İslam Peygamberi Hz Muhammed'in kızı
Hz.Fatıma ile damadı Hz.Ali ve onların soyundan gelenlere duyulan muhabbet merkezli bir inanç olarak tanımlanan Alevîlik,
üzerinde en çok konuşulan konulardan biri olmasına ve hakkında çok şey yazılmasına rağmen, henüz tüm yönleriyle tam bir açıklığa kavuşturulamamıştır. Çünkü bu konuyla
‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’ (sf. 6)
Bana kalırsa tek bir cümle bile bu kitabı okumak için yeterince merak uyandırıcı. Tüm insanlığın kendinden bir şeyler bulabileceği, sindirilmesi pek kolay olmayan, insanın boğazında yumru varmış hissi yaratan, mideye bir yumruk gibi inen, üstüne saatlerce hatta günlerce kafa patlatılması gereken,
Ben bu kitabı çok sevdim, öylesine çok.
‘’Mümin, müminin aynasıdır’’ hadisiyle başlayan kitap; Peygamber dostlarınının aynalarında Asrı Saadet’e götürüyor okuyucuyu. İtiraf etmem gerekirse önyargılı başladım okumaya, zira İslami bir kitabı edebi kişiliğiyle yazabilmek birikim gerektirir derken… Ali Ural’ın latif kişiliği ve naif kaleminden
Birinci kitabı yani Mekke Dönemi için yazılan kısmı daha önce okumuştum. Bu da linki #117490546 ..Çünkü Mekke olmadan Medine, Medine olmadan Mekke olmaz.. Yazarlarımızı ve Mekke dönemini birinci incelemede anlatmıştım..Eyüp Sultan'ın evinde kaldığı dönemde birinci kitap sona ermişti..ikinci kısımda, bu kısmın devamı
Hayat, herkesin belli bir rol aldığı sahnedir.
- William Shakespeare
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca kitap hakkında değildir. Shakespeare’in yaşadığı çağa, İngiltere’nin siyasi tarihine, eserin ilham kaynaklarına ve Shakespeare’e yöneltilen eleştirilere dair kapsayıcı bir yazıdır. Konu başlıklarına ayırma sebebim daha rahat okunabilmesi içindir.
“İki denizi salıverdi ki birbirine kavuşurlar.”
- Burada Ali ve Fâtımadan kastedilmektedir.
“ O denizlerin ikisinden de inci ve mercan çıkar.”
- Burada Hasan ve Hüseyin kastedilmektedir.
Peyami Safa, edebi terennümün, manevi tereddüdün ve siyasi tahakkümün sesi olmuştu. 1910 1961 yılları arasında başını ellerinin arasına alarak düşünce denizlerinde yüzen münzevi bir ruh, mütecessis bir akıl ve mütefekkir bir duruş... Peyami Safa için ne diyorsak diyelim. Tanım için hiç bir kelime yetmez! Burada bir başlangıç ile iki kısma ayırarak
Ali Haydar Paşa’nın Hatıratlarıyla: Arap İsyanı
Osmanlı yönetimi, Arabistan yönetimini ellerinde tutmak için ve Arap İsyanını başlatan Şerif Hüseyin’e karşı, Şerif Ali Haydar Paşa’yı 1916'da tayin etmişlerdir. Böylece Şerif Ali Haydar Paşa, son Osmanlı Mekke Emir’i olarak karşımıza çıkar. Ancak İngilizlerin desteklediği Şerif Hüseyin’e karşı
Bir anne bir nesil demek. Anne çocuğun ilk medresesidir, Öyle de olmalı. Yanlış yetiştirilen çocukların topluma, insanlığa, İslamiyet'e ne denli zararlar verdiği ortada. Günümüz kadınlarının, Annelerinin aşağılık kompleksine kapılıp'ta kendilerini iş ortamına attığından beri çocuklarımız perişan halde. Aile bozulursa toplum bozulur. Yazar bu konulara çok güzel değinmiş.
Kitapta annelerin, İslâm alimlerimizin ilim dünyasındaki etkileri üzerine durulmuş.
Eser de ilk olarak, dinimiz de annenin önemi aktarılmış, daha sonra "Anneler" başlığı altında Kur'an'da geçen anneler, Efendimizin annesi ve ümmetin anneleri olan peygamber hanımları aktarılmış.
Sonraki başlıkta ise, asıl konu olan Âlim yetiştiren anneler aktarılmış.
Hiç şüphesiz peygamber ve Âlim yetiştiren bu mübarek annelerden almamız gereken çok ders var, örnekte olduğu gibi:
- Havva annemizden; Sabrı.
- Hanne validemizden; Evladını Allah'a adamayı.
- Meryem annemizden; Ahlakı.
- Hz. Musa'nın annesinden; Teslimiyeti.
- Hacer validemizden; Allah'tan razı olmayı.
- Hatice annemizden; iyi bir eş olacak kızlar yetiştirmeyi.
- Âişe annemizden; Muallimliği.
- Ümmü Seleme annemizden; evladının hatasını düzeltmeyi.
- Enes b.Malik'in annesinden; Tek derdinin İslâm olması.
- Hasan-ı Basri'nin annesinden; yalan söylenilmeyeceğini.
- Abdulkadir Geylani'nin annesinden; evladının ilmi yolculuğuna müsaade etmeyi.
- İmam Şafiî'nin annesinden; maddi imkansızlığı sorun etmemeyi.
Ve daha birçok örnek... Rabbim hepsinden razı olsun. Gittikleri yollarda olmak duasıyla...
“Ey Ali! Gönlün bir tane, sevgin ise dört tane… Bir kalbe bu kadar sevgiyi nasıl sığdırdın?”
Efendimiz (sas)
…
“Yâ Resûlullah! İnsan beyni bir tane olmasına rağmen onun sağ, sol, ön ve arka diye yönleri vardır. İnsanın kalbi de bir tane olmasına rağmen, kalbin de böyle yönleri vardır.
Ben Allah’ı aklım ve imanımla, sizi ruhum ve imanımla, Fâtıma’yı insani canım ve nefsim ile, Hasan ve Hüseyin’i ise babalığın tabii icabı ile seviyorum.” dedi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz (sas) bu cevaba tebessüm etti ve:
“Ey Ali! Bu sözleri sana kim söyledi, bu sözler senin sözlerin değil.” dedi.
Ali: “Fâtıma” dedi. Efendimiz (sas) :
“Fâtıma, benden bir parçadır; bu sözleri ancak Peygamber ağacının dalından alınmış meyvelerden biri söyleyebilir.” buyurdu.
Sonradan Müslüman olan, hatta bir süre ashab gibi inancını gizlemek zorunda kalan Saltuk Buğra Han, görmüş olduğu bir rüyayı dönemin büyük alimlerinden Ebû-l Hasan Muhammed'e anlatıyor. Ebû-l Hasan Muhammed ise rüyayı tabir ediyor ve Saltuk Buğra Han'ı sonradan Müslüman olmasından ötürü Halid b. Velid'le benzeterek anlatmaya başlıyor.
Velid'in oğlu Halid iken, Uhud savaşının seyrini değiştiren, komuta ettiği hiçbir savaşı kaybetmeyen, İslamla müşerref olduktan sonra hizmetlerinden ötürü Efendimizin(sav) övgülerine mazhar olan Şanlı Komutan Halid b. Velid...
Müslüman olarak katıldığı ilk savaş olan Mûte Savaşında gösterdiği başarı sayesinde Efendimiz ona “Seyfullah” (Allah’ın kılıcı) unvanını veriyor.
Şanlı Mekke fethinde Halid b. Velid İslâm ordusunun sağ kol kumandanlığı yapıyor.
Daha sonrasında Efendimiz onu Uzzâ putunu yıkmakla görevlendiriyor.
Efendimizin (sav) vefatının ardından halife Hz. Ebu Bekir döneminde pek çok fethe vesile olmuş hiç durmaksızın Allah yolunda cihad etmiş. Ebû Bekir devrinde ortaya çıkan ve Peygamberlik iddiasında bulunanların üzerine yürüyüp, bunlardan Tuleyha ve avânesini öldürmüş, Ayniye bin Husayn’i yakalayıp Medîne’ye götürmüştür. Yemâme’de Müseylemet-ül-Kezzab’in ordusunu dağıtmış ve Müseyleme de Hazreti Vahşî tarafından öldürülmüştür.
Ömrü cihad meydanlarında kılıç sallayarak geçiren o şanlı komutandan geriye kalanlar:
İlk oğlundan dolayı kendisine verilen Ebu Süleyman adı,
Karısı Fadda,
Atı lyar,
Bir de Zu'l-Kurt, el-Edlak ve el-Kurtubi adlı kılıçları...
Radiyallahu anh