1. Allah’ın varlığında tereddüt
2. Allah’ın ülûhiyet istihkakına ortak koşmak
3. Allah’ın cisim olduğunu sanmak
4. Allah’ı cisim icaplarından biriyle vasıflandırmak
5. Allah’ı zaman kaydı içine almak
6. Allah’ı mekan kaydı içine almak
7. Allah’ın ezeliyetini ve ebediyetini inkar etmek
8. Annesi ve oğlu olduğunu, doğurulmuş ve doğurmuş bulunduğunu
"Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz müdür bey! Düşünmek, hayal etmek, tartışmak hatta, inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler ya gidiyor, gidemeyenler de..."
“Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz müdür bey! Düşünmek, hayal etmek, tartışmak hatta, inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler ya gidiyor, gidemeyenler de...”
Çıkardığım sonuç çok basit: inanmak veya inanmamak, ikisi de birdir. Şu anda bana Tanrı'nın aydınlatıcı varlığını kanıtlasalar bile, tutumumda bir farklılık olmazdı.
Öyle bir sokak ki içine tüm dünyayı sığdırmış...
Sokakta işlenen bir cinayet ve cinayeti çözmeye çalışan bir komiser ve bu komiser de aynı sokaktan ..
Cinayetin baş kahramanı ise komiserin otuz yıl önceki en yakın arkadaşı ve arkadaşını kurtarmaya çalışıyor . O, gerçekten annesini öldüren biri miydi?? Peşine düşüyor.
Mahalleliye soruyor ve tüm
•••
Atinalılar! Beni suçlayanların üzerinizdeki tesirini bilemiyorum; fakat sözleri o kadar kandırıcı idi ki ben kendi hesabıma onları dinlerken az daha kim olduğumu unutuyordum. Böyle olmakla beraber, inanın ki doğru tek söz bile söylememişlerdir. Ancak, uydurdukları birçok yalanlar arasında, beni usta bir hatip diye göstererek sözlerimin
Sapiens olarak adlandırılan varlığın, evrensel zaman düzlemindeki değişimini ve dönüşümünü ele alan bu kitap, tarihte yaşanan devrimlerin ve geleceğimizi şekillendiren halihazırdaki teknolojinin bizleri nasıl bir hayatın içine doğru sürüklediğini gözler önüne seriyor.
Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere yazar insanlık serüvenine evrim
Bergman, Luteryen bir papazın oğlu olmasının getirdiği disiplinli ve katı bir aile ortamında büyümenin etkilerini filmlerinin çoğunda gösterir. Buna bir de dinin derinlikli sorgulanması eklenince filmleri bir başyapıta dönüşmüştür. Örneğin ‘Yedinci Mühür’ (1957) filminde “Benim tüm hayatım manasız bir arayışmış.” diyen şövalyenin sorgulayışı, gerçek hayatta Bergman’ın hakikatte söylemek istediğidir. Hayatı boyunca Tanrı’ya inanmak veya inanmamak arasında gelgitler yaşayan sanatçının bu iç çatışması, içine girdiği dini bunalımdan kaynaklanır. Nitekim filmlerindeki kahramanlar, bir türlü teslim olmayı başaramazlar. Onun “Winter Light / Kış ışığı” (1962) adı verilen filmi böylesi dini bunalımların melankolilerin ve Tanrı temasının derinlemesine işlendiği bir başyapıttır.
İnanmak veya inanmamak kişinin elindedir kuşkusuz. Ancak Hristiyanlıktaki paradoksları ve dogmaları İslamiyet’te görmemekteyiz. Bu noktada Hristiyanlığın daha gizemli olduğu, İslamiyetin daha açık olduğu da söylenilebilir. Ancak bu İslamiyetin özünde tamamen akli bir din, Hristiyanlığın ise tamamen akıl dışı bir din olduğu anlamına da gelmez.
Bergman, Luteryen bir papazın oğlu olmasının getirdiği disiplinli ve katı bir aile ortamında büyümenin etkilerini filmlerinin çoğunda gösterir. Buna bir de dinin derinlikli sorgulanması eklenince filmleri bir başyapıta dönüşmüştür. Örneğin ‘Yedinci Mühür’ (1957) filminde “Benim tüm hayatım manasız bir arayışmış.” diyen şövalyenin sorgulayışı, gerçek hayatta Bergman’ın hakikatte söylemek istediğidir. Hayatı boyunca Tanrı’ya inanmak veya inanmamak arasında gelgitler yaşayan sanatçının bu iç çatışması, içine girdiği dini bunalımdan kaynaklanır. Nitekim filmlerindeki kahramanlar, bir türlü teslim olmayı başaramazlar. Onun “Winter Light / Kış ışığı” (1962) adı verilen filmi böylesi dini bunalımların melankolilerin ve Tanrı temasının derinlemesine işlendiği bir başyapıttır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz müdür bey! Düşünmek, hayal etmek, tartışmak hatta inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler ya gidiyor, gidemeyenler de …
“Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz müdür bey! Düşünmek, hayal etmek, tartışmak hattâ, inanmak veya inanmamak bile sınırlandırıldığı için beyinler ya gidiyor, gidemeyenler de...”
Üç genç kadın. Şirin, Mona ve Peri. Günâhkar, inanan ve şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit. Roman, Nazperi Nalbantoğlu-yahut Peri'nin- hayatı üzerine odaklı diyebiliriz; en azından Mona ve Şirinle tanışana dek. Peri'nin annesi Selma Hanım çok dindar bir kadın.( Kimilerinin deyimiyle bağnaz) sürekli ibadet eder, Tanrı'ya-