Burada ilginç olan bir başka nokta da doktorun himeni işlevsiz bir zar olarak tanımlamasıdır. Kendisine himenin yapısını ve bedenimizdeki işlevi sorduğumda, Acar şöyle cevap verdi: “Himen mukoza bir yapı. Vücutta fiziksel olarak, daha doğrusu fonksiyon olarak bir görevi yok.” Bu sözleri söylediklen sonra daha da açıklamak için eline bir paket kağıdı aldı ve şu benzetmeyi yaptı: “Bunun anlamı ne? Daha önce kimse açmadı bunu. Kağıt içerisinde geliyor, kapalı. Daha önce kullanılmadı. Himenin görevi o. Bir organ olarak görevi yok. Hani olanın sağlığı iyi olur, olmayanın kötü olur gibi bir şey yok.” Burada insanı şaşkına çeviren, doktorun, himenin bedensel hiçbir işlevi olmadığını bilmesine karşın, sırf bu sağlık açısın dan işlevsiz zan kurtarabilmek için onca zahmete girerek yep yeni bir yöntem yaratmasıdır. Bu örneğin de açıkça ifade ettiği gibi himenin tek işlevi, kadının bir başka erkek tarafından kullanılmadığını gösteren bir “mühür” olarak görülmesidir.
Kadını alman, satılan, kullanılan bir malmış gibi metalaştıran bu himen tanımı, ataerkil zihniyetin bir yansımasıdır. Bu tanımın bir başka uzantısı da, düğünlerde gelinin beline takılan ve gerdek gecesinde gelinden akması beklenen kanı simgeleyen kırmızı kurdeledir. Kurdeleye sarılı açılmamış bir hediye paketi gibi, kadın bedeni, evlilik yoluyla babadan kocaya geçer.