Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Umm Gülsüm bint Ukbe müşriklerin elinden kaçıp tek başına hicret eden kadın
Umm Gülsüm bint Ukbe Allah resulünden sav çok hadis duymasına rağmen yalnızca üç hadis rivayet etmiştir Rivayetlerinin birinde Allah resulü 'nü"insanlar arasını iyileştirip düzelten ve bunun için hayır maksadıyla söz ulaştıran veya hayır kastıyla söz söyleyen kimse yalancı değildir buyurarak dinledim demektir.
Sayfa 94 - Siyer yayıneviKitabı okuyor
Hz. Süleyman, "Dile benden ne dilersen" dedi. Adam da yalvardı, "Lütfen şu rüzgâra emret ya Nebiyyallah da beni nefesiyle Hindistan'a götürsün. Ben de orada ölümümden kaçıp kurtulayım." (Bunun üzerine Hz. Süleyman Azrail'e sordu) "Ey Ölüm Meleği, o iyilerden olan zatı evinden ailesinden sen mi sürdün? Planın bu muydu?" Azrail şöyle dedi: "Bilirsiniz ki ben asla yalan söylemem; Ona sadece hayretle baktım; zira Hak Te'ala onun bugün öleceğini söylemişti. Ama burada değil, ta Hindistan'ın burnunda." *Mevlâna Celaleddin-i Rûmi
Sayfa 309 - Ketebe yayınlarıKitabı okudu
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Ebu Said el-Herevi, Şamın büyük kadısı olarak muhacirleri iyi niyetle karşıladı . Kentin en saygıdeğer şahsiyeti olan Afgan asıllı bu fakih, Filistinlilere hem öğütler verdi, hem de içlerini rahatlattı. Ona göre, Müslüman'in evinden kaçip gitmesinde yüz kızartıcı bir yan yoktu. Islam'in lIk muhaciri, ahaliden gördüğü düşmanlık üzerine doğduğu kent Mekke'yi terk edip yeni dini daha iyi karşılayan Medine'ye sığınmak için göç etmek zorunda kalan Hz. Muhammed değil miydi? Vatanını putperestlikten kurtarmak için açtığı cihadi da bu sığındığı yerden başlatmamış mıydı ? Su halde muhacirler de kendilerini tam anlamıyla birer mücahit olarak görmeliydi; Islam tarihi içinde onlara öyle onurlu bir yer verilmişti ki, peygamberin göçü, yani Hicret Müslüman takviminin başlangıcı olarak seçilmisti.
Sicistani aynı el yazmasında, diğer biyografi yazarlarının da sıklıkla bahsettiği, Zenon’a atfedilmiş kısa bir hikayeden bahsetmiştir. Hikaye şu şekildedir: Zenon bir gün deniz kenarında, hüzünle dolmuş, ağlayıp sızlanan, elinden kaçıp giden fani mutluluklara hayıflanan genç bir adam görür. O’na şöyle der: Ah genç adam! Nedir bu hayata bağlılık? Söyle bana, çok zengin olsaydın, açık denizde, teknede olduğun bir gün aniden boğulma tehlikesiyle yüz yüze gelseydin, en yüce umudun kurtulmak olmayacak mıydı? -Kesinlikle, diye cevaplar genç adam. - Ve eğer kral olsaydın, diye devam eder Zenon ve seni öldürmek, saltanatını devirmek ve elindekileri yağmalamak isteyen, senden daha güçlü olanlar tarafından kuşatılsaydın; <o zaman da hedefin kurtulmak olmayacak mıydı?> -Kesinlikle, diye cevaplar yine genç adam. -Öyleyse, der Zenon, “kurtarılmış olduğuna göre zengin de kral da sensin. O zaman sahip olduklarından imtina ve istifade et. Sicistânî, Muntakhab
Reklam
Artık hiç bir çıkış ve kaçış imkanı bulamayan imparator Romanos Diogenes, at üstünde kılıcıyla çarpışmalara katılmış, elinden yaralandıktan başka atı da bir okla vurulup yere yıkılmış, bir kargaşa halini alan savaş alanında yaya kalmıştı. Yaralı bir halde, akşam karanlığından faydalanarak emin bir yere çekilip âkıbetini beklemekte olan imparator,
Müridizme karşı çıkan Avar Ecesi: Bahu Bike.
Avar hükümdarı Bahu Bike Hanım'a haber gönderen Gazi Mol­la, ondan kafir işgalcilere karşı destek talep etti ancak Bahu Bike bu talebi reddetti. Han'ın ölümünden sonra idareyi ele alan bu dirayetli kadın, üç oğlunun naibi olarak görev yapıyordu. Kocası, yıllar önce topraklarını Ruslara vermişti. Bahu Bike, bu toprak­ları Rusların adına
Yalnız, hayretle bildiğim ve gördügüm bir şey var ki, bu söylentilerin hemen hepsi bütün köylerde, bütün ağızlarda hep birbirinin aynıdır. Sanki muayyen bir siyasetin propagandacılığını yapan bir radyo istasyonunda bu yalanlar, seri halinde, adeta standardize edilerek etrafa dağılıyor. Bu gelenler, öyle düşman ordular filan değilmiş. Avrupa adlı bir Kraliçe'nin bizi çetelerin elinden kurtarmak için gönderdiği yeşil sarıklı evliyalarmış. Bu Kraliçe, bizi kurtardıktan sonra İslam olacakmış. Yüreğine öyle doğmuş. Kemal Paşa'nın ne yazık ki, bundan haberi yokmuş. Çünkü etrafını, birtakım uygunsuz adamlar sarmış; bunlara mahpus derlermiş. Herbi ipten kazıktan kaçmış, kötü kişi imiş.. Bütün memleketi haraca kesmişler. Vergiyi, aşarı alır, kendileri yerlermiş. İşte, şimdi bütün bu musibetlerden kurtulacağımız gün gelmiş. Zaten, yeşil sarıklı evliyalar ne tüfek kullanırmış, ne top. Bir okuyup üfürdüler mi, önleri dümdüz olup, yürürlermiş. Bu efsaneler, ortada dönüp dolaşırken, bir de Şeyh Yusuf çıkagelmesin mi? Köyün altı üstüne geldi. Bütün yürekleri, sıtma nöbetine benzeyen kavurucu bir vecd sardı.
El kesmeyi uygulayabilmek için, hırsızın akıllı bir yetişkin (akil ve baliğ) olması şarttır ve sahibi olmadığı, yahut hisse veya mülkiyet benzeri bir ilişkisinin (şübhetü'l-milk) bulunmadığı on dirhem ya da daha fazla bir değere sahip bir malı çalmış olması gerekir. Bu, fukahanın daha sonra iyice geliştirdikleri temel bir tanımdır. Örneğin,
Sayfa 315 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.