Dünkü iletimden sonra birçok farklı hesaptan birçok kişi yazarak dolandırıcı olmadıklarına dair açıklamalarda bulundular. Tahmin edersiniz ki dolandırıcılıkla itham edilen hiç kimse “aaa teşekkür ederim, ben bir dolandırıcıyım ve beni enselediniz, bir daha olmaz” demez, yapacağı ilk şey itiraz etmek olur.
Kurguladıkları hikâyeler gerçek olsa dahi
Kendi küçük önderlerini yerleştirdiğin yerde, senin güçlerinin sömürülmesi yüz yıl öncesine göre daha keskin, yaşamına karşı saygısızlık daha acımasız ve senin yaşam haklarını kabul etmek yerine, salt hukuksuzluk hüküm sürüyor.
Yazar seçtiği karakterlerle alaturka ve alafranga yaşam tarzlarını kıyaslamamızı sağlıyor. Bu iki yaşam tarzını bir karakterde harmanlayarak toplum olarak iki uç arasında sıkılmışlığımızı ve denge arayışımızı ete kemiğe büründürüyor.Değişen ve değişirken içi boşalan şartlara inat inandığı değerlerden taviz vermeyen yüksek tahsilli Avrupa görmüş bir adamın iş arayışı, bocalayışları, gördükleri ve duydukları karşısında huzursuzlanan bacağı...Zamanda bir yolculuk, hüzün ve değişim...Yapılan en güzel yanlışlar... Geç kalınmış boğazda düğümlenen bir aşk... Bu kez Osmanlı dönemine ait mezar taşlarının, camilerinin, yapıların pek dikkat etmediğimiz estetik yönüne dikkat çekerek bu alandaki değişimi gözler önüne seriyor, modern şehirleşmeyi eleştiriyor. Ülkemizin yıllardır boğuştuğu sağ-sol çatışması, başörtüsü sorunu gibi siyasi sorunları irdeliyor. Değişim, yenilik, batılılaşma gibi kavramları sorgulatıyor. Tüketim alışkanlıklarımıza, ticaret anlayışımıza ve ekonomik temellerimize el atıyor.Ülke olarak kalkınmamızın önündeki engelleri şu şekilde sıralıyor:
1-Düzensizlik
2-Hukuksuzluk
3-Özgüven eksikliği
4-Hareket eksikliği
5-Dertsizlik
Kitap daha çok sonuncu tespitle ilgili. Memleket meseleleriyle okurunun huzurunu kaçırıp dertlendirmek istiyor adeta. Kitabın sonu ise isyan ahlakıyla harekete geçmenin bir örneğini sergiliyor. Değişen, yozlaşan, içi boşalan, özden uzak, yapay, çakma, suni ne varsa hepsine isyana davet ediyor.
İyi okumalar...Huzurunuz kaçar inşallah :)
Millet ve Tarih Şuuru kitabından bir alıntısını #189878518 okurken, aklıma alttaki yazı içeriği geldi, bu flatformu facebook veya twitter'a döndürmek doğru olmayabilir.
Ancak; Günümüzde olanlara bakıp olan haksızlıkları hukuksuzluk ve keyfiyetlere göz yummakta insani
İnsanların geçirmiş olduğu evrimden midir, yoksa ana kayası bir olan topraktan oluşmasından mıdır bilinmez, yaşamın olduğu her yerde aynı sorunlar ağu ağacının farklı renkte açan birer çiçeği gibi karşımıza çıkıyor.
Töre, cinayet, yok sayma,hukuksuzluk, vahşet, göz yumma, çanak tutma, varsıllığın insan üstüne sinen esrikliği ile sefaletin ketum çaresizliği, tümünü görmek mümkün belli zaman aralıklarında en yaşlı toprak parçasından, yeni yetme, genç, bakire,insan besleyen yeni toprak parçasına kadar.Kolombiyada bir Kasaba. Göçle gelen arap kökenli bir ailenin genç oğlunun namus cinayetine kurban edilişini konu alarak etrafını sosyal yaşam aktörlerinin eksiklik ve noksanlıklarıyla tamamlıyor.
Kitaptan bihaber birisinin önüne arap, kolombiya, yerli halk, cinayet, namus anahtar kelimelerini koyarsanız, sanırım namus cinayeti işleyen araptır, cinayete kurban giden de kolombiyalı diye tereddüt göstermeden fikir beyan eder. (Ben de öyle düşünmüştüm.)
Yazarın okuduğum ilk kitabı...bir çırpıda okunacak bir kitap. Konu da coğrafyamıza yabancı olmayınca akıcılığına merak da eşlik ediyor.
Önerilebilecek güzel bir yapıt
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,6bin okunma
M. Kemal hakkında bilmediğim, duymadığım ne var ki böyle hacimli bir kitabı okuyayım’ düşüncesiyle Mango'nun Atatürk'ünü yıllardır almamış ve okumamıştım.
Fakat son yıllarda, M. Kemal gibi her konuda “ben, ben, ben” diyen bir ses ülkeyi zindana çevirince ve yağmadan pay alanlar hariç herkes Türkiye’den kaçıp, canını kurtarma gayretine
* İsrail yine bildiğimiz İsrail...
Terör devleti, haydut devlet, kana doymaz soysuz devlet... Bırakın öncesini tam 70-80 yıldır Filistin’de Müslümanları katlediyor. Hem de çoluk-çocuk, kadın-kız, genç-ihtiyar demeden! Katledemediklerini sürüyor, evinden-yurdundan ediyor. 1948’den beri her yıl Filistin’in toprağına çöküyor, haydutlukla
Hukukla hiç ilgili olmayan birinin, hayatın çizdiği plan karşısında geldiği noktayı, herhangi bir hukuksuzluk karşısında kendini savunabileceğine dair inancını görmüştüm o gece.
Hukukla hiç ilgisi olmayan birinin, hayatın çizdiği plan karşısında geldiği noktayı, herhangi bir hukuksuzluk karşısında kendini savunabileceğine dair inancını görmüştüm o gece.
Aleksandr otokrasiye duyduğu saygı yüzünden, kendi keyfi yönetim tarzının bir kusur olduğunu göremedi. "Efendim, feci bir musibetimiz var" diye açıkladı Richter. "O da hukuksuzluk."
Kitabın içeriği ile ilgili pek fazla yorum yapmak istemiyorum ''olay'' malum konu. 2016 Yılının ilk aylarında basılmış bu kitap, yaşadıklarımızın ayak seslerini adeta dillendiriyor. Tartışma programlarından denk geldiğim kadarıyla süreci en düzgün okuyan ve aklı başında konuşan nadir insanlardan Mustafa Önsel. Bir tek megafonu alıp sokaklarda bağırmadığı kalmış. Şok mangaları, Harbiyeli kıyımları ve sızmalar ile ilgili bilgiler, belgeleri eşliğinde sunulmuş. Yine kitapta yer alan Harbiye'lilerin okullarında ne tür eziyetlere tabii tutulduklarını okurken sinirden ağlayabilirsiniz. Bu kadar da olmaz diyeceğiniz rezaletler, hukuksuzluk ve ahlaksızlıklar diz boyu. Mutlaka okumalısınız.