, benliğin kırılganlığı, akıl ile delilik arasındaki sınırın belirsizliği, çağdaş insanın umutsuzluğu, insanlar arasındaki iletişimin yokluğu... Beckett'e bütün bunları "söyletmek" kolaydır. Bir bakıma, bütün bunları söylüyordur da. Ama sadece bütün bunları söyleseydi, Beckett olmazdı.
Yaşamın anlamsızlığı üzerine
Şüphem şöyleydi: Ben, yani benim aklım, hayatın anlamsız olduğunu kabul etti. Eğer akıldan üstün bir şey yoksa (ki yok, olduğunu kimse kanıtlayamaz), bu durumda benim için yaşamın yaratıcısı akıldır. Akıl var olmamış olsaydı, benim için yaşam diye bir şey olmayacaktı. O halde yaşamın var edicisi akılken, akıl nasıl olur da yaşamı geri çevirebilir? Ya da başka bir şekilde söyleyecek olursak: yaşam olmasaydı, aklım olmayacaktı, bu yüzden akıl yaşamın oğludur. Yaşam her şeydir. Akıl onun meyvesidir, ne var ki akıl yaşamın kendisini reddetmektedir! Bu noktada bir şeylerin yanlış olduğunu hissettim.
Sayfa 49
Reklam
İşte gençliğin birincil vazifesi: Beklenmedik olanla karşılaşmak ve böylece, tüm o uyanıklara rağmen, "hayatın anlamsızlığı, işe yaramazlığı" tezinin sıkıcı ve yanlış olduğuna kendini inandırmak.
MODERNİZMDE HAYATIN MANASI YOK
Modernite sürekli ARAÇ ZENGİNLİĞİ üretiyor. Bu da; AMAÇ FAKİRLİĞİ doğuruyor. (Amacı zenginleştiremiyor, çünkü modernizm merkezden çevreye savrulmuş.) Teferruata daldıkça, hedefi kaybediyoruz. Guenon: 'Bu durum, çoklukta (kesrette) boğulmadır, diyor. Modern bilim çok genç, çok özelleşmiş, çok dar alanlara dalmış. Bu yüzden hayatın önemli yönlerine hiç değinmiyor. Mesela: Hayatın anlamı, mutlak güzel, mutlak iyi ve doğru nedir gibi soruların cevabını bugün modern yöntemlerle anlamak mümkün değildir. Bilim çok kısır. ABD'de sosyal canlılığın kuvvetle yaşadığı üniversitelerdeki intihar çokluğu; hep 'Hayatın anlamsızlığı üzerine dayanıyor."
Sayfa 105Kitabı okudu
Benim için hayatın başlıca anlamsızlığı bunda yatıyordu: Niçin sonradan unutacağımız bunca deneyim mevcuttu?
İnsanın şimdiyle kurduğu ilişki, içinde eksikler barındırır. İnsan aslında şimdiki halinden daha fazlasıdır ama bunu fark etmesi zaman alır. Geçmişle kurulan ilişki insanın ruhuyla özdeş, sağlıklı bir ilişkidir. Geçmişe takılıp kalmanın anlamsızlığı üzerine o kadar söz söylenirken, geçmişe bakıp ne olmadığını gören ve bugüne ulaşabilmiş halinden memnun olan, gelecekte çok daha iyisi olabileceği gerçeğini, kendi geçmişinden hareketle idrak eden insan üzerine pek kelam edilmemiştir. Geçmişe saplanıp kalmaktan, bütün benliği geçmişte bırakıp bugünün ortasında bir kum torbası gibi yığılıp kalmaktan söz etmiyorum. Kastettiğim, geçmişi tümüyle reddedip bugünü hayatın tek amacı haline getirmenin yaratacağı boşluk, o eksiklik duygusu. Anı yaşamak, geçmişten bu ana kadar uzanan köprüler yıkılmadıkça, o köprülerin diğer tarafına ara sıra da olsa dönüp bakıldıkça daha da anlamlanıyor çünkü. Boşluğu doldurmanın, eksiği tamamlamanın en kolay yolu bu. Geçmişi inkâr etmek, eksileni bir daha asla tamamlayamamak anlamına da gelir. İnsan kendi kendinin laboratuvarıdır. Çıkaracağı her dersin, alacağı her kararın sağlaması kendi geçmişinde, kendi yüreğinde yumaktadır. Geçmişten bugüne uzanan her yaşanmışlık, yarına uzanan yolda yürümeyi daha da kolaylaştırır.
Reklam
“Bilgelik şurada gizli: İyi uyumak için uyanık olmak. Yaşamda anlam olmasaydı ve ben anlamsızlığı seçmek zorunda kalsaydım, seçeceğim anlamsızlıkların içinde en iyisi bu olurdu.”
Sizif masalı'nın ana teması:İntihar. Kavramın imtiyazlı bir yeri var.Yazarın düşüncesi oradan fışkırıyor.Camus, intiharı incelemekten çok bir cevabı değerlendiriyor.Hayatın anlamı nedir sualine verilen cevap.Düzeyde kalan izahlara iltifat etmiyor Camus. Yargısı şu: Hayat,abestir.Niçin katlanıyoruz?Alışkanlıktan. “Canına kıymak demek,bu alışkanlığın ne kadar abes olduğunu,yaşamak için hiç bir ciddî sebep bulunmadığını,her Allah'ın günü didinmenin çılgınlığını ve ıstırabın faydasızlığını anladım demektir”.Kısaca,canına kıymak,hayatın yaşamağa değmediğini kabul etmektir.Camus,bir müntehir(intihar eden) adayı olarak, gündelik hayatın boşluğunu derinden derine duyar.Ama can tatlı.Hayatın anlamı olmasa da,yaşamalı.Bu çelişkiden doğuyor Camus'un cevabı ve kahramanlığını vurguluyor.Hayatın anlamsızlığını uzun uzadıya anlatır Camus. Hem gönlümüzle hem kafamızla duyarız bu anlamsızlığı.Düşüncenin de, eylemin de eşiğinde abes var.Belki karışık,belki müphem.Ama kesin bir duygu.Uzak,ama mevcud.
Sayfa 43
Freud'a göre, bastırma olgusunun en önemli öğesi, cinsel eğilimlerdir. Oysa günümüzde bastırma olayı, daha geniş alanlarayayılmış durumdadır. Bunlar arasında en belli başlı olanlar da; akıldışı tutkular, yalnızlığın acısı, hayatın anlamsızlığı ile sevgi ve üreticiliğe olan özlemdir.
Sayfa 45 - Arıtan YayınlarıKitabı okudu
Hayatın anlamsızlığı karşısında yapılabilecek en anlamlı hareket onu imha etmekti...
Sayfa 5 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
265 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.