Üç Adam bir meyhane masasının etrafında buluştu. Biri dokumacı, Öbürü doğramacı Üçüncüsü de mezarcıydı. Dokumacı ded ki: Bugün iki altına bir Kefenlik ince Bez sattım Doyasıya içelim." "Ben de, dedi doğramacı, en iyi tabutumu sattım. Şarabımıza iyi bir ızgara eyi katabiliriz." Tek bir mezar kazdım. " dedi mezarcı, ama patronum iki katını ödedi bana. Ballı pastadanda alalım" Bütün Gece boyunca, meyhanede onlara şarap, et ve pasta taşıma telaşı vardı. Ve neşeliydiler. Meyhaneci ellerini ovuşturdu ve karısına gülümsedi: müşteriler bol para harcıyorlardı. Meyhaneden çıktıklarında Mehtap yükselmişti, yol boyunca yürüdüler şarkılar söyleyerek, birlikte itiişip kakıştılar. Meyhaneci ile karısı kapıda durup Onları izlediler. "Ah," deli kadın. "Bu Beyler! O kadar Cömert ve neşeliler ki! Her akşam gelebilseler keşke! O zaman oğlumuzun Meyhaneci olup, bu ağır işte çalışmasına gerek kalmazdı; Onu eğitip yetiştirebilirdik ve Rahib olabilirdi."
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde.
Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu.
Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırılıp beynime;
"Anne," dedim, "Hadi çay koy da içelim.."
Ben bir güzel gördüm kardeşim, bana gülümsüyordu
Sözleştik biz onunla kardeşim, ebedi mutlu olmaya
Bana mehrini söyledi, illa şehadet diyor
Gidiyorum ben kardeşim şehadeti tatmaya,
Gidiyorum ben kardeşim, şehitlerden olamaya
Haydi, sen de gel kardeşim ebedi mutlu olmaya
Cennetin güzelliğinde sevdiğinle baş başa
Cennetin güzelliğinde sevdiğinle kol kola
Biz Allah’a teslim olanlar, biz resule uyanlarız
Şehit davet ediyor bizleri, şehadeti tatmaya
Şehit davet ediyor bizleri, cihat meydanlarına
Haydi siz de gelin kardeşler, içelim doyasıya
Cennet ırmaklarından dolmuş, şarap testilerinden
Haydi buyurun siz düğünümüze, biz evleniyoruz işte,
Sevenler muradına erdi, sonsuz ebediyette.
Kendinle ilgili hiç bir şeyi hiç kimseye açıklamak zorunda değilsin.
Neyi neden yaşadığını yalnızca sen biliyorsun.
Ne olunca ne yapacağını, neyin karşısında nasıl bir hal takınacağını senin bugüne kadar yaşadıkların belirliyor ve hiç kimse senin şimdiye kadar ne yaşadığını bilmiyor.
Seni davranışların sonrası yadırgadıklarında aldırma çünkü hiç kimse aslında seni tanımıyor.
"En yakının olduğunu" sananlar bile içindeki seni bilmiyor.
Oysa nice yutkunuşlar, yaşanmışlar içinde saklanıyor ve hiç kimse bilmiyor.
Îşte "yalnızlığın" burdan geliyor.
Bende yalnızım gel kahve içelim.
Sen ordan yudumla ben hissederim.
Cihad Kök
Adı Ahmet'ti ama ona İzmirli derdim. Kaymakamlıkta bilmem ne memuruydu. Hep İzmir'e naklini isterdi. Kısa boyluydu, çevikti. Rakı içmeye onunla alıştım. "- Bu gece içelim mi?" derdi. "- İçelim." Onun odasına otururduk. İçtikçe çenesi açılır, acayip şeyler anlatırdı. İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları "kişi"yi anlatırlar. İzmirli'nin sevilmemiş, hor görülmüş bir adam olduğunu sanıyorum. İçerken anlattıklarında o, herkesi kırana koyan biriydi. Attığı yumruğu gösterirken masa sallanırdı. " Yavaş," derdim, "şişeyi devireceksin."
Adın üç kere geçti saçma bir filmde
Yalnız olsam ağlardım ama annem bakıyordu.
Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
Anne dedim , hadi çay koy içelim.
Ağlamaklı Şiir
Ne meşakkatli şey yaşamak. Geldik gidiyoruz. Hissederek yaşamayı becerebilsek keşke. Yaptım demek için değil de dolu dolu yaşasak. Ne çok şey engel oluyor yaşamaya. Tercihlerimiz, hayal kırıklıklarımız, yarı yolda kalışlarımız, bizi biz yapan şeylerden vazgecmek... geldik gidiyoruz olmamaliydi hayat. Yaptıklarından zevk almalı insan. Sevgi, aşk küçümsenmemeli.. Değerli şeyler hayatta. Bir deniz kenarında oturmak sevgiliyle, bir şeyler paylaşmak, gözünün içine bakmak, gülümsemek.
Ne şanslı yaşayanlar.
Bu gece esirgenenlere içelim o zaman.