Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eş'ari, Beni Sa'ide toplantısında Hz. Ebu Bekir'in, "İmamlar Kureyş'tendir." şeklinde ifade ettiği kuralı, Hz. Peygamber'den naklettiğini belirterek, bu görüşün hadis olduğunu kabul etmiştir.527 Bakıllani de bu sözün Peygamber'e ait olduğunu bildirerek, imamda Kureyşlilik şartını aramıştır. 528 Bunun hadis olduğu görüşüne Seyfuddin Amidi de katılmaktadır.529 Nesefi, "İmamlar Kureyş'tendir." kuralını, Ebü Hanife ve Maturidi'nin hadis olarak kabul ettiklerini belirterek, imamın Kureyş'ten olmasını savunmaktadır.530 Bu rivayet Bağdadi, İbn Teymiyye, Gazali, Maverdi ve Suyüti gibi alimlerce de hadis olarak kabul edilmiştir.
Beni Sa'ide'de Hz. Ebu Bekir'in ileri sürdüğü "İmamlar Kureyş'tendir." görüşünün, zamanın siyasi koşullan çerçevesinde geçerli olan bir gerçeği yansıttığını belirten Hatiboğlu, "Cahiliye devri Kureyş hakimiyetinin henüz tamamıyla silinmemiş olduğu bu geçiş devrinde, onun mukaddem siyasi nüfuzunu, dahili istikrar endişesiyle dikkate almak mecburiyeti hasıl olmuştu." yorumunda bulunmaktadır.
Reklam
İstanbul “Câmî” ismine mazhardır, çünkü saltanatın yeridir. Rum sultanın esması Mekke Şeriflerinden ve başkalarından daha câmîdir. Gerçi “İmamlar Kureyş’ tendir.” Hadisine uygun olarak mezkur şerifler şereflendirmişlerdir. Fakat Mekke haremullah olması sebebiyle zât alemine delalet eder.Zatın kuvveti ise sıfatlardır. Onun için çocukta külli zayıflık vardır. Çünkü sıfat mertebesi bulmuştur. Hastalıklar zuhurunda hemen harekete geçip vücudun baharını söndürür, asıllarına rucü ederler. Bu sebepten Mekke şerifinin kendisi memleketleri zapt etmekten acizdir, çünkü sır makamındadır. Nitekim Medine ruhun makamıdır. İstanbul kalbin makamıdır… İstanbul’da memleketlerin kalbi ve beldelerin kuvvetidir.
İlk halife Hz. Ebubekir'in seçilişinde "İmamlar Kureyş'tendir" hadis-i şerifine istinad edilmesini Hz. Ali "Ağacı delil olarak gösterdiler. Fakat meyvesini unuttular." suretinde tenkit etmişti. Çünkü o, bu hadis-i şeriften akrabalık kastedildiğini düşünüyordu. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer ise bundan Kureyş'in güç ve iktidarının kastedildiğine kani idiler ki, doğru olan da buydu. Gerçekten Kureyş o zaman Araplar arasında güç ve itibarı en yüksek olan bir topluluktu. Onun otoritesine herkesin boyun eğmesi galiben muhtemeldi. Hz. Ali ise, kendisinden önceki üç halifeye biât etmiş, bu ictihadı sebebiyle hiçbir nizaa çıkarmamıştır. Şiilerin bu tavrı takiyye olarak kabulleri Hz. Ali'ye haşa riyakarlık isnadından başka bir şey değildir.
Sayfa 133Kitabı okudu
İngilizler Sultan II. Abdülhamid merhumun emperyalizme karşı dirayetle yürüttüğü hilafet siyasetinden rahatsızdılar. Bu sebeple ortaya bir Great Egyption (Büyük Mısır) davası fikri çıkartmışlardı. Güya Mısır'ı İslam dünyasının lideri yapacaklardı. Bu husustaki en müessir iddiaları Osmanlı hilafetinin gayrimeşruluğu idi. Bunun için kullandıkları mesned de "İmamlar (halifeler) Kureyş'tendir" hadis-i şerifi idi. Aynı martavallarla diğer taraftan da Şerif Hüseyin'i isyana hazırlıyorlardı.
Sayfa 404Kitabı okudu
"Hilafet veya imamet hakkı" meselesi daha ilk asırdan itibaren önemli bir mesele olarak mezhepler arasında tartışmalara sebep olmuş tur. Özet olarak söylemek gerekirse, Ehl-i Sünnet, Hz. Peygamber'in hilâfeti belirli bir kişi ya da aileye tahsis etmediğine inanmakta, ancak bu hakkın Kureyş'e ait olduğunu savunmaktadır. Ehl-i Sünnet'in bu husustaki delillerinden birisi "İmamlar Kureyş'tendir." hadisidir.
Reklam
410 syf.
10/10 puan verdi
İnanç Konularını Yeniden Düşünmeye Çağrı
İbrahim Sarmış'ın okurken üzerinde çok emek verdiğini anladığım değerli eseri "Rivayetler ve Yorumlarla Akaid Oluşturmak ve Kabir Azabı" eseri, kabir azabı, ruh meselesi, ahiret hayatının aşamaları, cennet ve cehennemin neliği, cehennemin ebediliği ve sırat köprüsü konuları üzerinde yoğunlaşıyor. Değerli Yazar, araştırmalar ve
Akaid Oluşturmak ve Kabir Azabı
Akaid Oluşturmak ve Kabir Azabıİbrahim Sarmış · Düşün Yayıncılık · 20128 okunma
Hz. Peygamber'in Eşit Davranışı ve İmamlar Kureyş'tedir Rivayeti
1945. Resulullah (as), aynı zamanda bütün ırklar arasında mükemmel bir eşitlik bulunduğunu açıklayarak, bireyler arasındaki yegâne üstünlüğün ise sadece takva konusunda söz konusu olabileceğini açıklamıştı. En yetenekli kimselerden biri olsa bile, halifeliğe Resulullah (as)'ın yakın bir akrabasının seçilmesi, yerleştirilmeye çalışılan bu yeni
II, 929-930
Ayet-Hadis Çelişki İddiası - 3
Ayet-Hadis Çelişki İddiası - 3 "İmamların Kureyş'ten Olması" Kuran'a Aykırı Mı? "İmamlar Kureyş'tendir" şeklindeki hadisin şu ayetlere aykırı olduğu ileri sürülmektedir: "Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli
Sayfa 278Kitabı okudu
191 syf.
8/10 puan verdi
Nedir Bu Ehl-i Sünnet?
Muammer Esen'in doktora tezi olan "Ehl-i Sünnet Kavramın Oluşum ve Gelişim Süreci" başlığını taşıyan bu eser başlığının hakkını veren, bana göre başarılı bir kitap. Esen, çalışmasını giriş ve üç bölüm halinde düzenlemiş. Giriş bölümünde Hz. Peygamber sonrası dönemin siyasi olaylarını, Emevî - Haşimi çekişmesini konu ediniyor. Birinci
Ehl-i Sünnet
Ehl-i SünnetMuammer Esen · Ankara Okulu Yayınları · 200918 okunma
Reklam
İmamlar Kureyş'tendir Hadisi Üzerine Yorumlar
Gerçek anlamda ortadan kalkıp-kalkmadığı bir yana, acaba bu ilk siyasî ihtilâfi ortadan kaldıran şey, sadece Ensâr'ın kendi siyasal haklarından feragat mi etmesiydi; yoksa Hz. Ebubekir'in bizzat kendisinin rivayet etmiş olduğu söylenen “İmamlar (önderler) Kureyş'tendir." hadisi miydi? Bu arada söz konusu edilen hadis gerçekten de Hz.
Sayfa 15-19
Kur'an'ın kabileciliği ortadan kaldırarak iman kardeşliği üzerine bir toplum oluşturmaya çalıştığı halde, Hz. Muhammed'in ölümüyle birlikte Kureyş ile diğer kabileler arasında ve Kureyş'in kendi içindeki Emevi ile Haşimi kavgasının Cahiliye döneminde bırakıldığı noktaya geri döndüğü müsellemdir. Dört halifenin, dördünün de Kureyş'ten olması tesadüf değildir. Tarihsel determinizme sığınarak: "Araplar, Kureyş'in otoritesinden başka bir kabilenin otoritesini tanıyamazdı," demek, Kur'an'ın boşa uğraştığını söylemek demektir."İmamlar Kureyş'tendir, " sözünü, "hadis" olarak kabul etmek, kabileciliği/ırkçılığı, Peygamber'e onaylatmaktır. Kabileciliğin, İslam toplumunu ilk yüzyılında iç savaşa boğduğu (Cemel-Sıffin-Kerbela) bilinmektedir. Haricilerin, Mutezilenin ve Ebü Hanife'nin kabileciliğe karşı çıktıkları malumdur. Sünnilik, "büyük fitne"nin (iç savaşın) yarattığı travmayla kabileciliği eleştirmeyi aklından bile geçirmemiştir: "Denize düşen, yılana sarılır."
(sahih kaynak)
Müntehab-ül Eser'inde (s.24) İsna Aşeriyye Kitaplarından olan kifayet-ül Eser'den naklen Abdullah İbn-i Məs'ud'dan şöyle dediği nakledilir. Rəsulullah buyurdular ki :" Benden sonra imamlar on iki tanedir: Hepsi de Kureyş'tendir. "
Öyle anlaşılıyor ki Kur'anın nazil olduğu dönem olan yedinci yüzyılın üzerinden zaman geçtikçe "gelenekçiler" ve "yenilikçiler" zuhur etmeye başlamış ve her iki taraf da kendini savunmak için bu tür rivayetler ihdas etmişlerdir. Arap/Kureyş asabiyetini pekiştirmek için "İmamlar Kureyş'tendir." türü hadislerin ortaya çıkması, Kureyş içindeki muhalefeti meşrulaştırmak için "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Benden sonra vasim ve halifem sensin." şeklindeki hadislerin yaygınlaşması, Arap/Kureyş asabiyetine karşı İran/Fars asabiyetinin öne çıkaranların çoğalmasıyla "Arabın Aceme üstünlüğü yoktur, üstünlük takva iledir." veya "İlim, Süreyya yıldı zında bile olsa Farslılardan birisi ona ulaşacaktır." türü rivayetlerin çoğalması, bu tür rivayetlerin arka planında siyasi/sosyal saiklerin bulunduğunu açıkça gösteriyor. Yeni durumlar ortaya çıktıkça gelenekçileri veya yenilikçileri destekleyen hadislerin hızla üretildiğini görüyoruz. "Ehl-i Bid'at", "Fırka- i Naciye" veya "Müceddid" hadisleri bunun tipik örneğidir. Hz. Peygamber, böylesi rivayetleri söylemiş olsa bile bununla tarihin bir döneminde yaşamış özel bir kişiyi veya grubu işaret etmiş olması mümkün değildir.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.