Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Zeki fakat oldukça hassas bir noter, bürosunu sattıktan sonra melankoliye müptela olur ve artık her işinde, irade kaybı konusuna gayet güzel örnek olacak vakalar yaşanır. Mesela bir kâğıda imza atması gerekir. Kâğıdı imzalamaya hazırlandığı zaman hiç beklenmedik bir engel ortaya çıkar. İsmini yazdıktan sonra imza atmak imkânsız olur. Hasta, bu zorlukla boş yere mücadele eder. En az yüz defa kâğıdın üzerine imza atmak için eliyle gerekli hareketleri yapar ki bu da problemin parmaklarında olmadığını gösterir. Fakat dik kafalı iradesi parmaklarına kalemi kâğıt üzerinde yürütme komutunu bir türlü veremez. Hasta, kan terler. Sabırsızlıkla kalkıp ayağını yere vurur. Tekrar oturup yeniden teşebbüs eder. Kalem yine kâğıt üzerinde hareket edemez. Burada hastanın imzasını tamamlamak için şiddetli bir arzuya sahip olduğunu, bu işin önemini kavradığını inkâr etmek mümkün müdür? İmzayı atacak elinin tamamen sağlıklı olduğunu inkâr etmek mümkün müdür? Kalem gibi eli de sağlam görünüyor. Fakat el, kalemle uyuşmuyor. İradenin kaybolduğu apaçık ortadadır. 45 dakika sürdükten sonra ümidimi kesen bu düellodan nihayet sonuç alındı, gayet eksik olmakla beraber imza atıldı. Çok dikkatimi çeken bu düelloya şahit oldum ve tasdik ederim ki arzuya rağmen iradenin kaybolduğunu bu kadar aşikâr bir şekilde görmek mümkün değildir.”
PKK ne istiyor? HDP nasıl bir çözüm talep ediyor? Veryansın Tv'de okudunuz, HDP Milletvekili İmam Taşçıer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kürt sorununu HDP'yle Meclis'te çözebiliriz" açıklamasına yanıt vermiş. Aslında bildiğimiz, fakat hatırlamadığımız şeyleri söylemiş. Demiş ki İmam Taşçıer, "Muhatap
Reklam
Bir memleket düşünün ki hükümetin nüfuzu yok olmuş, herkes istediği gibi davranarak bırakın hükümetin emirlerine itaat etmeyi, diğer vatandaşların hukukunu ve kişisel özgürlüklerini ihlal edecek işlere cüret ediyor veya meşruti idarede hükûmetler herhangi bir kanun yapmaya fırsat bulamadan birbiri ardınca düşüyor; memleket ihtilaller, darbeler içinde yanıp tutuşuyor veya despot idarede yöneticinin ve ona yakın olanların arzu ve hevesleri hüküm sürüyor. İşte insanlarda nefsanî ihtiraslara, şahsî menfaatlere, his ve temayüllere esir olmak nasılsa milli iradenin bu eksik şekli de ondan ibarettir. İrade kaybı hastalığına yakalanan biri de iç ve dış uyarımların tahakkümünde kalmıştır; bu yönüyle bir kukla gibi hareket eden insanların hâline benzer. Nefse hâkim olmak ise kanunları tatbik edebilen, memleketi akıl ve mantık çerçevesinde, halkın arzu ve eğilimlerine uygun biçimde idare eden hükümetin hâli gibidir.
Sayfa 119Kitabı okudu
Bir işin yapılması gerektiğini hastalar tamamen kavrıyor ve arzu ediyor. Ellerinde ve ayaklarında hiçbir felç, hiçbir kuyvetsizlik belirtisi mevcut değil. Irade gerektirmeyen gelişigüzel hareketleri kolaylıkla yapıyor. Fakat bir arzuyu gerçekleştirmek için beyinden kaslara bir komut gitmesi gerektiğinde bu mümkün olmuyor. Beynin merkezleri, kaslara ve kasların meydana getireceği fillere hükmedemiyor. Beyin hücrelerinin bu acizliği ve kas hareketi gerektiren fiillere hükmedememesi; işte iradenin kaybı bundan ibarettir.
Schmitt, istisnayı, "olağanüstü hal"i belirleme erkini, egemenliğin temel belirtisi, 'tözü' sayar; zira hukuk kendi kendini gerçekleştiremez, onu yürüten iradeye muhtaçtır ve devlette mündemiç bu iradenin sürekli yeniden temsil edilmesi, 'kendini göstermesi' gerekir.
Sayfa 139Kitabı okudu
Yanlışların yerine doğrusunu koymak ise bir sorumluluktur ve bu bir süreci beraberinde getirir. İslam’ın topluluklar üzerinde oluşturduğu ahlâki erdem ve faziletlerinin giderek kaybı ile bu köklü kadim medeniyetin korunamamış olması yaşanılan hâlihazırdaki bu cehaleti doğurmuştur. İnsan ve toplumların özgüven kaybına neden olan cehalet, modernizmin şekilsel ve süslü yanıyla örtülmek istenmektedir. Modernizmin özgürlük arayışına ittiği günümüzde biz ‘kendilik’ irademizi nasıl gerçekleştireceğimiz üzerine düşünmeliyiz. Bu iradenin belirginlik kazanacağı ocak da “ailemiz” olmalı.
Reklam
«Yanlış kültürel etki­ler sonucu oluşan yürüme ve duruş tarzımız, çok daha geniş çaplı bir olayın sadece bir bölümüdür: öz iradenin yerine yabancı bir iradenin konması. Kısaca özerklik işle­vinin kaybı.»
Sayfa 37
-İSLAM DÜNYÂ GÖRÜŞÜ Kadir Mısıroğlu 1. Bölüm -Müellif:Temel İslâmi umdelerin/prensiplerin kavranmasında ve hazmedilmesindeki kifâyetsizlik sebebiyle,İslâmi cephede hizmet veren kimselerin bir kısmının,gerek fikirlerinde gerekse hareketlerinde bâzı tezadlar ortaya çıkmıştır. -Müellif:İnsan beyni için mücerredleri kavramak,müşahhasları kavramak
Günümüzde iktidarlar bekletmeyi ne tür bir araç olarak kullanıyor? "Beklemenin eylemsizliğe çağıran ve zorlayan niteliği aslında her türlü iktidarın kendi gücünün üzerinde cisimleştirebileceği bir alan yaratmasını mümkün kılıyor. (...) İstek ve iradenin ayrılma meselesi, başlı başına ciddi bir özgürlük kaybı"
Sayfa 26
Çok acı iki büyük kayıp var öyküde. Bir anne ve evlat kaybı söz konusu. Bana hep seçimsizlikten bahsederdi. Ben özgür iradenin varlığından, bireyin kendine ve topluma olan sorumluluklarından bahsedip, gelişimin ve ilerlemenin toplum olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekliliğini savunurken, o yüzlerce öğrencinin içinde ayağa kalkıp söylediklerimin ne denli gülünç olduğunu yüzüme vuracak cesarete sahipti. Ona göre olacak tek şey vardı ve o da o an içinde olması gerekendi. Planlarla, sistemlerle, irade hissiyle acıdan başka şey üretilmezdi. Anton'a göre plansız ve kendiliğinden süregelen bir yaşam amaçsız veya kaotik bir yaşam değildi. Değişmesi gereken tek şey bakış açısıydı. Olanı kabulleniş semavi öğretilerin kaderciliği ile karıştırılmamalıydı. Bilinçli eylemlerle olacak olanın seyrinin değiştirilebileceğine dair öğretilenlerden vazgeçilmediği sürece, teoride ütopik de olsa insanlığın iyiliği için dizayn edilmiş tüm sistemler kaos, savaş ve ölüm getirecekti. Bunun önüne sadece tek yolla geçilebilirdi; öğretilenleri reddetmek. Bir kısmını iyi diye ayırıp diğerlerini reddetmekten bahsetmiyordu Anton. Külli bir reddedişle neredeyse mistik bir teslimiyetten dem vuruyordu.
nemesis kitap
Reklam
Çok acı iki büyük kayıp var öyküde. Bir anne ve evlat kaybı söz konusu. Bana hep seçimsizlikten bahsederdi. Ben özgür iradenin varlığından, bireyin kendine ve topluma olan sorumluluklarından bahsedip, gelişimin ve ilerlemenin toplum olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekliliğini savunurken, o yüzlerce öğrencinin içinde ayağa kalkıp söylediklerimin ne denli gülünç olduğunu yüzüme vuracak cesarete sahipti. Ona göre olacak tek şey vardı ve o da o an içinde olması gerekendi. Planlarla, sistemlerle, irade hissiyle acıdan başka şey üretilmezdi. Anton'a göre plansız ve kendiliğinden süregelen bir yaşam amaçsız veya kaotik bir yaşam değildi. Değişmesi gereken tek şey bakış açısıydı. Olanı kabulleniş semavi öğretilerin kaderciliği ile karıştırılmamalıydı. Bilinçli eylemlerle olacak olanın seyrinin değiştirilebileceğine dair öğretilenlerden vazgeçilmediği sürece, teoride ütopik de olsa insanlığın iyiliği için dizayn edilmiş tüm sistemler kaos, savaş ve ölüm getirecekti. Bunun önüne sadece tek yolla geçilebilirdi; öğretilenleri reddetmek. Bir kısmını iyi diye ayırıp diğerlerini reddetmekten bahsetmiyordu Anton. Külli bir reddedişle neredeyse mistik bir teslimiyetten dem vuruyordu.
Yanlış kültürel etkiler sonucu oluşan yürüme ve duruş tarzımız, çok daha geniş çaplı bir olayın sadece bir bölümüdür: öz iradenin yerine yabancı bir iradenin konması. Kısaca özerklik işlevinin kaybı.
İradenin Kaybı
İnsanlığın trajedisi, onu güçlü kıldığını sandığı vasıtaların (bilim, teknoloji vb.) aynı zamanda onun kuyusunu kazması, onun güçsüzlüğünün sebebi de olmasıdır. İradenin krizi insanın ancak kendi kendisi olması ile olgunlaşma ve olma cesaretini göstermesiyle aşılabilecektir.
Sayfa 23
“Tabular hakikati insan davranışının hakikatidir. Bilmemiz gerekir, bi­lebiliriz de, yasaklamalar dışardan dayatılmaz. Özellikle duy­gularımızın bir o yana bir bu yana ağır bastığı an tabuyu çiğne­diğimizde, tabu hâlâ savunuluyor olmakla birlikte biz içgüdülerimize boyun eğip tabuyu çiğnediğimizde duyduğumuz acı ortadadır. Eğer
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.