"Amerikan hükümeti televizyon şirketlerinin düşman rolünü oynadıklarını gördüğünde, hâlâ bazı komünizm yanlısı 'entel'lerin komplosu karşısında bulunduğuna inanıyor; buna paralel olarak, televizyon şirketleri, rüşvetçi gangstere telefondan rotatiflerin gürültüsünü dinletip, 'Basın, dostum, basını susturamazsın,' diyen kahraman Humphrey Bogart'ı oynadıkları yanılsamasına kapılıyorlar."
Sayfa 21 - Can Yayınları, 'Savaşı Düşünmek' adlı yazısındanKitabı okudu
Ben de diyorum Camus bana bi yerden tanıdık geliyor
Sartre patlak gözlü, pek de yakışıklı sayılamayacak bir adamdı. Bu nedenle Sartre çağdaşı varoluşçu Albert Camus'un, onun insan özgürlüğü kavrayışını, "Heyhat, belli bir yaştan sonra her insan taşıdığı yüzün sorumluluğunu almalıdır," diyerek genişletmesine alınmış olabilir. İşin komiği, Camus de fazlasıyla Humphrey Bogart'a benzerdi.
Reklam
Casablanca'da Humphrey Bogart'ın filmdeki görüntüleriyle ışıklandırılmış tabelanın altında yine filmin ruhunu anlatan bir tümce yazılı: "Aşk ve savaş kural tanımaz."
Deliliğin Gece Sokakları
"Dışarı çıkıp klaksonunu g.tüne sokmasını söyleyelim," dedi oğlan Bukowski efsanesinin (ödleğin tekiyimdir aslında) ve Hemingway'in ve Humphrey Bogart'in ve pantolon paçaları sıvanmış Elliot'un etkisi altında, güzel, ben puromu tüttürdüm, klakson sesi kesilmedi.
Sayfa 239 - Epub
Bir Kült CASABLANCA (1942)
Akademi ödüllü filmler arasında en sevileni olan bu savaş zamanı melodramı, 1940'ların stüdyoda çekilmiş egzotik filmler modasının belli başlı örneklerindendir; Warners'in her zamanki malzemesi, sıradan herhangi bir yerden çok daha fazla çağrışımlar içeren fantastik Kuzey Afrika'ya taşınır. Bunların yanı sıra Kazablanka'da sinemanın altın
Affect’leri en rahat insan yüzünde gö­rüyoruz, insan yüzünün işlenmesinde görüyoruz. Tabii kö­tü filmcilik bunu da klişeleştirebiliyor, çünkü bir affect'in en kolay ifade bulabildiği şey insan yüzü, bir affect'i vermenin,yaratmanın en kolay yolu o. Hollywood, Yeşilçam filmlerine bakın; aksiyonlardan değil, ajfjfect’lerden de klişeler üretmeyr dayandıklarını görürsünüz, vodvil tarzında ifade tiplerinin klişeleştirilmesinde, kalıplaştırılmasında. Dikkat ederseniz, klişenin bir özellliği vardır: tekrarlanabilir olması, çok kolay tekrarlanabilir olması. Oysa gerçek anlamıyla klişeleştirilmekten kurtarılmış affect imgelere baktığınızda, onlar da tekrarlanabilirler ama özelliklerini, affect imge olmalarını tekrarlanmalarından değil, aslında asla tekrarlanmayışlarından elde ederler ya da türetirler. Tekrarlanmadıkları ölçüde bu ajfjfect’lerin ezeli ebedi olduğunu görüyoruz. Tabii Adorno’nun deyişiyle kültür endüstrisine ait sinema aygıtı tekrarlanarak kurulan yüz ajfjfect’lerini klişeleştirir. İşte “Tom Cruise bu role çok iyi gidiyor”, “Greta Garbo’yu ayarlamak laxım bilmemne filmi için”. Bunlar yüz klişeleridir. Humphrey Bogart yüzü, Clark Gable suratı, ne bileyim işte Zuhal Olcay ağlaması [gülüşmeler]. Ediz Hun bakışı... bunları kli­şeler olarak kategorize edebilirsiniz. Hülya Koçyiğit’in ağlaması Fatma Girik ağlamasından farklıdır.
Sayfa 235Kitabı okudu
Reklam
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.