Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç en ulu davaları savunmuş adamların yüzlerine ya da resimlerine baktınız mı ?İnsana daima sevinçli ya da ne bileyim gönülleri rahat görünmeleri gerek gibi gelir. Hayır her zaman öyle hüzünlü bir halleri vardır ki...
Bir yazısında bakın ne diyor Camus: "Ne olursa olsun, her şeyin anlamsız olduğu, her şeyden umut kesmek gerektiği düşüncesiyle nasıl kalır insan?.. Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz. Dünyanın hiçbir anlamı yoktur demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak olur. Ama, yaşamak ve örneğin, yiyip içmek kendiliğinden bir değer yargısıdır. Ölmeye yanaşmadığı sürece, insan yaşamayı seçiyor demektir. O zaman da, görece de olsa, yaşamaya bir değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa, bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu, hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana, ağaç anlam kazanır, sevgi doğar. Umutsuz edebiyat sözü birbirini tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır.”
Reklam
Çocuğum, tembellik ederek en zahmetli yolu seçiyorsun. Aylık olduğunu söylüyorsun! Çalışmaya hazır ol. Çok tehlikeli bir makine vardır, onu hiç gördün mü? Hadde makinesi denir ona çok sinsi ve acımasız olduğu için dikkat etmek gerekir; giysinin kolundan yakaladımı tüm bedenin içine çeker. Bu makine Aylaklıktır. Zamanın varken bir karar ver ve
Sayfa 225Kitabı okudu
Onlar geleceği soruyorlar ve İsa'yı işte bu şekilde kaçırırsın. Bir İsa'ya geleceği sorma çünkü bir İsa için gelecek yoktur; tüm sonsuzluk onun için şimdiki zamandadır. Ve bir İsa icin hiç umut yoktur çünkü umut bir rüyadır. İsa için sadece gerçeklik vardır, umut değil. Umut bir aldanıştır, umut sarhoş edicidir; gözlerine öyle bir
Sayfa 394 - Ganj yayıneviKitabı okudu
İhtiyardan tembel hırsıza muhteşem nutuk;
Çocuğum, tembellik ederek en zahmetli yolu seçiyorsun. Ah! Aylak olduğunu söylüyorsun! Çalışmaya hazır ol. Çok tehlikeli bir makine vardır, onu hiç gördün mü? Hadde makinesi denir ona. Çok sinsi ve acımasız olduğu için dikkat etmek gerekir; giysini kolundan yakaladı mı tüm bedenini içine çeker. Bu makine aylaklıktır. Zamanın varken bir karar ver
Sayfa 225 - Cilt IIKitabı okudu
_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir. _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. _Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar
Reklam
_Aşırı tutku, büyü’dür ve olayları istediği yönde değiştirebilir. Güçlü bir tutkuya kapılanlar, herkesi büyüsel olarak etkileyebilir. Ruh, şiddetle istediği her şeyi böyle üretir. Sinkronistik (Büyüsel) olayların, duygu patlamalarının etkisine bağlandığını açıkça gösterir. Hepimizde elektiriksel, manyetik güçler var. Karşılaştıklarımızın,
ÇÖLDE OLMAM İŞLERİ GERÇEKTEN BERBAT ETTİĞİM ANLAMINA MI GELİYOR?
Güzel soru! Çöl mevsimine girdiğimizde çoğumuzun şunu sorması gayet normaldir, “Neyi yanlış yaptım? Tanrı’yı nasıl bu kadar gücendirdim?” Aslında bu sorular çölün anlamını ya da amacını yanlış anlamaktan ileri gelir. Kutsal Kitap’ta ve tarih boyunca, insanlar çölün Tanrı’daki kaderlerine hazırlık zamanı olduğunu keşfettiler. Yani çöl, Tanrı’nın
“Görüyorsun işte Eva, umut etmek ilginç bir şey, evet çok tuhaf bir şey. İnsan bir sabah bir yola çıkabilir, o yolda sevdiği biriyle karşılaşmayı umut edebilir. Peki onunla karşılaşır mı? Hayır. Niye karşılaşmaz? Çünkü sevdiğinin o sabah işi vardır, belki oradan başka yerlerdedir… Dağlarda yaşlı ve kör bir Sami ile tanışmıştım. Elli sekiz yıldır hiçbir şey görmüyordu ve şimdi yetmişini geçmişti. Zaman ilerledikçe giderek daha iyi gördüğünün farkına varmıştı, sürekli ileri gidiyormuş gibi geliyordu ona. Bir terslik olmazsa birkaç yıla kadar güneşi seçebilecekti. Saçları beyazlamamıştı henüz ama gözleri bembeyazdı. İkimiz kulübesinde oturup tütün içerken kör olmadan önce gördüğü her şeyi anlattı. Sert ve sağlıklıydı, duygusuzdu, yorulmak nedir bilmiyordu ve umudu onu ayakta tutuyordu. Gideceğim zaman benimle geldi, çeşitli yönleri işaret etmeye başladı. ‘Güney şurada,’ dedi ‘kuzey şurada. Önce bu yönde gideceksin, dağda biraz aşağı indikten sonra şu yöne döneceksin,’ dedi. ‘Çok doğru,’ dedim. Bunun üzerine Sami keyifle gülerek konuştu. ‘Bak, ben elli yıl önce bunu bilmiyordum, demek ki şimdi o zamankinden daha iyi görüyorum ve sürekli daha iyiye gidiyorum.’ Ardından eğilip yeniden kerpiç evine girdi, yeryüzündeki yeri bu eski kerpiç evdi. Ateşin başına oturduğunda birkaç yıl sonra güneşi seçebileceği umuduyla doluydu… Eva, umut çok tuhaf bir şey. Örneğin ben şimdi sabah yolda karşılaşmadığım kişiyi unutmayı umut ediyorum.”
Sayfa 116 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ruhsal Armağanlar Ruhsal armağanlara gelince, kardeşlerim, bu konuda bilgisiz kalmanızı istemem. Biliyorsunuz, putperestken şöyle ya da böyle saptırılıp dilsiz putlara tapmaya yöneltilmiştiniz. Bunun için bilmenizi isterim ki: Tanrı'nın Ruhu aracılığıyla konuşan hiç kimse, “İsa'ya lanet olsun!” demez. Kutsal Ruh'un aracılığı
Sayfa 411 - Yeni Yaşam Yayınları
1.000 öğeden 891 ile 900 arasındakiler gösteriliyor.