Yıldızların içinde ay nasıl görünürse başkaları arasında Allah da öyle görünür. Fakat iki parmağını iki gözünün üstüne koy: bir şey görebilir misin? İnsaf et! Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom, nefsin parmağında. Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
"Hüve'l-bâki"
İşte böyleydi. Elli küsür yıllık bir hayattan geriye miras, iki adi poşet kalmıştı elimizde.
Reklam
Tutunamayanlar bittikten sonra...
... bir felçli gibi yatıyordu. Beton zeminde, görünmez bir çarmıha gerilmiş gibi kollarını iki yana uzatmıştı. Her nefes alıp verişinde göğsünün üzerindeki Tutunamayanlar yükselip alçalıyordu. Yedi yüz küsur sayfalık kitabı bitirmiş, tavana bakıyordu. Hayatı boyunca okuduğu ilk romandı. Anladığıysa bir toz kadar. Zihninde tek bir toz tanesi, hızla inip kalkan göğsündeyse Tutunamayanlar'ın geriye kalanı vardı. Bu yüzden nefes almakta zorlanıyordu. Cümleleri anlayamamış olsa da, bir araya geldiklerinde hissettiklerinden. Derda, Oğuz Atay'ı anlayamamış, ancak daha da ileriye gidip hissetmişti. Belki de oraya giden yol, anlamamaktan geçiyordu. Anlamayı sağlayacak anahtarlara sahip olmamaktan. Romandaki adlar, olaylar, karşılaşmalar, söylenenler, her şey başının etrafında dönüyor, evin dört duvarını renkten renge sokuyorlardı. Derda, tavanı bir gökkuşağı gibi izliyor, yağmurun altındaki bir sarhoş gibi yatıyordu. Bir adam geliyordu kapalı gözlerinin önüne. Her göz kırpışında. Yalnız bir adam. Romandaki bütün adlar tek bir adama aitmiş gibi geliyordu Derda'ya. Turgut'lar, Selim'ler, herkes tek bir adammış gibi: İyilikten inşa edilmiş bir adam. Belki de cam kırıklarından. Belki de havadan inşa edilmiş. Sonra karanlık bir taşla çarpışıyordu. Binbir parçaya bölünüyordu adam. Belki de buharlaşıyordu. Her ne yaşadıysa, karanlık bir taş olmuş ve adamı kum gibi ezmişti. Ya da buz gibi eritmiş, geriye de kitap kalmıştı.
Sayfa 243 - DerdaKitabı okudu
İki kadın bir kusur oluşturuyorsa, koca bir topluluk neydi?
Sayfa 290Kitabı okudu
Vahşi Kadın..
İçimizde, dışımızda, her yanımızda yaşar; onunla çevriliyizdir. Çöller, ormanlar ve evlerimizin altındaki yer, iki milyon küsur yaşındadır.
her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. her gün bir kuzey kışı indi içime. her
Sayfa 10 - Metis Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.