Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sovyet sisteminin de, eski zamanda, din mutaasıplarının herhangi vasıtasıyla insanların kanına girmek, onlara eza etmek kabiliyetini taşıdığına emindim. Bu aralık, Verloff, beni kendi fikirlerine çeviremeyeceğini görmekle beraber, sayısız Sovyet propaganda broşürü getirdi, bilhassa Üçüncü Enternasyonal’den sonraya ait. Şuna inanmak gerek ki, komünizm bile insanlar arasında ayrılık yaratan, din, ırk bakımlarından olmasa da, başka bakımlardan, insanlara zulmeden bir sistemdir. Verloff’un mevkii resmî değildi. İlk resmî mümessil Upmal yoldaştı. İlk gelen komünistler gibi, o da sade ve temiz bir adamdı. Fakat aptaldı. Bunların hepsi bana tercümanlarıyla gelirdi. Çünkü, hiçbiri adamakıllı bir başka dil bilmezdi. Bunlardan biri, beni Madam Trikova’nın eserlerinden tanıdığını söylemişti. Bu kadın, 1910’da İstanbul’a gelmiş Rus muhacirlerinden biriydi. Madam Trikova, Rusya’ya âşık olmakla beraber, kötü hareketlerinden çok şikâyet ederdi. Fakat biz pek siyasetten konuşmamıştık. Anlaşılan, La Jeune Turquie adlı kitabında bana da epeyce yer vermişti. Fakat, daha sonraları, Beyaz Ruslar arasında İstanbul’a gelip gelmediğini öğrenemedim.
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. ... Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı.
Reklam
İnsan denen yıkıcı tür
İnsanlardan hoşlanmıyorum sadece. Yani, yetişkinlerden. Çocukları severim. … Çünkü tehlikeli ve vahşi bir tür. Keyif için can yakar. Keyif için yaralar, öldürür. …ne yazık ki bunlar gerçek. Dünyada çok fazla şiddet var. İnsan şiddeti. Öyle lanet bir yaratık ki, konuşarak bile şiddet uygular. Birisiyle yakınlaştın mı, mutlaka canın acır sonunda. Aşk, arkadaşlık, aile hiç fark etmiyor. İnsan insana hasar verir. … insan bu gerçeğe inanmak istemez. O yüzden hayatı boyunca diğer insanlara yanaşır durur. Her yanaştığında biraz daha yaralanır, biraz daha zarar görür. Sonunda benim yaşıma gelir ve... akıllanır. Gerçek dostların, ağaçlar ve hayvanlar olduğunu anlar. İnsan denen yıkıcı türden uzak durur.”
Sayfa 212 - Günışığı Kitaplığı
Papaz, yaptığı her şeyi gönül rahatlığıyla yapıyordu, çünkü çocukluğundan beri bunun, eskiden yaşamış olan kutsal insanların inandıkları, şimdi de din adamlarının ve sivil yöneticilerin inanmakta oldukları biricik gerçek din olduğu öğretilmişti kendisine. Onun inandığı şey, ekmekten bir beden oluşması, bir yığın söz söylemenin insan ruhu için
Sayfa 175Kitabı okudu
İnanmak güzel bir duygudur. İnsan insanlara inanmalı
Sayfa 13 - Kırmızı kedi yayıneviKitabı okudu
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı: çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Sayfa 144
Reklam
Belki bu da kâfiydi. Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi? Bu sefer inanmak ve ümit etmek kabiliyetini ben kaybetmiştim. İçimde insanlara karşı öyle bir itimatsızlık, öyle bir acılık peyda olmuştu ki, bundan zaman zaman kendim de korkuyordum. Kim olursa olsun, temasa geldiğim herkesi düşman, hiç değilse muzır bir mahluk telakki ediyordum. Seneler geçtikçe bu his kuvvetini kaybedeceğine şiddetlendi. İnsanlara karşı duyduğum şüphe, kin derecesine çıktı. Bana yaklaşmak isteyenlerden kaçtım. Kendime en yakın bulduğum veya bulacağımı zannettiğim insanlardan en çok korkuyordum. "O bile böyle yaptıktan sonra!.." diyordum... Ne yapmıştı, bu malum değildi; ve asıl bunun için muhayyilem en fena ihtimaller üzerinde duruyor ve en ağır hükümleri veriyordu.
Sayfa 143
Yeni teknik medeniyetin reddedilmesinde güçsüz kalınışın temeli seçme imkanının artık bir şekilde dumura uğratılmasıdır. Seçme imkanının kırılması doğumla başlar. Kadınların sancı çekerek normal bir doğum gerçekleştirmesi, bebeklerin iki yıl emzirilmesi, çocukların okullarda kendi kabiliyet ve becerilerini geliştiren alanlarda eğitim görebilmeleri imkanı giderek unutulup kaybolmaya yüz tutmuştur. Teknikler medeniyet telakkilerinde değişiklik doğurmaz. Aşık olmak, san'at ürünleri vermek, insanlara yardımcı olmak, doğru olmak, sömürmemek, hakları korumak, Tanrı'ya inanmak, insanlara kul olmamak, onur kazanmak., gibi değerler tekniklerin yükselişine ya da değişimine bağlı değildir..
Sayfa 3 - Ayışığı Kitapları - KİTABEVİ (1.Baskı)
Ayın bölünmesi...
"Ayın bölünmesi deyince aklıma geldi. Biz görmedik ama tacirlerden duyduk. Dediklerine gör Tanrı, Arabistan Yarımadası denilen uzak bir ülkeye bir elçi göndermiş. İnsanlara barışın, mutluluğun ve huzurlu yaşamanın yollarını öğreten elçi, bizim gibi imsan olduğu için halk ona inanmak istememiş. Ona, 'Eğer gerçek elçiysen insanların yapamayacağı bir şey yap.' demişler. Elçi de ellerini açıp yukarı kaldırarak dua edince ay yarılıp ikiye bölünmüş. Gördüğünü söylediğin olay budur. Taşkentli Bilge Konur, bunun hayra yorumlanması gerektiğini söylüyor. Ayrıca kırk kişilik bir kurulla, elçiyi görmek için yol hazırlığı yapıyorlar." (Kürşad) "Ne diyeyim, umarım dünya huzur ve mutluluğa kavuşur. Onlara tembih et. Kutlu elçiye (Hz. Muhammed) benden de selam söylesinler."
Sayfa 269 - Panama YayıneviKitabı okudu
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Reklam
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
"Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştim ki,bunda aldanmış olmak,bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim.Ona kızmama darılmama,onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum.Ama bir kere kırılmıştım.Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık,adeta bütün insanlara dağılmıştı...
Sayfa 149Kitabı okudu
Bir insana bir insan her halde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi? Bu sefer inanmak ve ümit etmek kabiliyetini ben kaybetmiştim. İçimde insanlara karşı öyle bir itimatsızlık, öyle bir acılık peyda olmuştu ki, bundan zaman zaman kendim de korkuyordum. Kim olursa olsun, temasa geldiğim herkesi düşman, hiç değilse muzır bir maluk telakki ediyordum.
Sayfa 167Kitabı okudu
Öğrenilmiş Çaresizlikten Kurtulmak
Başa Çıkmak için Neler Yapmalı? Bazı insanlar daha önce yapamadıkları bir şeyi şimdi yapabileceklerine inanmak için yeni şeyler öğrenmek ister. Bu insanlara nasıl yapabileceğini en ince detayına kadar mantıklı bir şekilde anlatırsanız, onu yapabileceğine inanır ve yapmayı denerler. Başka bir grup insan analiz(l)e inanır. Engeller ile yeteneklerini karşılaştırmalı analiz edip, 'yapılabilirlik raporu' sunarsanız harekete geçer. Bazıları ise örnek görmek ister. Parmağınızla gösterdiğiniz yönü değil, topuk izlerinizi takip edenlerdir. Söylediğinizi değil, yaptığınızı öğrenirler. Bu tarz insanlara kendilerine benzeyen birinin bunu yapabildiğini göstermeniz yeterlidir. Başka bir grup insanın ise motivasyonu çevresinin, "Yapabilirsin," demesinden gelir. Bu gruptakiler 'dıştan motivasyonlu' olduklarından, çok sayıda kişi, "Yapabilirsin," dediğinde, gerçekten yapabileceklerine inanırlar. Kemal Sunal'ın 'İnek Şaban' tiplemesi çevresinden aldığı onaydan cesaret alarak eyleme geçen insanlara karikatür bir örnektir. Çevresindekiler bıyık altından gülerek, "Yaparsın, aslanım!" dedikçe, o hep aynı şeyi söyler: "Yaparım de mi?"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.