On dokuzuncu yüzyılın ortalarında kağıt biraz ucuzlayıp çocuklarda okuryazarlık oranları hızla yükselince, çocuk edebiyatı da çocukların gerçekten ne istediğini dikkate almaya başladı. Peri masallarının insanı içine çeken açlığı dizginlerinden boşalıp, geliştirilen yeni matbaalarla bir araya gelince çocuk romanlarının önü açıldı. Çocuklar için
Bugün hâlâ bir şeyin hem ne olduğuna hem de nasıl öyle olduğuna hayret etmekten bahsediyoruz. Filozof ve dinbilimci Albertus Magnus'a atfedilen 13. yüzyılda yazılmış bir metinde tiği gibi, bilgenin hedefi "hayreti gidermek"tir.
17. yüzyılın ikinci yarısının bir noktasında hayret duygusu gerçekten giderilmeye başladı. Aydınlanma Çağı'nın yeni kültürel atmosferinde doğa filozofları garipliklerdense düzeni vurgulamaya başladılar, mucizeler ve benzeri olağanüstü durumlar karşısında büyülenip huşu içinde kalmak yerine yaptıkları deneylerle değişmeyen kanunlar bulmaya çalıştılar. Bu sadece felsefi yaklaşımda yaşanan bir değişim değildi. Önceki yüzyılın modasına göre doldurulmuş timsahların ve devekuşu yumurtalarının yerleştirildiği evler 18. yüzyıl başlarında yerini geniş alan, Işık ve düzen arzusuna bıraktı; böylece eski kârlı olağanüstü nesne ticareti yok olup gitti.
Sonraki yüzyıllarda pek çok kişi hayret duygusuna, bir zamanlar sahip olduğu kültürel otoriteyi geri kazandırmaya çalıştı. Hem 18. yüzyılın sonundaki Romantik şairler hem de 20. yüzyıldaki hippiler kaybolan gökkuşaklarının yasını tuttular ve gerek duyulduğunda kimyasallarla önceki nesillerin kolayca yaşadığı huşu ve büyülenme hislerinin peşinde koştular (ayrıca bkz. YALNIZLIK).
Başarılı olamayacaklardı. Bugün merak, eğitimli elit kesimin uygun duygusal yaklaşımı olarak hayretin tamamen önüne geçti.
Giriş
Yazımızda, felsefi etkinliğin doğaya dair sorulardan insanı değerlere dair değişimine değindik ve felsefe sözlüğünün dil açısından kökenine felsefe tarihçilerinin dönemlere ayırmasına, fizik ve kimya gibi bilimler de olan tanımı felsefede yapmanın zorluğu üzerinde durduk ve son olarak kısaca Felsefi düşüncenin özelliklerine
~•~
— Sadece hayret etmekteyiz! İçinde yaşadığımız çağın temsilcileri biz miyiz, onlar mı?.
Onlardan öğrendiğimiz çağı, şimdi onların mı inkâr ettiğine şahit olacağız? Yoksa Batı fikir âlemi bizi yarı yolda bırakıp başka bir istikamete mi sapacak?..
Naci bu cevaba güldü:
— Ne tuhaf, diye mırıldandı!; şimdi de Doğunun bu müflis kafaları Batının kendilerine ihanet ettiği, önce kendine inandırıp sonra kendinden caydığı iddiasına kadar gidebilirler.
Farkında değiller ki, çağ, işte efendilerinin yaşadığı, bu, kendi kendilerine yetemez hâle gelmenin buhranlı demidir.
Çağ budur; ve burada çağdan bahsedenler, karaya vurup kokan balıklar misali baştan başa çağ dışıdır. Denizin kumsala attığı kokmuş palamutlar...
~•~
Bu çizgi romanı almamdaki en büyük etken kapaktaki sol işâret parmağına bir kelebek konmuş olan askerî kıyâfetli maymun. Ancak ondan daha önemlisi sulu boya ve guaj melezi gibi görünen tatlı çizimler. Hani şu çizgi roman alırken çok da heveskaçırana mâruz kalmadan kabaca sayfaları çevirdiğinizde içinizi ısıtan çocuksul çizimlerden bahsediyorum.
Bunların nasıl devlet kurduklarına hayret ediyordun. Bunlar işte böyle devlet olurlar. Kılıçları ve töreleri var. İkisi birbirinin dayanağıdır. Bir eğri iş, adamın boynunu kılıca götürür. Kılıç töreyi yerine getirir. Töreyi yerine getiren adam da devlet yüceltir. İster Çağrı'nın olsun ister başkasının. Sarayı da olmasa, toprağı da olmasa, emin ol ki; orada bir devlet yükselmiştir.
Zengin bile olsalar sıradan insanlar
için sanat üretimi daha önce hiçbir
zaman bu boyutta bir olgu olmamıştı
ve zamanla Avrupa'da bir moda
haline geldi. Amsterdam'ı ziyaret
eden bir İngiliz'in yazdıklarında,
dükkanlarda ya da sıradan evlerde
gördüğü resimlerin güzelliği ve tablo
sahibi hamilerin sanatçılarından
dolayı duydukları gurur karşısında
düştüğü hayret görülür.
Zaman geçti ve dünya değişti; Yedi Vaaz bir zamanlardaki katibi için bir hayret ve merak nesnesi olarak kalmayı sürdürdü. On üç yıl sonra uzak California'da, ölüler bir kez daha hararetli hayranına "geri döndü". Kudüs'ten değil, Zürih'ten geliyorlardı ve Rascher Verlag yayınevi tarafından Erinnerungen Traume Ge danken von
İnişler çıkışlar, ileri gitmeler geri kalmalar ,
Hayatın dalgalanması sünnetullah gereği , özdeşleş !
Dost olursan dışarı çıkabilirsin ,
Yapılması gereken Allah’ a güvenmek !
Tek hastalık ise nefsine tutunmak !
Tutunma !
Bu asır tutunmayanların asrı,
Gör ama görme,
Bil ama bilme !
İlim çağı bitti , çağ İrfan çağı,
Şeriat- ( İslam hukukuna taabi
“Arabî çağı çaldılar bizden
nebî’nin evinden fâtımatu’z-zehrâ’yı çaldılar
ey salâhaddîn, kur’an’ın ilk nüshasını sattılar
ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar
ey salâhaddin, seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.
şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar hâlid’i
cenevre’ye elçi olarak atadılar
siyah fötr şapka giyiyor artık o
sigara tüttürüyor, havyar yiyor fransızca homurdanıyor
avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu kureyşli komutanı
kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!”
_Agarta, tanrısal üstün ırk Aryanların yaşadığı iddia edilen yer altı imparatorluğudur. Başkenti ise Şambala’dır. Agarta iyiliği, Şambala kötülüğü temsil eder. Dünyada yaşanan tüm olayların Agarta-Şambala mücadelesinden ibaret olduğu iddia edilir. Agarta, teozofik ve ezoterik kaynaklara göre önceki devrenin sonlarına doğru Mu ve Atlantis' ten
_İnsanın varlığı sırlarla kuşatılmıştır. Bizim dar bilgimiz ve tecrübemiz sınırsız denizlerde bir küçük adadır sadece.
_Birçok gerçek vardır ki insanın, kendi başından geçip de kafasına dank etmedikçe, bunların tam manalarını anlaması olanaksızdır.
_Bilgelik, aklın yolundan ayrılmayan, yeniliğe açık ve her türlü farklı bakış açılarına karşı
Ya özcülük olarak gördüğümüz şeye savaş açarak bir tarım çağı dinine direniriz ya da ezelî bir kaostan ortaya çıkmış kendini yaratan varlıkların mucizesine hayret ederek tarım çağı dinini yüceltiriz.
Sayfa 34 - Profil Kitap 1. Baskı — PDFKitabı okudu