Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Manastır'a Hareketim
- Ordu-yı âlilerinde vazife almak şerefiyle gelen Erkân-ı Harp Yüzbaşı Zeyrekli Kazım. Sağ yan tarafında uzunca kır sakallı bir ihtiyar Paşa -Süvari Fırkası Kumandanı İbrahim Paşa imiş- gülerek dedi: - Yavaş! Alman erkân-ı harbi! Ortalığı yıkacaksın! O ne mahmuz şaklatması, o ne ciddiyet!... Nazif Paşa kıs kış gülmeye başladı ve dedi: - Yeni erkân-ı harpler hep artık Almanlar gibi demek. A canım alaturkalığı da unutmayın! Bu yetmişi aşkın ihtiyarlar karşısında donakaldım. Her tarafı ateşler içinde yanan ve her vanından istilaya maruz bulunan bir mıntıkada bu ne hal? Saltanat hırsıyla Sultan Hamid'in her yerde ve her işte görülen bu vıkıcı vehmine ve zihniyetine bir daha lanet okudum.
Sayfa 76 - Kronik KitapKitabı okuyor
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Reklam
İlgimizi çeken iki müstakil sancak daha var. İstanbul ile Kastamonu vilayetleri arasındaki küçük İzmit sancağı. Adapazarı, Geyve, Taraklı ve Akhisar (Pamukova) bu sancağa bağlı nahiyeler. Birinci Cihan Harbi'nden hemen sonra İtilaf kuvvetleri İstanbul'u işgal ediyor. Peşinden İzmit'i işgal edip Geyve Boğazı'na yöneliyorlar. Geyve, Taraklı, Akhisar ve Mekece'den toplanan gönüllüler, boğazın geçilmesine müsaade etmiyor. Önce Ali Fuat Paşa, sonra Deli Halit Paşa komutasında direniyorlar. Böylece Yunan işgal kuvvetleri ile İtilaf devletleri orduları birleşememiş oluyor. Diyebiliriz ki İngilizlerin isteyip de giremediği tek yer bu bölgedir. Buranın niçin müstakil sancak olarak yapılandırıldığının hikmetini bu vesileyle anlamış bulunuyoruz. Anadolu'nun batıdaki kapısı.
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Ziya Bey tah­sil için İstanbul'a geldiği zaman (Veteriner Mektebi talebesi) kuruculardan İbrahim Temo ile İshak Süküti tarafından yemin merasimine tabi tutularak, cemiyetin asli üyesi oldu.
Sayfa 165Kitabı okudu
22 Şubat 1962: Türkçü Gençler Atsız İçin Telaşlanıyor: 27 Mayıs ihtilali ve 13 Kasım tasfiyesinden sonra ordu içindeki dalgalanmalar devam etmişti. Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında bir cunta kurulmuş ve cunta Millî Birlik Komitesi üzerinde baskı uygulamaya başlamıştı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan bazı general ve
Reklam
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
BAZI VEZİRLERİN LAKAPLARI
Daltaban İbrahim Paşa saraya acemi oğlan olarak geldiğinde, daima yalınayak dolaştığı için kendisine ‘Daltaban’ lakabı takılmıştır. Öküz Mehmet Paşa bir öküz nalbandının oğlu olduğu için, Zurnazen Mustafa Paşa yeniçeri ocağında zurnacı olduğu için, Cenaze (Meyyit) Hasan Paşa sadrazamlığı boyunca hep hasta olduğu için, Hain Ahmet Paşa Osmanlı ordusunu Mısır Hıdivi’ne teslim ettiği için, Kavanoz Ahmet Paşa kısa ve şişman olduğu için, Güzelce Ali Paşa çok yakışıklı ve edepli bir adam olduğu için, Mere Hüseyin Paşa Arnavut olup sürekli Arnavutça “mere” lafını kullandığı için, Tabanıyassı Mehmet Paşa koca ayaklı ve düztaban olduğu için, Boynueğri Mehmet Paşa IV. Murat’ın Bağdat Seferi’nde boynundan zehirli okla vurulduğu için, Kalaylıkoz Ahmet Paşa babası kalaycı olduğu için, Kabakulak İbrahim Paşa koca kulaklı olduğu için, Bıyıklı Ali Paşa sadrazam olana dek sakal bırakmayıp bıyıklı olduğu için, Keçiboynuzu İbrahim Hilmi Paşa çok sıska olduğu için, Mezomorto Hüseyin Paşa Venediklilerle yapılan bir savaşta çok ağır yaralandığı halde ölmediği için (İtalyanca– mezzo morto: yarı ölü), Yedisekiz Hasan Paşa okuma yazması olmadığından imzasını sadece Arap rakamları olan yedi (V) ve sekiz ( ^ ) işaretlerini çizerek attığı için, Kuyucu Murat Paşa da Celali Ayaklanması sırasındaki asileri kuyulara doldurttuğu için bu lakapla anılmışlardır…
93 Harbinin Bilançosu
... Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasında kaybettiği toprakların toplam yüzölçümü 237 bin 298 kilometrekareyi buluyordu. Bu topraklarda toplam 8 milyon 184 bin kişi yaşıyordu. Sultan Abdülhamid'in siyasi dehası olmasaydı, Ayastefanos Anlaşması harfiyen uygulanacak ve hiç şüphesiz, kayıplarımız en az iki, hatta üç misli fazla olacaktı. İşte, şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilançosu budur. Bu bilanço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi, Mithat Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bunlardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır... Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır...
Sayfa 484 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
İbrahim Paşa, etrafındaki insanları şöyle bir süzdükten sonra eliyle basma makinesini işaret etti: "Bakın şu makineye çelebiler! Onun buraya kondurulması çok mu zordu ve bunca zaman neden teşebbüs edilmedi? Almanyalı Gutenberg, Avrupa'da 1450 yılında kurmuş. Hesap edin ki tam 277 yıldır bu basma makinesi ilim ve fenlere hizmet etmektedir. Avrupa bir yana, gayrimüslim tebaamız dahi Musevice, Ermenice, Rumca kitaplar basıyor. Millet-i hakimenin bu kadar geri kalması reva mıdır?"
Sayfa 429 - Martı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İkimiz de biliyoruz ki İbrahim Paşa çok farklı bir vezir. Hayata çok bağlı; zenginliği, işreti ve eğlenceyi seviyor. Sevdiği bu hayat tarzını tüm topluma yaymak istiyor. Ama bunu yaparken medreseyi karşısına alacağını hesap etmiyor. Her şeyden önemlisi, medresenin gücünü bilmiyor... Maazallah medrese siyasete girmeye görsün, önünde dağlar duramaz."
Sayfa 367 - Martı YayınlarıKitabı okudu
Atsız Türkiye Yayınevi'nde: Nihal Atsız 1947-1949 yıllarında Türkiye Yayınevi'nde uzman olarak çalışmıştır. İşi tarihî yayınlara nezaret etmektir (Hacaloğlu 2013: 34). Yayınevi'nin sahibi Tahsin Demiray Kadıköy Sultanisinden beri Atsız'ın arkadaşıdır ve Bozkurtların Ölümü romanını da o yayımlamıştır. Atsız'ın Türkiye
Ali Paşa, mesleği gereği insanlığı idrak hassasından ayrılmış hayvan halinde görmekten, Şinasi idrak hassaları uykuda olan milletin düşünce gücünü uyarmaktan zevk alıyordu.
Enver Paşa, Teşkilât-ı Mahsusa adı altında bir teşkilat kurmuştu. Bunun gayesi Osmanlı memleketi haricinde, Makedonya'da, Kafkasya'da, Mısır'da, Afrika'da. Acemistan'a, Türkistan'da, kısacası Osmanlı milli emellerinin olabileceği her yerde özel maksatlar takip etmek… Bağdat'ta, İngilizlerle muharebede mağlup
Sayfa 192 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - Hüseyin Cahit Bey'in Altın KalemiKitabı okudu
Bir yandan Sinan Paşa, diğer yandan onun oğlu Mehmet Paşa devletin itibarını ayaklar altına almışlar cephelerde, on binlerce askerin şehit düşmesine, savaşın kaybına sebep olmuşlardı. Bütün eksileriyle Sinan Paşa tartılıyor İbrahim Paşa'nın terazisinde, oturtulduğu kefe yerden kalkmıyor. Bir diğer kefeye kendini koyan Bosnalı Damat İbrahim Paşa, kayın validesi Safiye Sultan'ı da yanına alıyor, hesap meydanda! Hülasa, bütün müsbet tesirler İbrahim Paşa'nın sadrazam olmasından yana, karşısında bir tek menfi varsa o da Sinan Paşa'dır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.