Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Reklam
Yolda bulduğu cüzdanın sahibini aramak, bunun için elinden geleni yapmak, ahlak sahibi olmanın alamet-i farikası olarak görülürken, kendimizi içinde bulduğumuz bedenin sahibini aramak çabası, gereksiz mistik bir uğraşı olarak görülür. — İbrahim Paşalı Derisindeki nakış ve desenler yılana süs vermediği gibi, kötü karakterli insanların üzerlerindeki süsler de onlara bir güzellik katmaz. — Koca Ragıb Paşa
Sultan Murad Hüdavendigar
SULTAN MURAD HÜDAVENDİGAR Balkanlar Fâtihi Orhan Gazi zaferlerle dolu ömrünü ikmal edip beka âlemine göçünce, fetih sancağını oğlu Murad Hüdâvendigâr devir almıştı. Sultan Murad, atasından devraldığı mirasa layık olduğunu göstermiş, Anadolu ve Balkanlardaki fetihleriyle Osmanlı Devletini muhteşem bir imparatorluk haline getirmiştir. 27 yıllık
MALLARI ÂHİRETE GÖNDERMEK
Molla Nureddin Hamza bin Atâullâh, halk arasında “Üçbaş” diye bilinen meşhur âlimlerden bir zâttır. Manisa, İznik, İstanbul Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Edirne Üç Şerefeli medreselerinde müderrislik yapmıştır. 1534 senesinde vefat etti. Kabri, Fatih, Karagümrük’te yaptırmış olduğu külliyenin yanındadır. Molla merhum, elinin sıkılığı ve mal toplamaktaki hırsı ile bilinirdi. Bir dirhem harcasa pek üzülür, bir dinar ardından ayrılık ateşi çekerdi. Kendisi de eski elbiseler giyerdi. Böyle yaparak hadsiz hesapsız dirhem ve dinar biriktirip nice mal topladı. Daha sonra bu para ve mallarla âhiret saadetinin en faydalı vesilelerinden olan sadaka-i câriye olarak evinin yakınında bir mescit ve yanına bir de medrese inşâ ettirdi. Medresedeki fakir hoca ve talebelerin geçimleri için birçok gayrimenkuller ve okumaları için de birçok kitaplar vakfetti. Sultan Süleyman Han’ın veziriazamı İbrahim Paşa, bir gün Molla ile sohbet ederken dedi ki: “Sizin, altın ve gümüşe bu kadar meyliniz ve sevginiz varken sizden umulmayacak bir surette bu kadar büyük meblağları nasıl çıkarıp da hayrât ve hasenâta sarf ettiniz?” Üçbaş Molla ona şöyle cevap verdi: “Doğrudur. Benim, altın ve gümüşe aşırı düşkünlüğüm vardır. Hattâ bu sevgimden dolayı onları dünyada bırakmayıp âhirette de benimle beraber olsunlar diye hayır ve hasenâta harcayarak âhirete göndermek istedim.”
MALLARI ÂHİRETE GÖNDERMEK
Molla Nureddin Hamza bin Atâullâh, halk arasında “Üçbaş” diye bilinen meşhur âlimlerden bir zâttır. Manisa, İznik, İstanbul Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Edirne Üç Şerefeli medreselerinde müderrislik yapmıştır. 1534 senesinde vefat etti. Kabri, Fatih, Karagümrük’te yaptırmış olduğu külliyenin yanındadır. Molla merhum, elinin sıkılığı ve mal toplamaktaki hırsı ile bilinirdi. Bir dirhem harcasa pek üzülür, bir dinar ardından ayrılık ateşi çekerdi. Kendisi de eski elbiseler giyerdi. Böyle yaparak hadsiz hesapsız dirhem ve dinar biriktirip nice mal topladı. Daha sonra bu para ve mallarla âhiret saadetinin en faydalı vesilelerinden olan sadaka-i câriye olarak evinin yakınında bir mescit ve yanına bir de medrese inşâ ettirdi. Medresedeki fakir hoca ve talebelerin geçimleri için birçok gayrimenkuller ve okumaları için de birçok kitaplar vakfetti. Sultan Süleyman Han’ın veziriazamı İbrahim Paşa, bir gün Molla ile sohbet ederken dedi ki: “Sizin, altın ve gümüşe bu kadar meyliniz ve sevginiz varken sizden umulmayacak bir surette bu kadar büyük meblağları nasıl çıkarıp da hayrât ve hasenâta sarf ettiniz?” Üçbaş Molla ona şöyle cevap verdi: “Doğrudur. Benim, altın ve gümüşe aşırı düşkünlüğüm vardır. Hattâ bu sevgimden dolayı onları dünyada bırakmayıp âhirette de benimle beraber olsunlar diye hayır ve hasenâta harcayarak âhirete göndermek istedim.”
Reklam
Öz Qələmimdən..
Şəkk, Şübhə... İçini tamamilə bir qaranlığa bürüyən, bütün xislətlərlə içini dolduran və səni, adəta, bir şeytana çevirən bir başlanğıc. Elə bir başlanğıc ki, hər kəsə qarşı hər zaman yarana bilən. Ən dəyərli olanlara, ən qıyılmaz insanlara qarşı belə... Dəlili olmasa belə, insanı gözdən salacaq və sonuna səbəb olacaq iblisimsi toxumlar... Elə bir toxum ki sübutla deyil, içini gəmirən ziddiyyətlərlə var olan və get-gedə böyüyən... Elə bir toxum ki onu yox etməyə heç kimin gücü çatmayan... Elə bir toxum ki sənin qüdrətinin qarşısında belə məhv olmayan... İçində var oldu mu səni yaşarkən belə öldürmədən əsla bitməyən... Ruhuna cəhənnəmi belə çox görüb, səni arafda yaşamağa məcbur edən bir toxum... Beynində dumanlara və əsla silinməyəcək ən dəhşətli xatirələrə, qəlbində ən kəskin ağrı və acılara, çiyinlərində daşıyamayacağın, lakin heç bir zaman da qurtula bilməyəcəyin yüklərin var olmasına səbəb olan şeytansı qığılcımlar... Ya içində bu qığılcımı yox etməlisən, ya da onun səni bitirməsini izləyəcəksən. 16.04.2023 Sultan Süleyman və Sədr-Əzəmi İbrahim Paşa dostluğundan təsirlənərək...
Koçi Bey Risalesi
TAHA AKYOL ...  rüşvet, liyakatsiz atamalar, kuralsızlık, keyfilik, israf, eğitimin yozlaşması bütün çağlarda devletleri ve toplumları bozan faktörlerdir. Koçi Bey’i bu gözle okumak gerekir. DEVLETTE BOZULMA Bu yazımda, tarihçi Zuhuri Danışman’ın “Koçi Bey Risalesi” adlı yayınından alıntılar yapacağım. Koçi Bey’e göre, bozulma Kanuni Süleyman
Babamı, karım ve oğlumla beraber Erzincan'a getirttim. Erzincan'da bir kız evlâdı ile taze bir dul bularak babamı üçüncü defa evlendirdim. Benim bir ikinci oğlum oldu, adını Salih koyduk. Babamın İstanbul'da bırakmış olduğu ikinci haremi de "Ya gelsin, ya beni bıraksın" diye Bâbıâliye ariza vermiş. Erzurum valisine emirname gelip vilâyetten Dördüncü Ordu Müşirliğine yazılmış, Abdülkerim Paşa da bana irâde buyurdu. Akşam Şeyh Efendimize meseleyi arzettim. Bunun halli, ve validemi de alıp Erzincan'a getirmek üzere benim İstanbul'a gitmekliğime karar verdik. Abdülkerim Paşa kırksekiz gün izin verdi. Aşçıdede Halil İbrahim, Hatıralar, haz. Reşad Ekrem Koçu - Mehmed Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul t.y., s. 50.
Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafları bize ne söyler?
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk
Fotoğraflarla Atatürk
kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi. ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
Reklam
Pargalı'nın Sonu
"En yakın arkadaşı tarafından idama yollanan İbrahim Paşa'nın nasıl bir düş kırıklığı yaşadığını hayal etmeye çalıştım. Acaba öldürülürken de her şeye rağmen padişaha bağlılığını korumuş muydu? Yoksa ömrünün boşa geçtiğini düşünerek büyük bir mutsuzluk içinde mi can vermişti?"
Damat İbrahim Paşa, Şair Nedim'e sorar, "Kanaatince en büyük felaket nedir?"Nedim, "Hicrandır, paşam!" der.Paşa'nın, "Şu halde sana göre, en büyük mutluluk da vuslat olsa gerektir." Sözüne Nedim şöyle karşılık verir, "Hayır paşam! Vuslat da cânân pençesine düştüğümüz için o da büyük felakettir. Asıl mutluluk, hicranı da vuslatı da bilmemektir."
401 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.