Uzun zaman önce okuduğum, uzunca bir süre zihnimi ve kalbimi meşgul eden bir kitaptır bu roman. Jane Austen’ın bu eserinde aslında kendi hayatından da kısmen bahsettiği
ve Elizabeth ve diğer bir çok kadın kahramanına kendisinin kavuşamadığı mutlu sonu yazmış olduğu söylenegelir. Bu yüzden yazarın hayatını konu alan “Becoming Jane” filmini izlemek de gerekir diye okudum ve üşenmeyip onu da izledim. Bir ara şu dünyada Jane/Elizabeth karışımı bir insan olarak dolaştım. Daha sonra kitabın filmini Keira Knightley’ in oynadığı versiyonuyla izlemek de istiyorum.
Ama şu an konumuz kitap incelemesi olduğuna göre çevirisinden ve isim karmaşasından da bahsedip bitireyim. Çevirisi bir çok kitaba göre dilimize daha iyi uyarlanmış, verilmek istenen ince mizahı ve Austen’ın üslubunu yansıtıyor diye düşünüyorum. Karakter isimleri ilk etapta okudukça karmaşık gelse de zamanla yer ediyor zihninizde. Döneminin özelliklerini, sınıf farkını, o dönemde kadın olarak yaşamanın zorluklarını ele aldığı için de ayrıca okumalı, okutulmalı diye düşünüyorum. Ha bir de şu alıntıyı eklemeden bırakamam: “ben de gururunu affedebilirdim, benim gururumu yaralamasaydı…”