Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaç yıl sonra başlayacağını henüz bilim adamlarımızın kesinlikle tespit edemediği tunç devri, halkımız için bir altın devri olacaktır. Bir kısım ilahiyatçılara göre bu devir, İsa’nın İkinci Gelişi’yle aynı zamana rastlayacaktır. Tunç devrinde insanlarımız arasında, birinci sınıf vatandaş, ikinci sınıf vatandaş ve halk şeklinde yapılan ayrım
Sayfa 240Kitabı okudu
"Istanbul dükalıktır. Orda paranın iğvası,güvendiğimiz dağlara kar yağdırır ve "beşer şaşar". Ankara ise paranın tamamen fethetmediği küçük burjuva aydınlarının metropolüdür. Kent giderek bozulmaktadır, ama bizim çevrelerimizin semtleri fazla dağınık değildir;en geç yarım saat içinde bir araya gelebiliriz. Bu nedenle insanlarımız sık sık iletişim kurar,tartışırlar. Istanbul da yaşayıp "Ankaralı" gibi kalabilen aydınlar istisnadır,gerçek takdire şayandır. Tipik "Istanbullu aydınlar" ise salt değişimin faziletini savundukları için 'ilerici' sıfatını sahiplenirler. Sanat,kültür, bilim alanlarının avantgarde uçlarında dolaşmayı,buralardan dil ve üslup gösterileri ile aktarımlar yapmayı özgünlük zannederler. Bunlarla tartışmak imkansız,kavga etmek faydasızdır. "
Sayfa 18 - Yordam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Açıkçası ben de reddediyorum.
Açıkça konuşmak gerekirse, insanı sürekli olarak çalışmak denilen yararsızlık çukuruna çekmeye yarayan, insanların kendilerini ve başkalarını aldatmak için kullandıkları bir araç olan, maddi ve manevi tüm yapaylıkların, gösterişçiliğin birlikte oluşturdukları kültür denilen saçmalığı ciddiye almayı reddediyorum ben.
İnsanlarımız bilgilerine değil, tüfeklerine ve kılıçlarına güveniyorlar.
Sayfa 234
"Bizde edebiyatçı olarak ortaya çıkanlar, düşüncelerini günlüklerde filan yazıyor. Onlar da, genellikle özenti içinde; herkes beğensin diye onları süsleyerek okuyucu karşısına çıkarıyorlar. Öteki insanlarımız da, bu işi profesyonellerin tekelinde sanıyorlar galiba. İşte ben de amatör olduğumuz için korkuyorum: Acaba Mustafa'yı biraz olsun tanıtabildik mi?"
Sayfa 259 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İnsanlarımız bilmiyor, bilse de üstünde durmuyor. O zaman da hiçbir makamın açıklama yapmasına gerek kalmıyor. Uyarılmayan veya yönlendirilmeyen yönetimi tenkit de mümkün değildir.
Reklam
"Batıdan kutu kutu getirilen, sinemalarda saatlerce oynatılan o lanet olası filmler yüzünden sokaktaki insanımızın jestleri saflığını kaybetmeye başlamış. Açık seçik farkedilemeyen bir hızla, insanlarımız kendi hareketlerini bir yana bırakıp, başka insanların hareketlerini benimsemeye, taklit etmeye başlamışlar."
“ Aşağılık duygusu, yani durmadan özenilen ve gerçek politikacılarımızın, devlet adamlarımızın ağzıyla, gerekse öğretmenlerimizin ağzıyla ve gerekse basınımızın azıyla ve gereksiz sinema filmlerinin azıyla durmadan özendirğimiz Avrupalı insan, Amerikalı insan. Onların karşısında sürekli olarak aşağılanıyorduk. Ve aşağılana aşağılana hepimiz de o kompleks oluşuyordu. Yani insanlarımız evlatlarını minicikken ruhen batılı insanların kölesi haline getiriyorlardı. Buna taa o o yaşta gizli bir bilinçle karşı koymaktaydım. Bir şey depreştiyordu. Ve O yaşlarda oturup bunu anlatmaya imkan yoktu. Böyle bir şeyin ne kelimelerini biliyorduk, ne de oluşumunu… Farkında bile değildik. Ama bu ruhla büyüyen insanlar bir gün geliyor öğretmen, milletvekili, genel müdür, başbakan, akla gelebilecek tüm mesleklere sahip oluyor ve işe başlarken daha peşinen kaybetmiş olarak başlıyorlardı.”
-Böyle yalnız yaşamaktan sıkılmıyor musunuz? +Hayır. Hiç sıkılmıyorum, ruhumla yaşıyorum ben ve ruh sıkılmayı bilmez. Sıkıntı gövdeye özgüdür.
Bu insanlar bizim kendi insanlarımız.. Bizim kendimiz!
Sayfa 376Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.