Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nasıl bir nankörlük gördüyse kıyamam , ama çok haklı..
__ Şimdi bir an için insanların aptal olmadığını farz edelim. (Aslına bakılırsa insan için böyle bir şey söylemek imkânsızdır, hiç olmazsa şu sebepten: İnsanı aptal kabul edersek kime akıllı diyeceğiz?) Ama insanoğlu aptal olmasa bile dehşetli nankördür. Nankörün nankörüdür. Hatta bana göre en uygunu, insanı iki ayaklı nankör bir mahlûktur diye tarif etmektir. __
İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI(epub)Kitabı okudu
"Bazen bir çıkış yolu bulamaz dolanır durursun. Sen Allah'a yönel, yol seni bulsun." "Hayat insana hem acı veriyor, hem o acı ile dimdik ayakta durmanı sağlayarak yoluna devam etmeni sağlıyor." "İnanmaktan vazgeçmeyin. Semaya kalkan eller boş dönmez." "Yüreğinin yükünü hafifleten en güçlü kelime 'nasip' tir." " "Allah, sana senin gibi birini versin. " Dediklerinde, gönül rahatlığıyla "Amin" diyebilmek çok önemli. " " Başkası için yaptığınız dualar, kendiniz için yaptıklarınızdan daha önemlidir. " " Zor günler, dostu düşmanı ayıklamak için var." " Yaratılmış en nankör şeydir insanoğlu. " " Susuyorum, çünkü en çok Allah'ın adaletine inanıyorum. "
Reklam
Yürür elbet yürük. Kemal Paşa demişler buna.
Allah Allah... Bu insanoğlu çok nankör yavu. Vatanı kurtaran adama yapılır mı bu? Ortalık karışık yani. Ama Kemal Paşa eğilmez. Doğruca yürüyecek yolunda.
Sayfa 233Kitabı okudu
İnsan pek nankördür
Adiyat suresi 6-8 gayet net bir şekilde sesleniyor bize : İnsan rabbin'e karşı pek nankördür. Şüphesiz buna Kendisi de şahittir. O, mal sevgisine aşırı derecede kapılmıştır. Bazı insanlar da böyledir işte. tamahkardır, dünya malına meyletmiştir , sahip olduğu nimetlerin kıymetini bilmez şükürde noksandır. zaten nankörlüğe yol açan tek şey şükürsüzlüktür. İsra Suresi 17 nankör insanların davranışlarının içinde bulundukları şartlara göre nasıl değişkenlik gösterdiğini şöyle ifade ediyor : "Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüz üstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat siz de kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür. yaradan bizi bu dünyada hep hayırla hep şerle imtihan eder. bunu kavrayamayan kalp bir sıkıntıya uğradığında Rabbine bile yüz çevirebilir. Balzac'ın çok sevdiğim sözü vardır: "insanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar kadar büyük iyiliklerde bulunmayın." Dostoyevski ise onu duymuşçasına yanıt verir Yeraltından Notlar'da: "çünkü insanoğlu ahmak biryaratıktır, hemde akılalmaz ölçüde. Hatta nankör desek daha doğru olur, eşi görülmemiş bir nankörlük..."
Sayfa 87 - DestekKitabı okudu
İnsanoğlu acıya karşı çok hassas ama mutluluğa karşı nankör.
Sayfa 194
Sufiler haklı. Ama bu haklılık insan hayatını pek değiştirmiyor. Çünkü biz ömrün çok kısa olduğunu duyuyor, düşünüyor; ama az sonra unutuyoruz. İnsanoğlu unutkan ve nankör­ dür. Elindekinin kıymetini bilmez, kaybedince mızıl­ danır. Biz her zaman bu işi bir hatırlar, bir unuturuz. Sürekli hatırda tutmak velilere mahsus. Ölmeden ölen­ lere. Bizim gibi faniler hep unutacak ve yeniden hatır­ layacak.
Reklam
#dost işte ne bekliceksin.
Çünkü insanoğlu'nun nankör,vefasız,kaypak,yüreksiz veya açgözlü olduğu ileri sürülür;güçlüysen yanadasin çok olur,sana kanlarını,canlarını,mallarını, çocuklarini sunarlar ancak gün gelir de birine muhtaç olursan sana sırt çevirirler.
Sayfa 113Kitabı okudu
Unutmanın tamamen iradî olması!?
İnsan hem Rabbine hem de diğer insanlara karşı yakınlık duymak ister. Fakat aynı zamanda nankör olup unutma eyleminin kapısını da çalmayı ihmal etmez. Ölümü unutması, hatta yadsıması sebebiyle insanoğlu menfaat atına biner ve unutması gerekenleri çok çabuk unutabilir. Çünkü nefis, ölmeyi istemez hatta kabul etmez. İşte burada insanın önüne fettan bir güzel olan unutmak çıkar. İnsan, bile isteye unutur. Ve unutması kesinlikle iradîdir. Şurası da bir gerçek ki insan, insana yakın olduğu kadar uzaktır da.
İsteyerek unutmak
Insanoğlu ışte çok nankör...
"Hasan'in döşeyini kaldırdım, yeni saati ve banknotları altına soktum "
Sayfa 121
Aslında insanoğlu çok nankör ve çok bencil bir hayvan...
Sayfa 471 - Monte Cristo KontuKitabı okudu
Reklam
isteyerek unutmak
İnsan kelimesi Arapça "üns" ya da "nesiye" fiilinden türemiştir. Üns, "yakınlık alışmak ve ünsiyet kurmak" gibi anlamlara gelir. "Nesiye" ise "unutmak" demektir. İnsan hem Rabbine hem de diğer insanlara karşı yakınlık duymak ister. Fakat aynı zamanda nankör olup unutma eyleminin kapısını da çalmayı ihmal etmez. Ölümü unutması, hatta yadsıması sebebiyle insanoğlu menfaat atına biner ve unutması gerekenleri çok çabuk unutabilir. Çünkü nefis, ölmeyi istemez hatta kabul etmez. İşte burada insanın önüne fettan bir güzel olan "unutmak" çıkar. İnsan bile isteye unutur. Ve unutması kesinlikle iradidir. Şurası da bir gerçek ki insan, insana yakın olduğu kadar uzaktır da.
İnsan mal ve yaratılış itibarıyla kendisinden üstün olan kimseye bakarsa, ardından kendinden daha düşük derecede olana da bakmalıdır. İnsanın kendisinden çok daha zenginler olabileceği gibi, yiyecek bir lokma ekmeğe, giyecek bir parça elbiseye muhtaç olan nice fakirler de vardır. Nimeti küçük gören açgözlü, nankör bir insan olmak mümine yakışmaz. Mümin her halükarda beterin beteri olacağı düşüncesi ile mevcut haline şükretmeyi, içinde bulunduğu durumla yetinmeyi öğrenmelidir. Zira lüks ve saltanatın sınırı yoktur. Aza şükretmeyi bilen insan mutluluğu ve huzuru yakalar. Aksi takdirde insanoğlu zor mutlu olur.
Sayfa 110
Aslında insanoğlu çok nankör ve çok bencil bir hayvan...
Nefsimize hoş gelecek ve onu azdıracak öyle kötü şeyler vardır ki o korkunç nefis düşmanını bunlar yoldan çıkarır! Aklı rayından çıkaracak öyle mutluluklar vardır ki, akıl onun neşesi ile ötelere, ulaşılmayacak duraklara varır! Şişenin içinde mahpus duran şarap dile gelmiş ve şöyle demiş: -Ey insanoğlu! Beni meydana getirmek için çok uğraştın! Üzüm bağlarında beni yetiştirdin, kemâle gelince topladın; beni mahzenlerde beklettin, ezdin, suyumu çıkardın. Benim için çok ter döktün, Yoruldun! Ben de senin bu emeklerine karşılık nankör olmayacağım. Beni dertli bir insan içince, derdinden kurtulacaktır; beni bir dilenci içerse, o kendisini kral sanacaktır! Aşkın gerçeği ve gerçek Olmayam vardır. Gerçek aşk, Allah’a karşı duyulan hayranlık ve sevgidir. Mecazi aşk, bir insana karşı duyulan aşktır. İkincisi birincisi gibi nezih ve ulvî değilse de, iffeti muhafaza etmek şartıyla Onun da faydası vardır. Çünkü, âşığı tek bir kişiye bağlar, onu bir çok bağlardan kurtarır; onun nazarında sevdiği varlıktan başkası yoktur. Böyle bir âşık, kâmil bir mürşidin irşadı, yol göstermesi ile mecazî aşkını köprü Olarak geçer de, gerçek sevgiliye ulaşır. Mecnün; son zamanlarında Yalnız dostunu ve düşmanını değil, kendini, hatta sevgilisini tanıyamayacak hâle gelmişti. Leylâ’yı kendinde görmeye, yâni kendini Leylâ sanmaya başlamıştı!
Sayfa 123Kitabı okudu
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.